59 Haşr Suresi Haşr 6-10 (Ensar) Haşr 22-24 (Esmâ-i Hüsnâ) 60. Mümtehine Suresi Mümtehine 12 (Biat maddeleri) 61. Saff Suresi Saff 2-3 (Yapmayacağın şeyi söyleme!) Saff 10-14 (Kârlı ticaret yolları) 62. Cuma Suresi Cuma 5-8 (Kitap’la amel etmeyenler) Cuma 9-11 (Cuma namazı) 63. Münâfikûn Suresi (Mümtehine Suresi, 4) Bu konu Kuran'da peygamber kıssalarında da geçer. Örneğin Hz. İbrahim'in babasının Allah'ın düşmanı olduğunu öğrenince ondan uzaklaşmış olması, müminler için örnek bir harekettir. (Tevbe Suresi, 114) Bir başka örnek ise Nuh kıssasında yer alır. Allah, Hz. Nuh'a, inkarcı olan oğlu için " 60 Mümtehine Suresi Mümtehine 12 (Biat maddeleri) 61. Saff Suresi Saff 2-3 (Yapmayacağın şeyi söyleme!) Saff 10-14 (Kârlı ticaret yolları) 62. Cuma Suresi Cuma 5-8 (Kitap’la amel etmeyenler) Cuma 9-11 (Cuma namazı) 63. Münâfikûn Suresi Münâfikûn 1-8 (Münafıkların özellikleri) Münâfikûn 9-11 (İmtahan ve vaktinde infak) 64. EnfalSuresi, 3. ayet: Onlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. Enfal Suresi, 4. ayet: İşte gerçek mü'minler bunlardır. Rableri Katında onlar için dereceler, bağışlanma ve üstün bir rızık vardır. Yunus Suresi, 31. ayet: De ki: "Göklerden ve yerden sizlere rızık veren kimdir? AyetEl-Kürsi ve Anlamı Mücadele suresi: Haşr suresi: Mümtehine suresi: Saff suresi: Muhakkak ki Allah'ın Kitabı'nı okuyanlar, namazı ikame edenler aOUmG. Haşr Sûresi 6-7. Ayet Tefsiri Hakkında Konusu Nuzül Fazileti Haşr Sûresi Hakkında Haşr sûresi Medine’de inmiştir. 24 âyettir. İsmini, ikinci âyette geçip “sevkiyat için bir yere toplama” mânasına gelen اَلْحَشْرُ haşr kelimesinden alır. “Benî Nadr Sûresi” ismi de vardır. Çünkü sûrede onların sürgün edilmelerinden bahsedilmektedir. اَلْمُسَبِّحَاتُ Müsebbihât diye bilinen sûrelerin ikincisidir. Mushaftaki sıralamada 59, iniş sırasına göre 95. suredir. Haşr Sûresi Konusu Medinedeki yahudi kabilelerinden biri olan Benî Nadr kabilesinin sürgün edilmelerinden, bu vesileyle ganimetlerin taksiminden bahsedilir. Muhâcir ve ensar arasında gerçekleşen İslâm kardeşliğinin ne nispette bir dostluk, fedakârlık ve isâr anlayışıyla yaşandığının misalleri verilir. Bunlar, daha sonra teşekkül edecek İslâm kardeşliklerine örnek gösterilir. Münafıklar ile yahudiler arasında planlanan İslâm aleytarlığının içyüzü deşifre edilir. Onların, müslümanlar karşısında ruhlarını saran korku dile getirilir. İnsanlar, “yarın” kelimesiyle ifade edilecek kadar çok yakında vuku bulacak âhiret gününe hazırlık yapmaya, cehennemden kurtulup cennet ehli olmaya çağrılırken, inanıp emirlerini tutmaları gereken Allah Teâlâ’nın bir kısım güzel isimlerine dikkat çekilir. Haşr Sûresi Nuzül Sebebi Mushaftaki sıralamada elli dokuzuncu, iniş sırasına göre yüz birinci sûredir. Beyyine sûresinden sonra, Nûr sûresinden önce Medine’de nâzil olmuştur. Derveze, sûrenin iniş sırası hakkında şöyle bir tesbit yapmaktadır Tefsir ve siyer müelliflerinin bu sûrede sözü edilen yahudi kabilesinin Benî Nadîr olduğu ve bu topluluğun 1-4. âyetlerde değinilen Medine’den çıkarılması olayının Uhud Savaşı’ndan beş ay kadar sonra meydana geldiği hususunda görüş birliği içinde oldukları dikkate alınırsa, bunu Uhud Savaşı’ndan söz eden Âl-i İmrân sûresinden sonraki sıraya yerleştirmek uygun olur. Sûrelerin iniş sırasına dair rivayetlerde, Hudeybiye Antlaşması’yla ilgili bazı olaylara işaret eden Mümtehine sûresi ile bu sûrenin adının karıştırılmış olması muhtemeldir, dolayısıyla belirtilen sıralamada bu iki sûrenin yer değiştirmesi gerekir VIII, 207-208. Haşr Sûresi Fazileti Sabah ve akşam üç defa besmeleden önce “Eûzü billâhi’ssemîi’l-alîmi mine’ş-şeytâni’r-racîm” dedikten sonra Haşr sûresinin son üç âyetini okuyanlar için büyük müjdeler içeren hadisin sıhhat derecesiyle ilgili eleştiriler bulunmakla beraber özellikle sabah namazlarından sonra bu üç âyetin okunması gelenek haline gelmiştir bk. Tirmizî, “Sevâbü’l-Kur’ân”, 22; Müsned, V, 26; Dârimî, “Fezâilü’l-Kur’ân”, 22; Emin Işık, “ XVI, 426. وَمَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْهُمْ فَمَٓا اَوْجَفْتُمْ عَلَيْهِ مِنْ خَيْلٍ وَلَا رِكَابٍ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يُسَلِّطُ رُسُلَهُ عَلٰى مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ ﴿٦﴾ مَٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُولِه۪ مِنْ اَهْلِ الْقُرٰى فَلِلّٰهِ وَلِلرَّسُولِ وَلِذِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاك۪ينِ وَابْنِ السَّب۪يلِۙ كَيْ لَا يَكُونَ دُولَةً بَيْنَ الْاَغْنِيَٓاءِ مِنْكُمْۜ وَمَٓا اٰتٰيكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهٰيكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُواۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ شَد۪يدُ الْعِقَابِۢ ﴿٧﴾ Karşılaştır 6 Allah’ın savaşsız olarak onlardan alıp Peygamberi’ne ganimet olarak verdiği mallara gelince, siz o malları elde etmek için ne at koşturdunuz, ne de deve! Fakat Allah peygamberlerini dilediği kimse­lerin üzerine gönderir de, zâlimlerin kalplerine korku salarak savaşa gerek kalmadan onları yenilgiye uğratır. Allah’ın her şeye gücü yeter. Karşılaştır 7 Allah’ın barış yoluyla fethedilen ülkelerin halkından Pey­gam­beri’ne nasip ettiği ganimet malları Allah’a, Peygamber’e, Peygam­ber’in yakın akrabasına, yetîmlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. Tâ ki o mallar, içinizde sadece zenginler arasında dolaşan bir servet hâline gelmesin! Peygamber size ne verdiyse onu alın; size neyi yasakladıysa ondan da kaçının. Allah’a gönülden saygı bes­leyip O’na karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah’ın cezası pek şid­detlidir. TEFSİR Savaşsız ve zahmetsiz olarak düşmandan ele geçen mallara “fey” denilir. “Ganimet” ise savaşmak suretiyle ele geçen düşman mallarıdır. Nitekim Nadîr oğullarından elde edilen mallar, at koşturmaya veya deve sürmeye gerek olmaksızın savaşmadan elde edilmişti. Fey ile ganimetin hükümleri farklıdır. Enfâl sûresinin 41. âyetine göre ganimet beşe ayrılır. Beşte biri Allah’a ve Rasûlü’ne yani devlet bütçesine aittir. Kalan beşte dördü savaşa katılan mücahitlere dağıtılır. Fey ise tamamen Allah ve Rasûlü’ne ait olup, Peygamber ve ondan sonra gelen halifeler onu diledikleri gibi müslümanların işlerine harcarlar. Nitekim 7. ve 8. âyetler de bu malların kimlere harcanacağı hususuna ayrıca açıklık getirilmektedir. Allah Teâlâ’nın fey’in bu şekilde taksim edilmesini istemesi, malın sadece zenginler ve güçlüler arasında dolaşıp durmasını engellemek, toplumun fakir kesimlerinin de bundan azami derecede istifadesini sağlamaktır. اَلدُّولَةُ dûle kelimesi, dâl harfinin ötresiyle “elden ele dolaşan güzel şey” anlamına gelir. Dâl harfinin fethasıyla اَلدَّوْلَةُ devlet ise “sevilen, hoşa giden güzel bir şeyin ardında dolaşmak veya güzel bir şeyin ele geçmesi” mânasına gelir. İslâm devletinin iktisâdî anlayışının temelini teşkil eden kaidelerden biri de, Kur’ân-ı Kerîm’in koyduğu bu mühim esastır. Yani zenginlik sadece zenginlerin arasında dolaşan bir şey olmaktan çıkarılıp tüm topluma yayılmalıdır. Servet sadece zenginler arasında dolaşmamalı veya zenginler gün be gün daha da zenginleşirken, fakirler daha da fakirleşmemelidirler. Bu açıdan bakıldığında Kur’an’ın sadece mücerret bir kaide ortaya koymakla kalmadığı, bunun yanı sıra bir kısım pratik önlemler aldığı görülecektir. Bunların başında faizi haram kılıp, zekâtı emretmesi gelir. Fey haricinde ganimetlerden beşte birinin fakirlere verilmesini ister. Sadakaya ek olarak, çeşitli kefaretler vasıtasıyla zenginliğin akışının fakirler tarafına olması için infak edilmesini sürekli telkin eder. İslâm’ın ayrıca vefat eden kimsenin bıraktığı servetin en geniş kitleye yayılmasını sağlayacak bir veraset hukuku ihdas ettiği dikkat çeker. Ahlâkî bakımdan cimrilik kötülenirken, cömertlik fazilet olarak teşvik edilir. Zenginlere mallarında fakirlerin payı olduğu ve bu payın hayrat olarak değil, onların hakkı olarak verilmesi gerektiği bildirilir. Fey hakkında emredilen kanuna göre, onun bir kısmı toplumdaki fakir ve muhtaçlara yardım olarak kullanılmalıdır. Bu gerçekler, İslâm devletinin gelir giderlerinin ve genel olarak tüm mali ve iktisadi ilişkilerin, gelir kaynakları üzerinde zenginlerin tekel kuramayacakları ve servetin akışının fakirlerden zenginlere değil, zenginlerden fakirlere akacağı bir biçimde düzenlenmesi gerektiğini açıkça belirtmektedir. Bu sebeple buyruluyor ki Kaynak Ömer Çelik Tefsiri Sonraki ❭ بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ لَا تَتَّخِذُوا۟ عَدُوِّى وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَآءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِم بِٱلْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا۟ بِمَا جَآءَكُم مِّنَ ٱلْحَقِّ يُخْرِجُونَ ٱلرَّسُولَ وَإِيَّاكُمْ ۙ أَن تُؤْمِنُوا۟ بِٱللَّهِ رَبِّكُمْ إِن كُنتُمْ خَرَجْتُمْ جِهَٰدًا فِى سَبِيلِى وَٱبْتِغَآءَ مَرْضَاتِى ۚ تُسِرُّونَ إِلَيْهِم بِٱلْمَوَدَّةِ وَأَنَا۠ أَعْلَمُ بِمَآ أَخْفَيْتُمْ وَمَآ أَعْلَنتُمْ ۚ وَمَن يَفْعَلْهُ مِنكُمْ فَقَدْ ضَلَّ سَوَآءَ ٱلسَّبِيلِ Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettehızû aduvvî ve aduvvekum evliyâe, tulkûne ileyhim bil meveddeti ve kad keferû bi mâ câekum minel hakkhakkı, yuhricûner resûle ve iyyâkum en tû’minû billâhi rabbikum, in kuntum harectum cihâden fî sebîlî vebtigâe merdâtî tusirrûne ileyhim bil meveddeti ve ene a’lemu bi mâ ahfeytum ve mâ a’lentum, ve men yef’alhu minkum fe kad dalle sevâes sebîlsebîli. Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız böyle yapmayın. Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı Ey İman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Siz onlara sevgi gösteriyorsunuz. Hâlbuki onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a inandınız diye Resûlü ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer rızamı kazanmak üzere benim yolumda cihad etmek için çıktıysanız böyle yapmayın. Onlara gizlice sevgi besliyorsunuz. Oysa ben sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, mutlaka doğru yoldan sapmıştır. Diyanet Vakfı Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. Oysa onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerdir. Rabbiniz Allah´a inandığınızdan dolayı Peygamber´i de sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlar. Ben, sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim bunu yaparsa onları dost edinirse doğru yoldan sapmış olur. Elmalılı Hamdi Yazır Sadeleştirilmiş Ey iman edenler, düşmanımı ve düşmanınızı dostlar edinmeyin! Onlar, size gelen gerçeği inkar etmişken siz onlara dostluk gösteriyorsunuz. Onlar, Rabbiniz olan Allah´a iman ettiğiniz için peygamberi ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlardı. Eğer sizler, Benim yolumda ve hoşnutluğum uğrunda savaşa çıktıysanız böyle yapmazsınız. Siz, dostluk göstererek onlara sır veriyorsunuz, oysa Ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da tamamen bilirim ve içinizden her kim onu yaparsa, artık düz yolun ortasında şaşırmış olur. Elmalılı Hamdi Yazır Ey inananlar! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olan kimseleri dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar ettikleri, Rabbiniz Allah´a inandığınızdan dolayı Resulü ve sizi yurdunuzdan sürüp çıkardıkları halde siz onlara sevgi ulaştırıyorsunuz. Eğer benim yolumda savaşmak ve benim rızamı kazanmak için çıktınızsa içinizde onlara sevgi mi gizliyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğiniz ve açığa vurduğunuz her şeyi bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur. Ali Fikri Yavuz Ey iman edenler! Düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dostlar edinmeyin. Siz, onlara mektubla bağlılık ve sevgi yolluyorsunuz; halbuki onlar, Kur’an’dan size geleni inkâr ettiler. Rabbiniz olan Allah’a iman ediyorsunuz diye, size ve Peygamberi Mekke’den çıkarıyorlardı. Eğer sizler, benim yolumda ve rızam uğrunda cihad için Mekke’den Medine’ye çıktınızsa, düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinmeyin. Siz, sevgi göstererek, onlara sır veriyorsunuz; halbuki ben, sizin gizlediklerinizi de, açıkladıklarınızı da hep bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, artık hak yolun ortasında sapıtmıştır, kendini felâkete sürüklemiştir. Bu âyet-i kerime, Hâtib İbni Belte’e hakkında nazil oldu. Hz. Peygamber efendimizin Mekke’lilere savaş açacağını duyunca, bu haberi Medine’den yazdığı bir mektupla Mekke’lilere bildirmeğe teşebbüs etti ve mektubunu Sare adlı bir kadınla gönderdi. Bunun üzerine Cebrâil nazil olub hâdiyesi Hz. Peygamber efendimize bildirdi. Hz. Peygamber de ashabın ileri gelenlerinden altı kişiyi, yola çıkan kadını yakalayıb mektubu almak üzere vazifelendirdi. Onlar da yolda kadını yakalayarak bu mektubu kendisinden almışlardı. İşte müminlerin, bu şekilde bir büyük günah işlememelerini bildiren bu âyet-i kerime nazil olmuştur. Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Ey o bütün iyman edenler! Düşmanımı ve düşmanınızı dostlar yerine tutmayın, siz onlara meveddet ilka ediyorsunuz, onlar ise haktan size gelene küfrettiler, rabbınız Allaha iyman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi çıkarıyorlardı, eğer sizler benim yolumda ve rızam uğurunda cihad için çıktınızsa... Siz meveddetle onlara sir veriyorsunuz, halbuki ben sizin gizlediklerinizi de açıkladıklarınızı da hepsini bilirim ve içinizden her kim onu yaparsa artık düz yolun ortasında şaşırmış olur. Fizilal-il Kuran Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği inkar etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar Rabbiniz olan Allah´a inandığınızdan dolayı, Peygamberi ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer siz benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösteriyorsunuz? Oysa ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur. Hasan Basri Çantay Ey îman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlar ı dostlar edinmeyin. Kendileriyle aranızdaki sevgi yüzünden onlara peygamberin maksadını ulaşdırırsınız değil mi? Halbuki onlar Hakdan size gelene küfretmişlerdir. Peygamberi de, sizi de Rabbiniz olan Allaha îman ediyorsunuz diye yurdlarınızdan çıkarıyorlardı onlar. Eğer siz benim yolumdan savaşmak, benim rızaamı aramak için çıkmışsanız bunu yapmazsınız. Onlara haalâ muhabbet mi gizleyeceksiniz? Halbuki ben sizin gizlediğinizi de, açıkladığınızı da çok iyi bilenim. İçinizden kim bunu yaparsa muhakkak ki yolun ta ortasından sapmış olur. İbni Kesir Ey iman edenler; benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar, size gelen gerçeği inkar etmişken onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar; Rabbınız olan Allah´a inandığınızdan dolayı sizi ve peygamberi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer siz, benim yolumda savaşmak ve hoşnudluğumu kazanmak için çıkmışsanız; onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Oysa Ben, sizin gizlediğinizi de, açığa vurduğunuzu da bilirim. İçinizden kim bunu yaparsa; şüphesiz ki doğru yoldan sapmış olur. Ömer Nasuhi Bilmen Ey imân etmiş olanlar! Benim düşmanımı, sizin de düşmanınızı dostlar ittihaz etmeyiniz, siz onlara bir meveddet sebebiyle bazı haberler ulaştırıyorsunuz. Halbuki, onlar size Hakk´tan gelen şeyi münkir bulunmuşlardır. Rabbiniz Allah´a imân ettiğinizden dolayı Peygamberi de, sizi de yurdunuzdan çıkarıyorlardı. Eğer siz Benim yolumda ve Benim rızamı talep için cihada çıkmış oldu iseniz O kâfirleri dost tutmayınız. Onlara meveddet ile sır veriyorsunuz ve Ben ise sizin gizlediğiniz şeyi de, açıkladığınız şeyi de pek iyi bilirim ve onu sizden her kim yaparsa artık yolun ortasından sapmış olur. Tefhim-ul Kuran Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size gelene küfretmişler, Rabbiniz olan Allah´a inanmanızdan dolayı peygamberi de, sizi de yurtlarınızdan sürüp çıkarmışlardır. Eğer siz, benim yolumda cihad etmek ve benim rızamı aramak amacıyla çıkmışsanız nasıl onlara karşı hâlâ sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlemekte olduklarınızı da, açığa vurduklarınızı da bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp sapmış olur. ❬ Önceki Sonraki ❭ ۞ عَسَى ٱللَّهُ أَن يَجْعَلَ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَ ٱلَّذِينَ عَادَيْتُم مِّنْهُم مَّوَدَّةً ۚ وَٱللَّهُ قَدِيرٌ ۚ وَٱللَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ Tefhim-ul Kuran Belki Allah, sizlerle onlardan kendilerine karşı düşmanlık beslemekte olduklarınız arasında bir sevgi bağı kılar. Allah, güç yetirendir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Meallere göre Mümtehine Suresi 7. Ayet Tüm Mealler Mümtehine 7 Elmalılı Hamdi Yazır Orijinal Mümtehine 7 Diyanet İşleri Başkanlığı Mümtehine 7 Elmalılı Hamdi Yazır Mümtehine 7 Ali Fikri Yavuz Mümtehine 7 Diyanet Vakfi Mümtehine 7 Elmalılı Hamdi Yazır Sade Mümtehine 7 Elmalılı Hamdi Yazır Sade 2 Mümtehine 7 Fizilal-il Kuran Mümtehine 7 Hasan Basri Çantay Mümtehine 7 İbni Kesir Mümtehine 7 Ömer Nasuhi Bilmen Mümtehine 7 Tefhim-ul Kuran Mümtehine 7 Kuran Yolu Mümtehine 7 إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلَاةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَّن تَبُورَ İnnellezîne yetlûne kitâballâhi ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten yercûne ticâreten len tebûrtebûre. inne muhakkak ellezîne ki onlar yetlûne okuyorlar kitâbe allâhi Allah'ın ve ekâmû es salâte ve namazı ikame ederler ve enfekû ve infak ettiler Allah için harcadılar mimmâ min mâ şeyden rezaknâ-hum onları rızıklandırdık sirren gizli olarak ve alâniyeten ve alenî olarak, açıkça yercûne ümit ederler, arzu ederler, dilerler ticâreten ticaret len tebûre asla kesilmeyecek olan, devam edecek olan Abdulbaki Gölpınarlı O kişiler ki kitabı okurlar ve namaz kılarlar ve onları rızıklandırdığımız şeylerin bir kısmını gizli, âşikâr, yoksullara harcarlar ve bu sûretle de kesat bulmaz bir alışveriş umarlar. Abdullah Parlıyan Allah'ın kitabını okuyanlar ve O'na uyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizliaçık başkaları için harcayanlar; işte ancak bunlar, hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler. Adem Uğur Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah için gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler. Ahmed Hulusi Muhakkak ki Allâh'ın Kitabını "oku"yanlar, salâtı ikame edenler ve kendilerini beslediğimiz yaşam gıdalarından, gizli - açık, Allâh için karşılıksız bağışlayanlar, asla kaybetmeyecekleri yatırımı yaptıklarını umabilirler! Ahmet Tekin Devamlı Allah’ın kitabını, Kur’ân’ı okuyanlar, uygulayanlar, namazı âdâbına riâyet ederek, aksatmadan âşikâre kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızık ve servetten gizli ve âşikare Allah yolunda karşılık beklemeden, gönüllü harcayanlar, insanların ihtiyaçlarını görenler, asla zarar etmeyecek, kesada uğramıyacak büyük bir alışveriş, büyük bir kazanç kapısı bulduklarını umabilirler. Ahmet Varol Şüphesiz Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık olarak hayır yolunda harcayanlar asla zarar etmeyecek bir ticaret umarlar. Ali Bulaç Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. Ali Fikri Yavuz Gerçekten Allah’ın kitabını Kur’an’ını hükümleriyle amel etmek ve başkalarına da öğretmek suretiyle devamlı okuyanlar, namazı gereği üzere kılanlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizli ve aşikâr harcayanlar, asla ziyan etmiyecek bir ticaret sevap umabilirler. Ali Ünal Allah’ın Kitabı’nı gerektiği gibi okuyan ve dolayısıyla O’na tesbih, tahmid, tekbir ve tehlilde bulunan, namazı bütün şartlarına riayet ederek, aksatmadan ve vaktinde kılan ve kendilerine rızk olarak ne lütfetmişsek, onun bir miktarını gizli ve açık Allah rızası için ve kimseyi minnet altında koymadan ihtiyaç sahiplerine geçimlik olarak verenler, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler. Bayraktar Bayraklı Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için gizli ve açık harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umarlar. Bekir Sadak Allah'in Kitap'ina uyanlar, namazi kilanlar, kendilerine verdigimiz riziktan gizli ve acik sarfedenler, tukenmeyecek bir kazanc umabilirler. Celal Yıldırım Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli-açık harcayanlar, işte onlar kesada uğramıyacak, yok olmayacak bir ticaret umarlar. Cemal Külünkoğlu Allah'ın kitabını okuyan, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık olarak Allah için verenler, hiçbir zaman zarar etmeyecek bir ticaret yaptıklarını umabilirler. Diyanet İşleri eski Allah'ın Kitap'ına uyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarfedenler, tükenmeyecek bir kazanç umabilirler. Diyanet Vakfi Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah için gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler. Edip Yüksel ALLAH’ın kitabını okuyanlar, namazı gözetenler ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık yardım için verenler, tükenmeyen bir kazanç umarlar. Elmalılı Hamdi Yazır O Allahın kitabını okur, ardınca gider olanlar ve namazı kılıp kendilerine merzuk kıldığımız şeylerden gizli ve açık infak etmekte bulunanlar her halde öyle bir ticaret umarlar ki hiç batmak ihtimali yoktur Erhan Aktaş Kuşkusuz Allah’ın Kitap’ını okuyanlar, salatı1 ikame edenler ve rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık olarak ihtiyaç sahiplerine verenler, asla kesilmeyecek bir kazanç umabilirler. 1- Şirkten arınmış bir bilinçle Allah’a yönelip, O’na kulluk edenler. Yardım ve desteği canlı ve diri tutanlar. Gültekin Onan Gerçekten Tanrı'nın Kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. Hakkı Yılmaz 29-30 Hiç şüphesiz Allah'ın kitabını okuyan, salâtı ikame eden [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumlarını oluşturan ve ayakta tutan] ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık olarak veren şu kimseler, Allah, ödüllerini kendilerine tastamam versin ve armağanlarından kendilerine artırsın diye, kesinlikle batma ihtimali/ olasılığı olmayan bir ticareti umarlar. Hiç şüphesiz O, çok bağışlayıcı ve karşılık vericidir. Harun Yıldırım Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah için gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler. Hasan Basri Çantay Hakıykat, Allahın kitabını okumıya devam edenler, namazı dosdoğru kılanlar, kendilerini rızklandığımız şeylerden gizli ve aşikâr infaak edenler kat'iyyen kesâd bulmayacak bir kazanç umabilirler. Hayrat Neşriyat Doğrusu Allah’ın kitâbını okuyanlar, namazı hakkıyla edâ edenler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden Allah yolunda gizlice ve açıkça sarf edenler aslâ zarar etmeyecek bir ticâret umarlar. İbni Kesir Şüphesiz ki Allah'ın kitabını okuyanlar, namaz kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli, açık infak etmekte bulunanlar; bitmez tükenmez bir ticaret umabilirler. İskender Evrenosoğlu Muhakkak ki Allah'ın Kitabı'nı okuyanlar, namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açık infâk edenler, asla kesilmeyecek devam edecek bir ticaret kazanç ümit ederler. Kadri Çelik Gerçekten Allah'ın kitabını okuyanlar, dosdoğru namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler var ya, işte onlar tükenmeyecek bir kazanç umabilirler. Mehmet Ali Eroğlu Tam hakkıyla Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı dosdoğru kılanlar ve ihsan edilen rızıklar, İçinden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğratılmayacak bir ticaret umabilirler. Mehmet Okuyan 29-30 Allah’ın kitabını tilavet edenler okuyup aktaranlar, namazı kılanlar ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizli ve açık infak edenler verenler, Allah ödüllerini tam olarak versin ve lütfundan nimetlerini artırsın diye asla yok olmayacak bir kazanç umarlar. Şüphesiz ki O çok bağışlayandır, şükre çok karşılık verendir. Muhammed Celal Şems Şüphesiz Allah’ın Kitabı’nı okuyan, namazı ayakta tutan ve kendilerine verdiklerimizden gizlice de, açıkça da harcayanlar, hiçbir zaman zarar etmeyecek bir ticaretin arayışı içindedirler. Muhammed Esed Allah'ın vahyine şeksiz şüphesiz uyanlar, namazlarında dikkatli ve devamlı olanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli / açık başkaları için harcayanlar; işte ancak bunlar hiç kesintiye uğramayacak bir kazanç umabilirler. Mustafa Çevik 29-30 Şüphesiz ki Allah’ın kitabını okuyanlar, davet edildikleri hayat nizamını yaşamak uğrunda gayret edenler, namazlarını bilinçli ve devamlı kılanlar, kendilerine Allah’ın verdiği rızıktan, O’nun yolunda açık ve gizli harcayanlar, tükenmez bir kazanç elde edecekler. Allah onların mükâfatını eksiksiz hatta çok daha fazlasıyla verecek. O çok merhametli, şefkatli ve bağışlayıcıdır. Mustafa İslamoğlu Şüphesiz Allah'ın kelamını tilavet edenler, namazı istikametle kılanlar, ancak verdiğimiz rızıktan gizli ve açık Allah yoluna harcayanlar asla tüketilemez bir kazanç elde etmeyi umabilirler; Ömer Nasuhi Bilmen Muhakkak o kimseler ki, Allah'ın kitabını daima okurlar ve namazı dosdoğru kılarlar ve Bizim kendilerini merzûk ettiğimizden gizlice ve âşikâre olarak infakta bulunmuş olurlar, işte onlar hiç zeval bulmayacak bir kazanç umarlar. Ömer Öngüt Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarfedenler aslâ tükenmeyecek bir kazanç umabilirler. Şaban Piriş Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan, infak edenler, asla yok olmayacak bir kazanç umabilirler. Sadık Türkmen O bilgin kimseler ki; Allah’ın kitabını gereği gibi/anlamaya çalışarak okurlar, salâtı ikâme ederler/namaza devam ederler. kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli açık dağıtırlar ve onlar asla batmayacak bir ticaret/alışveriş umarlar! Seyyid Kutub Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıkların bir bölümünü gizlice ve açıkça ihtiyacı olanlara verenler, hiçbir zaman zarar etmeyecek bir ticaret yaptıklarını umabilirler. Suat Yıldırım Allah’ın kitabını okuyup ona uyanlar, namazı hakkıyla ifa edenler ve kendilerine nasib ettiğimiz imkânlardan, gizli ve aşikâr olarak hayır yolunda harcayanlar, ziyan ihtimali olmayan bir ticaret umarlar. Süleyman Ateş Allâh'ın Kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için gizli ve açık harcayanlar, asla batmayacak bir ticaret umarlar. Süleymaniye Vakfı Allah'ın Kitabına uyan, namazı tam kılan ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık harcamada bulunanlar, tükenmeyecek bir kazanç beklentisi içindedirler. Tefhim-ul Kuran Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar, dosdoğru namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak bir ticareti umabilirler. Ümit Şimşek Allah'ın kitabını okuyan, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden gizli ve açık bağışta bulunan kimseler, hiç ziyan ihtimali olmayan bir ticareti ümit edebilirler. Yaşar Nuri Öztürk Allah'ın Kitabı'nı okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık infak edenler, asla batmayacak bir ticaret umabilirler. En üste taşıEn alta taşıBu yazarın mealini okumaya devam et Bir sureye/ayete tıkladığınızda mealler ilk başta yazar ismine göre alfabetik olarak sıralanır. Yazar isminin solundaki kutucuğu yukarı/aşağı taşıyarak sıralamayı istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz. Tarayıcınızın çerezlerini silmediğiniz sürece tercihiniz daha sonraki ziyaretlerinizde hatırlanacaktır. Ayrıca bir yazarın ismine sağ tıklayarak bu yazarın mealinin en üstte veya en altta görünmesini de sağlayabilirsiniz. Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Yevme ned’û kulle unâsin bi-imâmihims femen ûtiye kitâbehu biyemînihi feulâ-ike yakraûne kitâbehum velâ yuzlemûne fetîlânO gün, herkesi, her topluluğu, uydukları kişilerle beraber çağıracağız. Gerçekten de kitabı, sağ eline verilenler, çekirdekteki kıl kadar bile zulüm görmeden kitaplarını okuyacaklar.Ahirette Her insan grubunu imamlarıyla bağlı oldukları ve peşine takıldıkları lider takımı, hocaları, evliyaları, üstadları ve tağutlarıyla çağıracağımız hesap günü, artık kimin kitabı amel tutanağı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını sevinçle ve şerefle okuyacaklar ve zerre kadar haksızlığa uğratılmayacaklardır... Ama hainler, nankörler ve kâfirler ise pişman ve perişan olacaklardır.O gün her toplumu, uydukları kişilerle beraber çağıracağız. Gerçekten de kitabı sağ eline verilenler, tutanaklarını sevinçle okuyacaklardır. Bununla birlikte, kimseye de kıl kadar haksızlık insan topluluğunu, kitapları ve önderleriyle çağıracağımız gün, kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar kıl kadar bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini Kur’ân-ı Kerim, 10/47; 18/49; 36/12; 45/28; 56/ insan grubunu önderleriyle çağıracağımız gün, kimlere kitapları sağ yanlarından verilirse onlar kitaplarını okurlar ve bir iplikçik kadar bile haksızlığa insan-grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün, artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve bir 'hurma çekirdeğindeki iplikçik kadar' bile haksızlığa uğratılmazlar.Ey Rasûlüm, bütün insanları peygamberleriyle çağıracağımız kıyamet gününü hatırla... O gün amellerinin kitabı sağ eline verilenler, işte onlar kitablarını sevinçle okuyacaklar ve kıl kadar zulme grup insanı önderleriyle çağırdığımız günü düşün! O gün kimin kitabı sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve en küçük bir haksızlığa insan topluluğunu önderleriyle birlikte çağıracağımız o günde, kimin amel defteri sağından verilirse onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar.[292][292] İmâm/önder kelimesi hakkında geniş bilgi için bk. Bayraklı, KUR’ÂN TEFSÎRİ, XI, gün bütün insanları, öncüleriyle birlikte çağıracağız; defterleri sağ yanından sunulmuş olanlar, okurlar defterlerin, zerre denli zulmolunmaz onlaraBiz o gün bütün insanları önderleri ile birlikte huzurumuza çağıracağız. Kimin kitabı Hard Diski sağ taraftan verilirse, onlar kitaplarını sevinerek okurlar seyrederler ve zerre kadar haksızlığa gün başlarında imameleri oldığı halde tekmîl akvâmı da’vet ideceğiz. Herkesin sağ eline defter-i a’mâlini vireceğiz, herkes okuyacak. Kimse zerre kadar haksızlık gün bütün insanları önderleriyle beraber çağırırız. O gün kitabı sağından verilenler, işte onlar kitablarını okurlar. Onlara kıl kadar haksizlik insanları kendi önderleriyle birlikte çağıracağımız günü hatırla. O gün her kime kitabı sağından verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar.[321]Âyette sözü edilen bu kitap, aynı sûrenin 13 ve 14. âyetlerinde söz konusu edilen, amellerin yazıldığı insan topluluğunu önderleri ile birlikte çağıracağımız o günde kimlerin amel defteri sağından verilirse, onlar, en küçük bir haksızlığa uğramamış olarak amel defterlerini okuyacaklar. Bu âyette, amel defterleri sağından verilenlerin durumundan bahsedildiği halde, solundan verilenlere değinilmemiştir. Bu konuda Beyzâvî şöyle diyor ... Devamı..Her bir halkı önderleriyle birlikte çağırdığımız gün, kitabı sağından verilenler kitaplarını okurlar ve en ufak bir haksızlığa günü bütün insanları önderleriyle çağıracağız. O gün, kimin amel defteri sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve en küçük bir haksızlığa birinde her sınıf insanları imamlarile çağıracağız, o gün her kime kitabı sağ elile verilirse işte onlar kitablarını okuyacaklar ve kıl kadar zulmedilmiyeceklerO gün, bütün insanları imamlarıyla¹ çağırırız. O gün kimin kitabı² sağından³ verilirse, işte onlar kendi kitaplarını okurlar⁴ ve kıl kadar haksızlığa Yaptıklarını belirleyen defterleri ile. İmam sözcüğü önder anlamının yan ısıra kayıt defteri anlamına da gelmektedir. Veya içinde yer aldıkları, bi... Devamı..Hatırla o gün ü ki insan sınıflarından her birini biz imamlarıyle çağıracağız. Artık kimin kitabı sağından verilirse onlar kitablarını en küçük haksızlığa uğratılmaksızın kendileri gün her sınıftan insanları imamlarıyla birlikte çağırırız. Artık, kimin kitâbı sağından verilirse, işte onlar kitablarını sevinerek okurlar ve kıl kadar haksızlığa uğratılmazlar.1“Cenâb-ı Hakk insanı, pek çok envâ nevler yerinde bir nev-i câmi pek çok kābiliyetleri olan bir nevi olarak halk etmiş yaratmış. Yani,... Devamı..Hesap günü, bütün insanları önderleri ile huzura çağırırız. Kimin kitab’ı sağ tarafından verilmiş ise, içinde en ufak bir haksızlığın olmadığı kitaplarını okuyanlar gün bütün insanları önderleriyle birlikte çağıracağız. Kimin kitabı sağ eline verilirse bu gibiler kitaplarını okuyacaklar, en ufak bir kıyıcılığa bile gün herkesi pişüvalarıyle beraber çağıracağız. Onlardan her kimin Kitabı sağ eline verilirse onlar Kitaplarını sevine sevine okurlar. Kıl kadar haksızlığa bütün insanları önderleriyle birlikte çağırdığımız gün, kimlerin kitabı/defteri sağından verilirse, işte onlar kitaplarını/defterlerini okurlar ve onlara hurma çekirdeğinin zarı kadar [fetîl]³⁵ bile haksızlık Türkçede biz buna “kıl kadar bile” veya “zerre kadar bile” insan grubunu imamlarıyla çağıracağımız gün, artık kimin kitabı sağ eline verilirse, onlar kitaplarını okuyacaklar ve onlar, bir hurma çekirdeği üzerindeki küçücük bir tomurcuk zerre kadar bile zulme gün, her topluluğu dünyada iken peşinden gittiği, desteklediği önderleriyle birlikte hesap vermek üzere huzurumuza çağıracağız. İşte o an, ameldefteri sağ eline verilen bahtiyâr müminler, kendilerine cenneti müjdeleyen bu defterlerini sevinç içerisinde okuyacaklar ve o büyük mahkemede, hiç kimseye zerre kadar haksızlık yapılmayacak. Çünkü her insan, ancak ne yapmışsa onu görecekBütün insanları önderleriyle çağırdığımız gün kimin kitabı sağından verildiyse, işte onlar kitaplarını okurlar; kıl kadar haksızlığa gelecek, bütün insanları öncüleriyle birlikte çağıracağız. Kitabı sağından verilenler, sicillerini bizzat kendileri okuyacaklar. Kimseye kıl kadar haksızlık her topluluğu önderleriyle birlikte hesaba çağıracağız. O gün yaşam defterleri sağından verilenler gururla okuyacaklar. Dünyada yaşarken inanarak yasalarımıza uydukları için mükâfata insan topluluğunu imamıyla önderiyle [*] çağıracağımız o günde, kimin kitabı amel defteri sağından verilirse, [*] onlar kitabını okuyacaklar [*] ve en küçük bir şekilde haksızlığa geçen [imâm] kelimesi Bakara 2124 ve Enbiyâ 2173 gereği “peygamber” demektir. Burada kastedilen mesaj, bütün ümmetlerin kendi peygamberleriyl... Devamı..Bütün insanları önderleriyle¹ çağıracağımız o kıyamet günü, kitabı sağ eline verilenler kitaplarını okurlar. Ve onlar, kıl kadar bile haksızlığa İmam Hidâyet veya sapkınlıkta öne geçirilip arkasına düşülerek kendisine uyulan kimse, önder demektir. Herhangi bir Peygamber, kitap, din, mezhep v... Devamı..[ama] gün gelecek, bütün insanları huzurumuza çağıracağız [ve onları, yaşarken] davranışlarına yön veren bilinçli eğilimlerine, seciyelerine göre [yargılayacağız] ⁸⁴ sicilleri sağ ellerine verilecek olanlar, ⁸⁵ işte bunlar, tutanaklarını [sevinçle] okuyacak olanlardır. Bununla birlikte kimseye kıl kadar haksızlık yapılmayacaktır ⁸⁶84 Râzî, nedû kulle unâsin bi-imâmihim ifadesini böyle açıklamaktadır lafzen, “insanların hepsini kendi imamlarıyla” yahut “önderleriyle çağıracağız... Devamı..O gün, biz bütün insanları önderleriyle birlikte çağıracağız. Kitabı sağından verilenler, işte onlar kitaplarını okuyacaklar ve en küçük bir haksızlığa uğramayacaklar. 4/41, 69/18...24, 84/7-8, 90/18Bir gün gelecek, bütün insanları, eylemlerine önderlik eden tasavvur ve bilinçleriyle[²³⁰⁶] huzurumuza çıkarıp hesap soracağız; artık kimlerin karnesi sağ ellerine verilirse, işte onlar karnelerini sevinç içinde okuyacaklar ve onlara zerre kadar[²³⁰⁷] haksızlık edilmeyecek.[2306] Lafzen “önderleriyle birlikte..” Bu âyetteki imâmın tanımında tüm seçenekleri nakleden Râzî, kendi tercihini şöyle ortaya koyar “Kişinin bili... Devamı..Bir gün bütün insanları imamlarıyla çağıracağız, artık onlardan her kimin kitabı sağ eline verilirse işte onlar kitaplarını okurlar ve onlar bir zerre kadar bile zulme gelir, her sınıftan insanları, tâbi oldukları önderlerine nisbet ederek çağırırız. Kimin hesap defteri sağından verilirse işte onlar defterlerini emin olarak okur ve kıl kadar olsun, haksızlığa uğratılmazlar. [10, 47; 36, 12; 18, 49; 45, 28;29]Her milleti, imamıyla eylemlerini saptayan defteriyle veya izlediği önderiyle çağırdığımız gün, kimlerin Kitabı sağından verilirse işte onlar, Kitaplarını okurlar ve en ufak bir haksızlığa önder mânâsına geldiği gibi, Yâsîn 12. âyette olduğu üzere kayıt defteri anlamına da gelir. Birinci takdirde Allah'ın, her milleti, izinde gitt... Devamı..Herkesi kendi imâmlarıyla mahşere da'vet iylediğimizde defter-i a'mâli sağ tarafından virilenler onı mesrûrâne okurlar ve kıl kadar zulüm olunmazlar. Her insanı önderiyle birlikte çağıracağımız gün, kitabı defteri sağından verilenler kitaplarını okurlar, onlara kıl kadar haksızlık yapılmamış insanları, liderleriyle birlikte çağırdığımız gün, kimin kitabı sağından verilirse, işte onlar kitablarını okurlar ve onlara en küçük bir haksızlık gün bütün insanları önderleriyle birlikte çağırırız. Kitabı sağdan verilenler, en küçük bir haksızlığa uğratılmadan kitaplarını olur, insan gruplarından herbirini kendi önderiyle çağırırız. O gün kitabı kendisine sağdan verilenler, kitaplarını okuyacaklar ve bir kıl kadar haksızlığa gün kim ķıġıravuz her ādemįleri įmāmları-y-ıla pes her kim [148b] virinile nāmesi śaġ eline şunlar oķıyalar nāmelerini daħı žulm olınmayalar ħurma çekürdeginüñ yivindegi günde ki davet ider‐biz her kişiyi dīni bile. Pes her kimüñ ki bitigi viril‐se ṣaġ eline, pes anlar oḳurlar bitiglerini, daḫı anlara hīç ẓulm gün qiyamət günü bütün insanları öz imamları ardınca getdikləri rəhbərləri, yaxud peyğəmbərləri və ya əməl dəftərləri ilə birlikdə hüzurumuza çağıracağıq. Əməl dəftərləri sağ əllərinə verilənlər onu oxuyar şad olarlar. Onlara tük xurma çərdəyinin yarığındakı tel qədər haqsızlıq the day when We shall summon ill men with their record, whoso is given his book in his right hand such will read their book and they will not be wronged a day We shall call together all human beings with their respective Imams2266 those who are given their record in their right hand will read it with pleasure, and they will not be dealt with unjustly in the least.22672266 I have discussed various meanings of Imam in 2124, n, 124. What is the meaning here? The Commentators are divided. Some understand the meaning t... Devamı..

mümtehine suresi 7 ayet okuyanlar