Çelişkilerartıyor, kapitalizm öldürüyor! ABD’nin 2,7 milyar dolar harcayıp Mars’a Perseverance’ı gönderdiği günlerde, milyonlarca insan aşırı soğuklar nedeniyle Texas gibi bir enerji merkezinde elektriksiz ve susuz kalabiliyor, dahası aynı ABD’de bir yılda 500 binden fazla insan gerekli önlemler alınmadığı için TARİHDERSİ SINAV ÇALIŞMA SORULARI •Taşra Teşkilatı eyalet, liva ve kazalar olarak düzenlenmiştir. İller, merkeze bağlanmıştır.•Mahalle ve köylere muhtarlar atanmış, ayanların etkisi kırılmaya çalışılmıştır. Özellikle Fatih Sultan Mehmet’ten sonra devlet yönetiminde kul kökenli devşirmelerin egemen OsmanlıDevletinde Taşra (Eyalet) Yönetimi- KPSS. 8.Sınıf İnkılap Tarihi Sunuları (Slaytları) Eski Erbaa Fotoğrafları; Tarihi Fıkralar; Videolar. Adı Tanna; Tarih 10; T.C İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük; KPSS Tarih; Tarih 9; Tarih 11; Çağdaş Türk ve YüzyıldaKütahya ve Çevresinde Yöneten-Yönetilen İlişkisi Süleyman Polat Özet Osmanlı Devleti’nde taşra teşkilatı merkez tarafından atanan ehl-i örf ve ehl-i şer’den iki yönetici grubunun yönetiminde idare ediliyordu. Osmanlı merkezi bürokrasisi taşrada kurulan bu ikili yönetim sistemi sayesinde otoritesini daha ATATÜRKİLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ7 GİRİŞ. 7 Atatürk İlkeleri ve Türk İnkılâp Tarihi Dersi7 Kavramlar. 9 İnkılâbın Hukuksal Dayanağı15 İnkılâbın Hukuki ve Meşru Bir Şekil Alması16 Türk İnkılâbı/Devrim | Sadece idari örgütte bazı yenilikler yapıldı ve bazı eyalet ve sancaklarda zX1ymrZ. Bir devleti tanımak için o devletin düzenini iyi kavramak gerekir. Osmanlı tarihi içerisinde Osmanlı kültür ve medeniyeti önemli konulardan biridir. Osmanlı kültür ve medeniyeti Osmanlıların kurduğu devlet idaresini bir bütün olarak kapsar. Osmanlı Devletinde Yönetim Anlayışı Osmanlı Devletinde yönetim anlayışı Osmanlı kültür ve medeniyeti açısından çok önemlidir. Osmanlı Devleti’nde Hükümranlık Anlayışı Osmanlı Devletinde hükümranlık anlayışının temelinde şu üç unsur görülmektedir; İslam Hukuku, Eski Türk gelenekleri, Fethettikleri yerlerin geleneksel uygulamalarına dayanıyordu. İslâm hukukuna göre; İslam Hukukuna göre; Hâkimiyet Allah’a aittir. Hükümdar Allah’ın vekili olarak halkı, adaletle yönetmek, yönetilenler ise hükümdara boyun eğmek zorundadır. Aynı zamanda İslam’ı yaymak için faaliyet yürütmek amacını savunmaktadır Osmanlı Devletinde de İslamiyet’i yaymak ve bu amaç uğruna gaza ve cihatta bulunmak anlayışı vardır. Eski Türk geleneklerine göre; Hükümdara devleti yönetme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğine inanılıyordu Kut anlayışı. Bu anlayış Cihan hâkimiyetine uzanan felsefenin temelini oluşturmuştur. Fethettikleri yerlerin geleneksel uygulamalarına göre; Osmanlı Devleti çok uluslu bir yapıya sahip olmakla beraber hiçbir zaman Türkler dışındaki unsurlara baskı yapıp onların dinlerini ve milliyetlerini değiştirme yoluna gitmemiş, aksine her milleti ve dini kendi yaşayışlarında serbest bırakmıştır. Hükümdarın Padişahın Görevleri İslâm inancına göre halk tebaa padişaha bırakılmış kutsal bir emanettir. Padişah; Allah'ın emaneti olarak kabul edilen halka; Adaletli davranmak, onları korumak Kanunlara uygun olarak devleti yönetmek, Sınırları güvenlik altına almak. Yeni fetihlere çıkarak halkın refahını arttırmak ve İslâmiyet'i yaymakla yükümlüdür. Osmanlı Devletinin zaman İçerisindeki Yönetimsel Yapısı Osmanlı kültür ve medeniyeti içerisinde devletin yönetimsel yapısının önemli bir rolü vardır. Mutlak Monarşi Tek kişinin egemenliğine dayalı yönetim anlayışına Mutlak Monarşi denilmektedir. Osmanlı Devleti kuruluşundan 1876 Meşrutiyetin ilan edilmesine kadar geçen süre içerisinde Mutlak Monarşi anlayışıyla idare edilmiştir. Osmanlı hükümdarları Bey, Gazi Hüdavendigar, Padişah, Sultan, Han, Hakan, Hünkâr unvanlarını kullanmışlardır. Teokrasi Devletin din kurallarına göre idare edilmesine denilmektedir. Osmanlı Devletinin temeli dini kurallara dayalıdır. 1517'de Halifeliğin Osmanlı’ya geçmesiyle teokratik yapı güçlenmiştir. Saltanat Hükümdarlığın babadan oğla geçmesi şekline denilmektedir. Saltanat sistemi Osmanlı kültür ve medeniyeti içerisinde yönetim anlayışının temelini oluşturur. Osmanlı Devleti her ne kadar Müslüman bir devlet olsa da devletin kurulmasındaki temel esas, eski Türk devlet geleneği olan Kut anlayışıdır. Bu anlayışa bağlı olarak, devlet hükümdar ve ailesinin ortak malıdır. Bu anlayış, Türk devletlerinde sık sık taht kavgasının yaşamasına neden olmuş, kendinden önceki birçok Türk devletinin merkezi otoritesinin zayıflamasına ve yıkılmasına neden olmuştur. Osmanlı Devleti, merkezi otoritesini arttırmak için bu anlayışta çeşitli dönemlerde değişikliğe gitmiştir. I. Murat zamanında “Devlet padişah ve oğullarının malıdır.” anlayışı getirilmiştir. Bu anlayış saltanatın sülaleden aileye geçişini sağlamış böylece sistem daraltılmıştır. I. Murat'ın bu anlayışı Fatih Sultan Mehmet tarafından tekrar değiştirilmiştir. Fatih Kanunnamesinde Devlet hükümdarın malıdır.” anlayışı benimsenmiştir. Ayrıca en güçlü şehzadenin tahta çıkmasını sağlamak içinde, kardeş katlini caiz hale getirilmiştir. I. Ahmet zamanında Ekber ve Erşad sistemi uygulanmaya başlandı. Böylece Osmanlı hanedanı içerisinde en bilgili ve en yaşlı olanının tahta çıkmasını sağlamıştır. Kardeş katlinin önüne geçmek için uygulamaya sokulan bu anlayış, birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu sistemden önce Şehzadelerin devlet yönetiminde tecrübe kazanmasını sağlamak için sancaklara vali olarak gönderilirlerdi. Ancak Ekber ve Erşad sistemiyle birlikte, bu uygulamadan vazgeçilmiş, şehzadeler kontrol altında tutmak için sarayda bir odada tutulmaya başlanmıştır. Bu sisteme ise Kafes Usulüdenilmiştir. Merkeziyetçilik Osmanlı Devleti tam merkeziyetçi bir devlettir. Yönetim ve denetim tamamen merkezde başkent = payitaht toplanmıştır. İmparatorluk Osmanlı Devleti; Osman Bey zamanında Aşiretten beyliğe, Orhan Bey zamanı da Beylikten Devlet e, Fatih zamanında imparatorluğa geçiş yapmıştır. Meşrutiyet Hükümdar ve halkın ortak yönetim anlayışına Meşrutiyet denilmektedir. Osmanlı Devleti 1876’da II. Abdülhamit döneminde I. Meşrutiyeti ilan ederek rejim değişikliğine gitmiştir. Meşrutiyetle birlikte Osmanlı tarihinde bir ilk olarak Kanun- i Esasi ilan edilmiş ülke genelinde seçimlere gidilerek Osmanlı Mebusan Meclisi açılmıştır. Padişah Devletin mutlak hakimi olan Padişah Yasama, yürütme ve yargı yetkilerini kendisinde toplamıştır. Devlet adamlarının padişaha bağlılıklarını bildirirlerdi. Buna biat etmek denilmiştir. Padişahların tahta geçiş törenlerine Kılıç Alayı veya Cülus denmiştir. Padişah tahta çıktığında askere Cülus Bahşişi dağıtırdı. Padişah emir ve buyruklarına ferman denilmiştir, berat - Kanunname de denir. Osmanlı’da Hükümdarlık Sembolleri Hutbe okutmak, Sikke para bastırmak, Davul çaldırmak, Mehter - Nevbet - Bando Sancak ve Tuğ diktirmek, Devlet adamlarının biat bağlılık bildirmesi, Eyüp Sultan türbesinde Kılıç kuşanması, Merkez Teşkilatı Devlet Yönetimi Osmanlı merkez teşkilatı kültür ve medeniyet açısından önemlidir. Çünkü Osmanlı Devletini güçlü kılan en önemli unsur teşkilatın güçlü olmasıydı. Saray Saray; devlet yönetiminin merkezi, hem de padişahın özel hayatının geçtiği yerdir. İlk saray Bursa’da yapılmıştır. Daha sonra başkent Edirne’ye taşınınca Edirne’de de saray inşa edilmiştir. İstanbul’un fethi ve başkent yapılmasıyla Fatih Sultan Mehmet tarafından Topkapı sarayı inşa edilmiştir. Topkapı sarayı XIX. yüzyıla kadar padişahların yaşadığı ve devletin yönetildiği yer olmuştur. Lale dönemi ve sonrasında İstanbul’da birçok saray ve köşk inşa edilmişse de bunlar içerisinde en önemlisi Dolmabahçe Sarayı ve Yıldız Sarayı olmuştur. Topkapı Sarayı kendi içinde üç bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler; Enderun, Birun ve Harem’dir. Saray Görevlileri Yeniçeriağası Yeniçeri ordusunun komutanıdır. Müteferrika Saray hizmetlisidir. Enderun’dan çıkma iç oğlanlardan oluşmaktadır. Padişahın çeşitli işlerini gören görevlilerdir. Çeşnigir Sarayın mutfağında görev yapan aşçılardan oluşmaktadır. Mutfak işleri Kiler odası görevlisi Çavuşlar ve Kapıcılar Elçilik ve haberleşmeden sorumludurlar. Seyisler Saray binek hayvanlarından sorumlu olan kişilerdir. Darphane emiri Para basımından sorumlu olan görevlidir. Hasodabaşı Padişahın giyim kuşamından sorumlu olan devlet görevlisidir. Silahtar Silahlar ve cephanelikten sorumludur. Yeniçeriler Birun’daki en önemli grubu yeniçeriler oluşturmaktadırlar. Doğrudan padişaha bağlı olup, yeniçeriağası’nın yönetimindeki bu grup padişah ve sarayın güvenliğinden sorumludur. Atlı bölük halkı Yeniçeri ocağının süvari kısmıdır. Sipahiler, silahtarlar, sağ - sol garipler, sağ - sol ulufeciler bu gruptandır. Sipahiler - Silahtarlar Padişahın yakın korumalığını yapan görevlilerdir. Sağ - sol garipler Bayrağı ve sancağı korurlar. Sağ - sol Ulufeciler Hazinenin güvenliğinden sorumlu olan askeri birliktir. Haremağası Harem görevlisidir. Kadın efendi Padişahtan erkek çocuğu olan hanımlarına verilen isimdir. 16. yy’da ise Haseki denilirdi. Valide Sultan Padişahın annesine verilen isimdir. Saray devletin yönetildiği, padişah ve ailesinin yaşadığı aynı zamanda eğitim - öğretim verilen yerdir. İstanbul’un Yönetimi Osmanlı Devleti için başkentlerin payitaht ayrı bir önemi vardır. Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapan şehirler İznik, Bursa, Edirne ve İstanbul’dur. Osmanlı Devleti bu şehirlere ayrı bir önem vererek birçok yatırımlar yapmış, imar işlerine önem vermişlerdir. Payitaht olan İstanbul devletin yönetim merkezidir. Devlet merkezi olan İstanbul'un yönetimi diğer illerden ayrı tutulmuştur. İstanbul'un disiplin ve güvenliği Veziriazamın sorumluluğundadır. İstanbul'un en yüksek mülki amiri ise Vali Taht Kadısı’dır. İstanbul Kadısı İstanbul şehrinin güvenliğinden Yeniçeri Ağası Subaşı sorumludur. Belediye işlerinde şehremini belediye başkanı = Şehremini, imar işlerinden mimarbaşı, çarşı pazar ticaret işlerinden Muhtesip sorumludur. Divan-ı Hümayun Her türlü devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı yerdir. Bugünkü Bakanlar Kurulu niteliğindedir. Divan aynı zamanda Yüksek Yargı Organı’dır. Aynı zamanda Danıştay, Yargıtay ve Sayıştay'ın görevini üstlenmiştir. Sarayın Kubbealtı denilen bölümünde toplanırdı. Burada görev yapan vezirlere bu sebepten dolayı Kubbealtı vezirleri de denilirdi. Devletin birinci derecedeki siyasi, idari adli, askeri, örfi ve mali bütün işler burada görüşülür ve karara bağlanırdı. Divan-ı Hümayun Danışma organıdır. Son söz padişahındır. Divan-ı Hümayun’un Dört temel görevi vardır. Bunlar Siyasi Yetkileri, Hukuki yetkileri, idari yetkileri, Ekonomik ve Mali yetkileridir. Divan-ı Hümayun dışında veziriazam konağında toplanan; İkindi, Çarşamba ve Cuma Divanları, Veziriazamın sefere çıkarken topladığı; Sefer Divanı, Yeniçeri maaşlarının dağıtması için toplanan; Ulufe Divanı, Padişahın yabancı elçileri topladığı; Galebe Divanı, olağanüstü hallerde toplanan divana ise Ayak Divanı denilirdi. Divan Orhan Bey zamanında kurulmuş, II. Mahmut zamanında kaldırılmıştır. Divanın Siyasi Yetkileri Devletin idaresi, Devlete karşı işlenen suçların ortadan kaldırılması, suçluların cezalandırılması, nüfus hareketlerinin kontrolü, Gayr-i Müslimlerin olduğu yerlerde, Osmanlı hukukunun uygulanması gibi işler gerçekleştirilirdi. Divanın Hukuki Yetkileri Padişahın ferman ve buyrukları dışında kanun hazırlamak, kadı ve naipleri teftiş etmek, örf-i davalarda ilk yargılamayı yaparak hüküm vermek, yüksek yargı organı görevini yapmaktır. Divanın İdari Yetkileri Vakıf, eğitim ve tüm idari hizmetlerin denetimini yapar. Bu kurumlarda görev yapacak olan kişilerin ataması ve bunların teftişi işleri yapılırdı. Fethedilen bölgelerin tahririni yapar. Mahkeme sayısını ihtiyaca göre artırırdı. Divanın Ekonomik ve Mali Yetkileri Hazineden para çıkartmak, para bastırmak ve vergi işlerini düzenlemek divanın görevlerindendir. Seyfiye Sınıfı Yönetim ve askeri işlerinden sorumlu sınıftır. Veziriazam Padişahtan sonra devletin en yetkili kişisidir. Veziriazam padişah adına tam yetkilidir ve padişahın mührünü taşırdı. Padişah adına divan toplantılarına önemli davalara başkanlık ederdi. Fatih kanunnamesi ile Divana veziriazam başkanlık etmeye başlamıştır. Padişah sefere çıkmadığında Serdar-ı Ekrem unvanıyla orduya veziriazam komuta ederdi. Fatih dönemine kadar köklü ailelerden gelenler veziriazam olurken bundan sonra devşirme kökenliler bu göreve getirilmiştir. Veziriazama ait kendi divanı vardır. Bu divana İkindi Divanı denilirdi. Özellikle büyük divanda bitmeyen ve acelesi olan işlerin halli için Veziriazamın konağında toplanan divana denilirdi. Vezirler Kubbealtı vezirleri Veziriazam’ın yardımcılarıdır. Orhan Bey döneminde divan teşkilatı ve vezirlik makamı oluşturulmuştur. Ancak zaman içinde devlet meselelerinin artması ile birlikte vezir sayısında içinde artış olmuştur. Fatih kanunnamesi ile vezir sayısı artmıştır. Kaptan-ı Derya Donanmanın genel komutanıdır. Önceden divana gerektiğinde çağrılarak fikri alınırken Kanuni Sultan Süleyman zamanında daimi üye olmuştur. Yeniçeri Ağası Yeniçeri ordusunun komutanıdır. Seyfiye kolu, divandaki bu temsilcilerle birlikte Beylerbeyi, Sancak Beyi, Kapıkulu Zabitleri ve Tımarlı Sipahilerden oluşur. Kazasker Kadıasker Kazaskerlik makamı I. Murat zamanında kurulmuştur. Fatih zamanında Rumeli Kazaskeri ve Anadolu Kazaskeri olarak iki kuruma bölünmüştür. Kazasker şeyhülislamın yardımcılarıdır. Adalet işlerinden sorumlu olup divana gelen davaları inceler ve karar verirlerdi. Kadı, müderris ve müftülerin atamasını yapar, terfilerini yapardı. Medreselerden mezun olan kişilerin atamaları da Kazasker tarafından gerçekleştirilirdi. Ulemanın işlemleri ruznamçe adı verilen kayıt defterlerinde tutulurdu. Şeyhülislam Kazaskerle birlikte, din işleri, vakıf idaresi, eğitim kurumlan ve mahkemelerin denetimi işine bakardı. Şeyhülislam görevinden alınır veya emekli olursa Rumeli Kazaskeri Şeyhülislamlık makamına getirilirdi. Yapılan işlerin, divan kararlarının dine uygun olup olmadığına dair verilen karara fetva denir. Fetva veren kişiye Müftü veya Şeyhülislam denir. Fetva verme yetkisine ise İfta denirdi. Şeyhülislam protokol açısından Veziriazamla eşittir. Kalemiye Sınıfı Mali ve idari işlerde görevli olan memurlar sınıfıdır. En üst düzey temsilcileri ise Nişancı ve Defterdardır. Nişancı Devletin bütün yazışmalarını yapan kişidir. Dış ülke hükümdarlarına yazılacak nameleri yazar. Vezirlerin menşur ve beratlarını yazar ve inceler. Name, menşur ve beratlara, padişahın tuğrasını çeker. Fethedilen yeni toprakların kayıtlarını tutmak, bunları tahrir defterlerine kaydetmek görevlerinden en önemlileridir. Deftername-i Amire denilen Osmanlı defterhanesi nişancının sorumluluğundadır. Reis'ül Küttap Nişancı’nın yardımcısıdır. Reis’ül Küttap dış işlerinden sorumludur, dış devletlerle yapılacak olan yazışmalardan sorumludur. Reis’ül Küttap başkanlığında oluşturulan kalemler bürolar aracılığı ile yazışmalar yürütülürdü. Bütün kalemlerin başındaki kişiye beylikçi denirdi. Defterdar Mali işlerden sorumlu en üst rütbeli kişidir. Divan toplantılarının daimi üyesi padişah malının vekili ve temsilcisidir. Padişahın şahsına ait özel sen/etine iç hazine, devlet gelirlerinin toplandığı ülke harcamalarının yapıldığı hazineye ise dış hazine denilirdi. Defterdarın emrinde bulunan mali işleri yürüten bürolar kalemler; Ruznamçe Kalemi, Maliye Emirleri Kalemi, Tarihçi Kalemi olarak görevliler bulunurdu. Devletin bütün gelirlerini yazan Ruznamçe Kalemi, Maliye ile ilgili fermanları yazan Maliye Emirleri Kalemi, diğer kalemlerin hazırladığı belgelere tarih koyan Tarihçi Kalemi’dir. Memleket Yönetimi Taşra Teşkilatı Osmanlı Devleti tam merkeziyetçi bir yapıya sahiptir. Fetih hareketlerine bağlı olarak sınırların her geçen gün genişlemesi ülke yönetiminin giderek zorlaşmasına neden olmuştur. Osmanlı Devleti yönetimi kolaylaştırmak için ülke topraklarını yönetim birimlerine ayırmıştır. Bu birimler; eyalet, sancak, kaza ve köylerden oluşmaktadır. Eyaletler Osmanlı Devleti’nde yönetim birimleri içinde en büyüğü eyaletlerdir. I. Murat Döneminde Rumeli’de ki sınırlarının genişlemesi üzerine Rumeli Beylerbeyliği, Yıldırım Bayezid Döneminde ise Anadolu’da sınırların genişlemesi üzerine, Anadolu Beylerbeyliği oluşturulmuştur. Yükselme dönemine gelindiğinde sınırların üç kıtaya hakim olmasıyla eyalet sayısı arttırılmıştır. Osmanlı Devleti bu eyaletlerin idaresi için merkezden Beylerbeyi adıyla devlet yöneticisi göndermiştir. Beylerbeyleri Seyfiye sınıfından olmakla beraber üst düzey memur sıfatındadırlar. Sancak, kaza ve köy yöneticileri beylerbeyliğine bağlıdır. Sefer sırasında Beylerbeyi kendine bağlı olan sancak beyleri, zeamet ve tımar beyleri ile bunlara bağlı askerlerin başında orduya katılırdı. Eyaletlerin güvenliği subaşı tarafından sağlanır, yargı işleri ise eyalet kadısı tarafından yürütülürdü. Eyaletlerde beylerbeyinin başkanlık ettiği Eyalet divanı bulunurdu. Merkeze Bağlı Eyaletler Saliyanesiz Merkeze yakın eyaletlerdir. Tımar sisteminin uygulandığı bu eyaletlere yıllıksız eyaletler Saliyanesiz denirdi. Topraklar has zeamet ve tımarlara ayrılmıştır. Saliyanesiz Eyalet Toplanan yıllık vergilerin hazineye değil de devlette görev yapan devlet memurlarına rütbesi oranınca bırakılan topraklara denilir. Rumeli beylerbeyliğinin merkezi Manastır, Anadolu Beylerbeyliğinin merkezi Kütahya’dır. Özel Yönetimi Olan Eyaletler Saliyaneli Merkezden uzak eyaletlerdir. Tunus, Cezayir Mısır, Basra, Yemen, Habeş. Trablusgarp ve Bağdat bu eyaletlerdendir. Tımar sisteminin uygulanmadığı eyaletlerdir. Bu eyaletlerin gelirleri doğrudan devlet hazinesine giderdi. Bu eyaletlerden iltizam yoluyla vergi toplanırdı. İltizam Sistemi Bu sistem ile merkezin belirlediği yıllık vergi mültezim denilen zengin kişi tarafından devlete peşin ödenir. Mültezim kâr payı koyarak halktan bu vergileri toplardı. Mültezim dirlik sahibinin haklarına sahiptir. İltizam Sitemi ilk olarak Fatih Sultan Mehmet dönemi itibariyle uygulanmaya başlanmış, II. Mahmut dönemi itibariyle kaldırılmıştır. Özerk Yönetimi Olan Eyaletler İç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devletine bağlı eyaletlerdir. Yöneticilerini Osmanlı padişahı atardı. Bunlar Kırım Hanlığı, Eflak, Boğdan ve Hicaz Emirliği’dir. Her yıl Osmanlı’ya vergi verirler, savaş zamanı asker gönderirlerdi. Hicaz kutsal topraklar olduğundan bu bölgeden vergi alınmaz, asker istenmezdi. Mısır beylerbeyine - Hıdiv, Eflak beylerbeyine - Voyvoda, Kırım beylerbeyine - Giray denirdi. Sancaklar Kazaların birleşmesi ile oluşan yönetim birimine sancak adı verilmiştir. Osmanlı Devleti Sancakların yönetimini gerçekleştirmek için merkezden, Sancak Beyi adıyla idareci atamıştır. Sancak Beyleri seyfiye sınıfından seçilirdi. Sancakların asayişinden Sancak Subaşı’sı sorumlu olup, adalet işlerine ise Sancak Kadısı bakardı. Kazalar Kazaların başında kadılar idareci olarak görev yapardı. Kadılar, kazaların yöneticisi, yargıcı ve belediye başkanıdır. Kazaların güvenliğinden ise Kaza Subaşı’sı sorumludur Taşra Yönetimindeki Diğer Görevliler Muhtesip Osmanlı Devletinde çarşı ve pazarlarda Esnafı, üretimi, ürünün kalitesini ve ürünlerin fiyatlarını denetler. Aynı zamanda çarşı ve pazarlarda tartı ve ölçülerin denetiminden de sorumludurlar. Kapan Eminleri Köylüden tarım ürünlerini toptan alınması, satılması sırasında ürünlerin kapanlarda büyük tartı tartılmasını ve ürünün adil bir şekilde vergilendirmesini yapıp dağıtımını sağlayan görevlidir. Beytülmal Emini Kamu haklarını ve devlet çıkarlarının korunmasını sağlayan görevlidir. Gümrük ve Bâc Eminleri Şehir ve kasabalarda zanaat ve ticaret faaliyetlerinde bulunanlardan vergi toplayan ve genel düzeni sağlayan kişidir. Mahalle ve Köy Teşkilatı Toplumun en küçük yerleşim birimlerini mahalle ve köyler oluştururdu. Her mahalle ve köyde cami ve okul bulunurdu. Köy yöneticisine Köy kethüdası kizir, muhtar denirdi. Köyün güvenliğini yiğitbaşı sağlardı. Toprak Sistemi Osmanlı toprak düzeni Selçuklu Devletinin toprak düzeninin bir devamıdır. Osmanlı kültür ve medeniyeti için toprak yönetimi çok önemlidir. Çünkü Osmanlı Devleti’nde ekonomi tarıma dayalıdır. Bundan dolayı toprak sistemine büyük önem verilmiştir. Mülk Arazi Kişilere ait olan topraklardır. Mülk arazi sahipleri topraklarını miras olarak bırakabilir, satabilir, vakıflara hibe edebilirdi. Mülk araziler Öşiriye ve Haraciye olarak ikiye ayrılırdı. Öşiriye Öşür Topraklar Müslümanlara ait mülk topraklardır. Bu topraklar fethedildiği zaman Müslümanlara verilmiş ya da fethedildiğinde Müslümanlara ait topraklardır. Her yıl devlete ürün üzerinden Öşür Vergisi verirlerdi. Öşür, ürünün onda biri kadarıdır. Haraciye Haraç Topraklar Gayri Müslimlere ait mülk topraklardı. Ürünün beşte birini Haraç vergisi olarak devlete verirlerdi. Vakıf Arazi Geliri sosyal hizmetlere ayrılan topraklardır. İslâmiyet’e gönülden bağlanmış varlıklı Müslümanların hayır için alın teri ile kazanılmış mal varlıklarının bir bölümünü, insanlık yararına olacak şekilde sonsuza kadar hizmete sunmasıdır. Devletin temel görevleri arasında bulunan Sosyal Hizmetlerin yerine getirilmesinde vakıfların katkısı çok büyük olmuştur. Vakıflar sağlık ve eğitim alanında devletin vermesi gereken hizmetleri üstlenmiştir. Vakıf hizmetleri hukuksal bir sözleşme ile belgelendirilmiştir. Malını vakfeden kişiye vâkıf denirdi. Bir kişinin malını vakfedebilmesi için yetişkin ve özgür olması, vakfedilen malın kendisine ait olması ya da kullanma hakkına sahip olması gerekiyordu. Vâkıfa bırakılan mala mevkuf denilirdi. Taşınır ve taşınmaz mallarını vakfeden kişinin ve tanıkların huzurunda imzalanan belgeye vakfiye denirdi. Vakıf yöneticisine "mütevelli" denilmiştir. Vakfedilen mal satılamaz, devredilemez, Devletin korumasında olan vakıfların işleyişine padişahlar bile karışamazdı Osmanlı Devleti'nde vakıflardan şu alanlarda yararlanılmıştır; Kuruluştan itibaren yapılan fetihler sonucu Anadolu ve Balkanlar’da uygulanan iskân Türkleştirme faaliyetlerinde, Köy, kasaba, kaza ve şehirlerin sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanması ve belediye hizmetlerinin sağlanmasında, Yollar ve yollar üzerindeki kervansarayların yapılmasında, Sağlık, eğitim, öğretim alanlarındaki hizmetlerin karşılanmasında. Vakıflarda toplanan Avarız akçesi sayesinde Mahalle ve köylerin ortak giderlerin karşılanmasında, Vakıflarda biriken paraların kredi olarak tüccarlara verilmesi, ticaretin gelişmesinde etkili olmuştur. Medreseler eğitim ve öğretim görevlerini vakıflar sayesinde gerçekleştirmiştir. Sakatlanan uçamayan kuşlar için bile barınak yapılmıştır. Vakıf kuruluşları Şer-i Hukuk kurallarına göre yönetilmiştir. Vakıfların genel idaresine Kazasker ve Şeyhülislam bakardı. Vakıflar eğitim, din, sağlık, bayındırlık gibi sosyal ve kültürel alanlarda hizmet vermişlerdir. Kervansaraylarda üç gün her şey bedavadır. Bunların giderleri vakıflardan karşılanmıştır. Miri Emir-i Arazi Mülkiyeti devlete ait olup, kullanım hakkı köylüye verilen arazidir. Köylü bu toprakları satamaz ve devredemezdi. Üretimin devamlılığını sağlamak için üç yıl toprağı işlemeyen köylüden toprağın kullanım hakkı geri alınırdı. Osmanlı Devleti’nde feodal sistemin ortaya çıkmamasında en önemli faktör toprağın büyük bölümünün devlete ait olmasıdır. Miri Araziler Havas-ı Hümayun Topraklar Geliri doğrudan padişaha ayrılan topraklardır. Mukataa Topraklar Geliri doğrudan hazineye giden, iltizam sisteminin uygulandığı topraklardır. Malikâne Topraklar Üstün hizmet gösteren komutan ve devlet adamlarına geliri ayrılan topraklardır. Paşmaklık Topraklar Geliri padişahın ailesine ve kızlarına ayrılan topraklardır. Yurtluk Topraklar Geliri sınır boylarını koruyanlara ayrılan topraklardır Bunlar gönüllü Türkmen beyleridir. Bu sistem Balkanlarda uygulanmıştır. Ocaklık Topraklar Geliri kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan topraklardır. Dirlik Topraklar Gelirleri devlet memuruna ve askere maaş karşılığı olarak ayrılan topraklardır. Bu toprağı ekip biçme hakkı üzerinde yaşayan köylüye aittir. Köylü devletin belirlediği vergiyi dirlik sahibine verirdi. Dirlik sahipleri elde ettikleri gelirleri oranında Cebellü denilen atlı asker yetiştirirlerdi. Dirlik gelirlerine göre üçe ayrılmıştır. Has Divan üyelerine, beylerbeyi ve sancak beylerine verilirdi. Zeamet Kadı, Subaşı, Kale komutanları, divan kâtipleri ve orta dereceli memurlara verilirdi. Tımar Kılıç hakkı olarak başarılı askerlere ayrılan topraklardır. Dirlikler devlet memurlarının gelirlerine göre dağıtılmıştır. Bu dağılımı yapan devlet adamı Nişancı’dır. Has ve zeametler memurun görevi devam ettiği sürece, tımar ise ömür boyu verilirdi. Suç işlerse Tımar sahibinden alınırdı. Tımar sahibi ölünce aynı koşullarda mirasçılarına verilirdi. I. Murat zamanında gerçek anlamıyla uygulanan Dirlik Tımar sistemi sınırların genişlemesiyle yaygınlaştı. Dirlik sistemi XVI. yüzyıl sonlarında bozulmaya başladı. Tımarların rüşvet karşılığı verilmesiyle bu sistem çökmeye başlamıştır. Dirlik Tımar Sistemi ile Üretimin devamlılığı sağlanmıştır. Hazineden para çıkmadan her an savaşa hazır büyük bir atlı askeri birlik elde edilmiştir. Dirlik sahiplerinin vergi karşılığı yetiştirdiği Cebellü askerlerden oluşan orduya Eyalet Ordusu veya Tımarlı Sipahiler denmiştir. Aynı toprak üzerinden köylü, Dirlik sahibi ve Cebellü askerlerin ihtiyaçları karşılanmıştır. Hazineden para çıkmadan memurun maaşı ödenmiştir. Tımarlı sipahiler bölgede huzur ve güveni sağlayarak, jandarma görevini üstlenmişlerdir. Dirlik sistemi sayesinde merkezi otorite, ülkenin en uç noktalarına kadar sağlanabilmiştir. Vergilerin tam ve zamanında toplanması sağlanmıştır. Dirlik sahipleri bulundukları köylerde imar işlerini yaptırmak zorundadır. Bu sayede en ücra köylere kadar imar işleri götürülmüştür. Dirlik sisteminde toprağın mülkiyeti devlete aitti. Köylü kullanılmasından sorumluydu. Köylü belirli şartları yerine getirmek, toprağı işlemek zorundaydı. Toprağı üç yıl işlemezse toprağın kullanma hakkı elinden alınırdı. Devlet köylünün güvenliğini, ihtiyacını karşılamak zorundaydı. Dirlik Tımar sistemi II. Mahmut zamanında kaldırıldı. Devlet memuruna hazineden maaş ödenmeye başlandı. Osmanlı Devletinde 1858 Arazi kanunnamesi ile Miri arazilerin bir bölümü belirli koşullarda özel mülkiyete geçmesine izin verildi. Ordu ve Donanma Osman Bey zamanında düzenli bir ordu yoktu. Cihat yapma amacıyla toplanan alperenler ve gaziler mücadele ediyordu. Konur Alp, Samsa Çavuş, Aykut Alp, Akçakoca ve Abdurrahman Gazi cihat yapma amacıyla Osmanlı’ya katılan Türkmen beyleridir. Orhan Bey zamanında Yaya ve müsellemler ordusu kuruldu. Bu ordu Osmanlı Devleti'nin ilk düzenli ordusudur. I. Murat döneminde Kapıkulu Ordusu Yeniçeri Ocağı kuruldu. Kapıkulu Ordusu Hassa Ordusu Padişaha bağlı merkez ordusudur. I. Murat zamanında 1363 kuruldu. Usulsüz alımlarla III. Murat zamanında bozulmaya başladı. II. Mahmut zamanında kaldırıldı. 1826 Kışlalarda bulunurlar, evlenmezler ve devamlı askerdirler. Üç ayda bir ulufe denilen maaş alırlar, her padişah değişiminde cülus bahşişi alırlardı. Devşirme ordusudur. Pencik Kanunu ile oluşturulan bu sisteme göre esir alınan Hıristiyan çocukların beşte biri devlete aitti. Pencik oğlanlar, Müslüman Türk gibi yetiştirilir ve Kapıkulu ordusunun temelini oluştururlardı. Osmanlı Devleti’nde fetihlerin yavaşlamasıyla esir Hıristiyan çocukların sayısı azalınca, Osmanlı’da yaşayan birden fazla erkek çocuğu olan gayri Müslim ailelerin sağlıklı ve gürbüz erkek çocuklarından birisi alınır oldu. Devşirilen Türk İslâm kimliği kazandırılan çocuklar acemi oğlanlar kışlasına gönderilir, askeri eğitim başlamadan seçime tabi tutulurlar yetenekli ve zeki olanlar Enderun'a diğerleri Kapıkulu ocaklarına gönderilirdi. Kapıkulu Süvarileri Sipahiler ve Silahtarlar; padişahı ve padişah çadırını korumakla görevli askeri birliktir. Ulufeciler; Saltanat sancaklarını ve savaş ganimetlerini koruyan askeri birliktir. Garipler; Hazineyi ve ordu ağırlıklarını korurlardı. Kapıkulu Piyadeleri Acemi Ocağı Devşirilen çocukların ilk defa askeri eğitim aldığı bölümdür. Yeniçeri Ocağı Kapıkulu piyadelerinin en önemlisidir. Savaş sırasında ordunun merkezinde bulunarak padişahın koruyuculuğunu üstlenirlerdi. Savaş sonrası Divan muhafızlığı ve İstanbul’un güvenliğini yeniçerililer sağlardı. Topçu Ocağı Osmanlı ordusunda gerekli topları dökmek, geliştirmek ve kullanmak bu ocağın görevidir. Top Arabaları Ocağı Ağır topların savaş alanlarına ya da gerekli yerlere götürülmesini sağlardı. Cebeciler Yeniçeri ordusunun silahlarının yapımı, bakımı ve onarımı bu ocağın görevidir. Humbaracılar Havan denilen el topunu ve Humbara denilen el bombalarını yapıp kullanan sınıftır. Lağımcılar Kale kuşatmalarında tünel kazarak, fitil döşeyerek kale duvarlarını yıkma işini gerçekleştiren teknik bir ocaktır. Sakalar Kapıkulu ordusunun su ihtiyacını karşılayan ocaktır. Yeniçerililer askerliğin dışında hiçbir işle ilgilenmezlerdi ve emekli olana kadar evlenemezlerdi. Eyalet Ordusu Eyalet ordusunun temelini Tımarlı Sipahiler oluştururdu. Tımarlı sipahiler dirlik sahiplerinin yetiştiği Cebellü askerlerden oluşan ordudur. Cebellü askerlerin tüm ihtiyaçlarını Dirlik sahipleri karşılardı. Hazineden para çıkmadan oluşan bir ordu olup tamamen Türkmenlerden oluşurdu. Bu askerler aynı zamanda üretici durumundadır, barış zamanları köylü ile birlikte toprağı ekip biçer ve tarımla uğraşırlar, bulundukları yerin güvenliğini sağlarlardı. Tımarlı sipahiler mazeretsiz savaşa katılmadıklarında dirlikleri ellerinden alınırdı. Tımarlı sipahiler, atlı ve hafif silahlı askeri birliklerdir. Eyalet Ordusuna katılan diğer Kuvvetler de şunlardır Geri Hizmet kıtaları, Öncü kuvvetler ve Kale Kuvvetleridir. Geri Hizmet Kıtaları ordunun ihtiyaçlarını karşılayan yayalar, yörükler ve müsellemlerdir. Yol açmaksiper kazmak, ordunun geçeceği yolları temizlemek, köprüler yapmak, askere yiyecek taşımak, kaleleri onarmak bunların işidir. Öncü Kuvvetler savaş sırasında ordunun önünde yer alan kuvvetlerdir. Bunlar akıncılar, beşliler ve delilerdir. Akıncılar, düşman içine sızarak bilgi toplarlar. İlk yıpratma saldırısını yaparlar, Deliler ve Beşlilerde ülke sınırlarını korurlardı. Eyalet Ordusu savaş sırasında toplanırdı. Savaş zamanında Cebellü askerleri, bağlı bulundukları Tımar beyiyle, sancak beyinin emrine katılırlardı. Sancak beyleri de beylerbeyinin emrine girerlerdi. Toplanan bu ordunun başında padişah bulunurdu. Padişah sefere çıkmadığında onun yerine Serdar-ı Ekrem unvanıyla Veziriazam orduyu komuta ederdi. Kale kuvvetleri ve Azaplar; gönüllülerden oluşurdu. Azaplar, halk arasından seçilen gönüllü askerlerdir. Kale korumalarında görevlendirilirlerdi. Yardımcı Kuvvetler Anadolu beylikleri Kırım Hanlığı Eflâk ve Boğdan Beyliği gibi Osmanlı Devleti’ne bağlı devlet ve beyliklerin gönderdiği destek kuvvetlerdir. Donanma Karesioğulları beyliğinin alınmasıyla Osmanlı’nın ilk donanması oluşmuştur. Aydınoğulları’nın da Osmanlı’ya katılması deniz gücünün artmasını sağladı. Osmanlı Devleti’nin yaptığı ilk tersane Orhan Bey Döneminde, Karamürsel de yapılan tersanedir. Yıldırım Bayezid zamanında ise Gelibolu Tersanesi yapılmıştır. Fatih Sultan Mehmet zamanında, İstanbul’un Fethi için 400 parçalık donanma oluşturulmuştur. II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim zamanlarında tersanecilik oldukça gelişmiş, Yavuz Haliç’e büyük bir tersane kurdurmuştur. Kanuni Döneminde ise Türk denizciliği Barbaros Hayrettin Paşa’nın Kaptan-ı Deryalığı ile en güçlü durumuna gelmiştir. Donanma komutanına Kaptan-ı Derya, donanma askerine levent veya bahriyeli denilmiştir. Barbaros Hayrettin Paşa Hızır Reis Salih Reis, Piri Reis, Şeydi Ali Reis, Murat Reis, Turgut Reis, Osmanlı’nın ünlü denizcileri ve Kaptan- ı Deryalarıdır. XVII. yüzyılda tüm kurumlarda yaşanan gerileme Osmanlı donanmasında ve denizciliğinde de yaşanmıştır. Donanmanın başına ehil kişilerin getirilmeyişi nedeniyle Osmanlı donanması üstünlüğünü yitirmiş ve gerilemiştir. Hukuk Osmanlı Devleti’nin ilk yıllarında yazılı bir hukuk sistemi yoktur. Osmanlı Devletinde hukuk sisteminin temel ilk olarak Orhan Bey döneminde atılmış, devlet adli teşkilat yapılanmasını başlatmıştır. Orhan Bey Bursa’yı aldıktan sonra buraya ilk kadıyı atamıştır. Osmanlı Devletinin ilk atadığı kadı ise Davut’el Kayseri’dir Osmanlı Devletinde Hukuk birliği yoktur. Hukuk sistemi iki bölümden oluşmaktadır. Şer-i hukuk Kur’an ve hadislere göre düzenlenen hukuktur. Esasları Fıkıh kitaplarında toplanmıştır. XV. ve XVI. yüzyıllarda şer-i hukuk gelişmiştir. Din alimlerinin başkanı olan Şeyhülislam’ın yargılama yetkisi yoktur. Şer-i hukuku “Ifta" görüş bildirme” yetkisini kullanarak fetva verirdi. Örf-i hukuk Geleneklerden oluşan hukuktur. Kanunname-i Ali Osman ve Kanuni Sultan Süleyman kanunnamesi ilk yazılı örnekleridir. Çeşitli anlaşmazlıklara çözüm olarak hazırlanan padişah fermanlarıdır. Şer-i hukuka ters düşmemesine özen gösterilmiştir. Osmanlı Devleti'nde Müslüman olmayanların davalarına cemaat mahkemelerinde bakılır, kendi hukuk kuralları uygulanırdı. Osmanlı’da Örf-i hukuk ve Şer-i hukuk tek tip mahkemelerde uygulanıyordu. Mahkemelerde hakim olarak görev yapan Kadı, davaları Şer-i ve Örf-i hukuk kurallarına göre çözerlerdi. Davaları Şerii’ye siciline kaydederdi. Kadılar şer-i hukuk konularında karar verdiklerinde Müftü'den fetva alırlardı. Mahkemeler herkese açık yapılır, Kararlarda şüphesi olanlar üst mahkeme olan Divan-ı Hümayun’a müracaat ederlerdi. Mahkemelerde Naib'ler kadılar adına çeşitli görevleri yürütürlerdi. "Toprak Kadılığı" adıyla gezici kadılar bulunurdu. Toprak yönetimiyle ilgili davalara bakarlardı. Hukuk işlerinin baş yöneticisi Kazasker’di. Kazaskerler kadıların tayin ve terfi işlerinden sorumluydu. ve Sonrası Hukuk Alanında Yapılan Çalışmalar XIX. yüzyılda Avrupa hukuk kurallarından yararlanılarak yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bunlar XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde Şer-i Mahkemeler, Nizamiye medreseleri, Konsolosluk mahkemeler ve gayri Müslim Cemaat Mahkemeleri bulunuyordu. II. Mahmut zamanında adalet işlerine bakmak üzere kurulan Davalar Nezareti 1870’te Nezaret- i Adliye adını almıştır. Avrupa hukukunun incelenmesi için tecrübeli hukukçulardan oluşan Meclis-i Valay-ı Akam-ı Adliye kuruldu. 1840 Ceza kanunu, 1850 Ticari kanunu ve 1863 Deniz Ticareti kanunu çıkarıldı. 1874 Galatasaray Sultanisi'nde Hukuk Mektebi açıldı. Tanzimat dönemi İstanbul mahkemeleri için Avukatlık Kanunu kabul edildi. 1876 ilk anayasa Kanun-i Esasi hazırlandı. Şuray-ı Devlet Danıştay İslam hukukundan laik hukuk sistemine doğru önemli bir adımdır. Mecelle İslâm hukukuna dayalı medeni kanundur. Türkiye Cumhuriyeti bu kanunu 1926’ya kadar kullanmıştır. Osmanlı Toplum Yapısı Fetihçi politikayla sınırları genişleyen Osmanlı Devleti birçok etnik ve dini unsuru içinde barındırıyordu. Osmanlı Devleti’nde Türklerden başka Rumlar, Ermeniler, Yahudiler, Romenler, Sırplar, Slavlar, Arnavutlar, Boşnaklar, Gürcüler ve Araplar bulunuyordu. Toplum Müslüman, gayri Müslim diye dini esaslara göre ayrılmıştır. Osmanlı Devlet düzeni Müslümanların hakimiyetine göre düzenlenmiştir. Osmanlı Toplumu ise yönetenler ve yönetilenler diye ikiye ayrılmıştır. Yöneten sınıf dışındaki köylüler, şehirliler, göçebeler, Müslümanlar gayri Müslimlerin tamamı yönetilenlerdir. Reaya mesleklerine göre çiftçiler, esnaf ve göçebeler diye bölümlere ayrılır ve devlete belli oranda vergi öderdi. 1856 Islahat Fermanına kadar Osmanlı Devleti’nde memur olmanın ön koşulu Müslüman olmak ve Türkçe konuşmaktı. Islahat Fermanıyla azınlıklarda devlet memuru olabilmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin etnik ve dini çeşitliliği hukuk birliğinin oluşamamasında etkilidir. Hukuk birliğini sağlayamayan Osmanlı, Fransız İhtilalının milliyetçilik akımından olumsuz etkilenmiştir. Osmanlı Ekonomisi Osmanlı kültür ve medeniyeti içerisinde ekonominin elbette önemli bir yeri vardır. Tarım, ticaret gibi ekonomik sahalar ekonomiyi oluşturmaktaydı. Osmanlı Devletinin maliyesinden sorumlu en yetkili devlet adamı defterdar'dır. Osmanlı’da ilk bütçe I. Murat zamanında oluşturulmuş, İlk denk bütçe ise IV. Mehmet zamanında Tarhuncu Ahmet Paşa tarafından yapılmıştır. Osmanlı Devletinin Başlıca Gelirleri Savaş ganimetleri, Gümrük vergileri, Bağlı beylik ve devletlerden alınan vergiler. Gelen hediyeler, Maden, tuzla, orman gelirleri. Halktan alınan vergiler, Osmanlı Devleti'nin en önemli geliri savaş ganimetleriydi. XVII. yüzyıldan itibaren bu gelir azalmaya başlamıştır. Birçok devlete verilen kapitülasyonlar ve coğrafi keşiflerle ticaret yolları yön değiştirince gümrük vergileri düşmüştür. Halktan alınan vergiler diğer gelirler azaldıkça artmıştır. Şer-i Vergiler Öşür Müslüman toprak sahiplerinden alınan ürün vergisidir. Haraç Gayri Müslim toprak sahiplerinden alınan vergidir Cizye Gayri Müslim gençlerden, askere gitmedikleri için alman vergidir. Kafa vergisi Örf-i Vergiler Padişah iradesiyle konan vergilerdir. Avarız Olağanüstü hallerde halktan toplanan vergi Ağnam Hayyam üzerinden alınan vergi Çiftbozan Toprağını üç yıl ekmeyenden alınır. Derbent Sarp geçitlerden, köprülerden alınır. Çiftresmi Müslümanlara ait arazilerden nakdi para olarak alınır. Bennak evlenenlerden alınır. Mücerret Bekâr gençlerden alınır. İspenç Tarımla uğraşan Hıristiyan reayadan alınan vergi, çiftresmi karşılığıdır. Bac Pazar yeri vergisi ve gümrük vergisi Gümrük resmi Ticaret mallarına uygulanan vergidir. Niyabet Rüsumu Yöneticilerin, yönetim sırasında halktan aldığı vergidir. Osmanlı’da bir bölge fethedildikten sonra en önemli iş vergi kaynaklarını tespit etmek olurdu, tahrir yazma işlemine başlanırdı. Devlet hazinesine ayrılan vergileri ya memurlar vasıtasıyla toplar veya toplama hakkını açık arttırma yoluyla mültezimlere satardı. Bu uygulamaya iltizam deniliyordu. 1840 yılı başlarında eyalet ve sancaklara vergi memuru gönderildi. Mal mülk sayımı yapıldı. Herkesin gelirine göre vergi alınacaktı, başarılı olmayınca yeniden iltizam sistemine dönüldü. Osmanlı Devleti’nin Başlıca Giderleri Kapıkulu askerlerine verilen ulufeler Padişah değişiminde yeniçeri verilen cülus bahşişi Donanma ve ordunun ihtiyaçları Bayındırlık hizmetleri için yapılan masraflar Saray masrafları Osmanlı Devletinde Para Politikası İlk Osmanlı parası Osman Bey zamanında bastırıldı. 1327 Orhan Bey zamanında akçe denilen ilk gümüş para bastırıldı. İlk Osmanlı darphanesi Bursa’da açıldı. Darphanede paradaki altın ve gümüş miktarını Vezzan adı verilen görevli kontrol ederdi. İlk altın para Fatih Sultan Mehmet zamanında bastırıldı. Osmanlı ilk para ayarlamasını devalüasyon 1580!de yaptı. III. Murat Tanzimat döneminde ilk kâğıt para olan Kaime çıkartıldı. Abdülmecit Sahte paraların piyasaya sürülmesiyle kullanılamadı yerine 20 kuruş değerindeki mecidiye parası çıkartıldı. Osmanlı’da Bankalar Osmanlı’da ilk kredi kurumu II. Selim Sarı zamanında Portekizli Yahudi Mendes ailesi tarafından İstanbul'da açılmıştır. Gerçek anlamda bankacılığa geçiş Tanzimat Dönemi'nde olmuştur. Osmanlı Devleti’nde ilk banka 1874 Bank-ı Dersaadet adıyla kuruldu. Bu banka Kırım Savaşı sırasında iflas etti. 1856 yılında da İngiliz girişimi sonucu Bank-ı Osmanî Osmanlı Bankası açıldı. 1863’te bu bankanın adı Bank-ı Osmanî-i Şahane’ye çevrildi. Bu bankaya para basma yetkisi verildi. Bankacılıkta ilk milli adım Mithat Paşa tarafından atıldı. Köylüye kredi sağlamak amacıyla Memleket Sandıkları kuruldu Nişte. İstanbul'a dönünce İstanbul Emniyet Sandığı’nı kurdu. 1883'te kurulan Menafi Sandıkları geliştirilerek 1888'de Ziraat Bankası adını aldı. Türkçülük duyguları sonucu Osmanlı para politikasını denetleyen Bank-ı Osmanî-i şahaneye tepki olarak 1905 yılında Osmanlı İtibarı Milli Bankası kuruldu. Ticari faaliyetleri desteklemek milli şirketlerin kurulması arzulandı ancak 1911 yılından sonra çıkan savaşlar bankanın gelişmesine olanak vermedi. Osmanlı Devleti'nde Yabancı Yatırımları Avrupalı Osmanlı sanayisinin gelişmesine izin vermedi. Kapitülasyonları kullanarak Osmanlı ülkesinden daha fazla gelir elde etmek için yatırımlar yaptılar. Ulaşım, tarım ürünlerine dayalı sanayi kolları ve madencilik alanında yatırımlar yaptılar. İngiliz, Fransız ve İsveçli girişimciler bu yatırımları yapmıştır. Yabancılar Bursa da İpek ipliği fabrikası, İstanbul'da Konserve Fabrikası, kâğıt ve cam fabrikaları, Adana ve Tarsus'ta çırçır fabrikaları kurdular. Yabancılar Osmanlı’da posta şirketleri de kurdular 1856 Islahat fermanı ile azınlıklar istediği işyerini kurumu açmaya başladılar. Hastane, okul, banka gibi Özel yatırımcıları destekleme kanunundan en fazla gayri Müslimler yararlandı. Kurulan yeni şirketlerde yabancılar Osmanlı kaynaklarını sömürüye devam ettiler. İki Ermeni kardeşin kurduğu Sarraf cemiyeti, İzmir ve Konya’daki halı fabrikaları bu şirketler arasındadır. İngiliz sermayesi ile Beykoz kâğıt, İngiliz - İsveç sermayesi ile Kartal mum ve konserve fabrikaları kuruldu. 1883’te Reji Regie adı ile bilinen Alman - Fransız şirketi ülkedeki tüm tütünleri satın alıp işletme hakkına sahip oldu. Osmanlı’da ilk demiryolu Aydın - Turgutlu arasında yapıldı. Osmanlı demiryolları sayesinde, devlet mekanizmasının işlemesinin kolaylaşacağını, ulaşım maliyetinin düşmesiyle tarım üretiminin artacağını düşünüyordu. Ayrıca savaş zamanında asker ve malzeme taşıma kolaylaşacaktı. Yabancı sermayeler demiryolu sayesinde ham maddeleri işlek limanlara daha kolay taşıyabileceklerdi. 1861 yılında Maden Kanunu ile Maden işletmeciliği devlet tekelinden çıktı. Yabancılar maden işletmeciliğine başladı. Ülkelerine götürdükleri madenlerle sanayilerini beslediler. Osmanlı’da Ticaret Osmanlı Devleti ticaretin gelişmesine önem verdi. Ticaret için en önemli olan yollardır. Osmanlı yol yapımına ve güvenliğine önem vermiştir. Esnaf ve zanaatkâr'ın ürettiği malları tüccarlar iç piyasada ve dış piyasada satmışlardır. Menzil teşkilatı kurularak taşımacılığın en hızlı şekilde yapılması sağlanmıştır. Osmanlı ülkesinde haberleşme de menzil teşkilatı sayesinde olmuştur Menzil örgütü konaklama noktası olan köy ve kasabalarda kervanın ve habercilerin her türlü ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Devlet bu görevlerine karşılık bu köy ve kasabaları bazı vergilerden muaf tutmuştur. Derbentçilerde ticaret yollarının güvenliğini sağlamışlardır. Ticaret yolları üzerinde bulunan köy kasabalar derbentçilik görevini yapar vergiden muaf olurlardı. Mekkari Taifesi Ticaret yolları üzerinde taşımacılığı meslek edinen insanlardı. Osmanlı’da transit ticaretin konusu olan mallar ve bu malların üretimi daha da önem kazanmıştı. Bunlar; Tekstil ve halıcılık alanlarında kullanılan ipek, İran’dan ham olarak alınıp, Bursa'da kumaş haline getirilip dünya pazarlarına gidiyordu. Keçi tiftiğinden dokunan Sof adı verilen kumaş sayesinde Ankara uluslar arası, ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Pamuklu dokuma, çuha, halıcılık ile bunların boyanmasında kullanılan boyalar, deri ve deri ürünleri, madeni eşyalar yurt dışına satılıyordu. Bazı dönemlerde fiyatların yükselmesini engellemek için iç piyasa ihtiyaçları göz önüne alınarak buğday, zeytinyağı, silah, at, balmumu ve deri gibi mallara ihraç yasağı getirilmiştir. Yabancı ülkelerden de baharat, çivit, keten, pirinç, şeker, sabun, ayna ve saat gibi mallar alınmıştır. XVII. Yüzyıldan itibaren her alanda olduğu gibi ticarette olumsuz etkilendi. Ticaret yollarının önemini yitirmesi ve kapitülasyonlar sayesinde ticaret azınlıklar ve yabancı devletlerin kontrolüne geçmeye başladı. Yerli tüccarlar, ticari ayrıcalıklar verilen yabancı tüccarlarla rekabet edemedi. Tanzimat Dönemi’nde amediye {ithalat vergisi reftiye ihracat vergisi ve müruriye transit ticaretten alınan vergiler yeni bir düzenlemeye tabi tutuldu. 1838 İngiltere’yle yapılan Balta Limanı Antlaşmasından sonra dış ülkelerle ticaret anlaşmaları çoğaldı. Osmanlı’nın ham madde kaynakları, tek yanlı olarak Avrupa’nın çıkarlarına hizmet eder oldu. 1861 yılında yapılan yeni ticari anlaşmalarla Avrupalı Devletler iç ve dış ticarette tam serbestlik kazandılar. 1861 Maden Kanunu ile madenler bile yabancı yatırımcılara açıldı. XIX. yüzyılda Osmanlı ülkesine gelen mallar, şeker, kahve pirinç, iplik, fes, battaniye, kereste, kömür, ilaç, kâğıt, cam, saat, kibrit gibi mamul maddelerdi. Yurt dışına ihraç edilen mallar ise tarım ürünleri ve hammaddelerdi. Ulaşım ve Haberleşme Avrupalıların yatırımları sonucu demiryolu kurulmaya başlandı. Osmanlı merkezi otoriteyi etkin hale getirme, daha kolay haberleşme, ticaret yapma ve vergi toplama amacı ile kara yolları yaptı. Kara ve demiryollarındaki gelişmeler deniz yolunda da yaşandı. II. Mahmut döneminde buharlı gemiler kullanılmaya başlandı 1844’ten sonra bu gemiler şirketleştirildi. İstanbul ve İzmir arasında İlk posta hizmetleri başlandı. 1841 Posta Teşkilatı kuruldu. Yabancı posta şirketleriyle rekabet edemedi ve kapandı. 1873’de yeniden Osmanlı Posta İdaresi kuruldu. İlk telefon hattı 1881 Galata ve Eminönü arasında kuruldu. Telgraf ilk defa 1854 Kırım Savaşı sırasında kullanıldı. 1859’da Telgraf Nizamnamesi çıkartıldı. Osmanlı Kültür ve Medeniyetinde Eğitim Öğretim Osmanlı kültür ve medeniyeti içinde eğitim çok renkli ve çeşitli bir şekilde yer almaktadır. Sıbyan mektebi, enderun mektebi ve medreseler eğitimi oluşturmaktaydı. Sıbyan Mektebi Osmanlı Devleti'nde eğitimin ilk basamağı Sıbyan mektepleridir. Mahalle mektebi Her mahallede caminin yanında bulunan bu mekteplerde, Kız erkek ayrımı olamadan herkes istifade ederdi. Öğretmenler özel eğitim gören kişilerden olmayıp, okuma yazma bilen ve bu işe uygun olduğu kabul edilen kişiler arasından seçilirdi. Çocuklar istediği bilgiyi alana kadar mektebe devam ederlerdi. Mektebe gitmenin zorunluluğu yoktu. Bu okullarda Arap alfabesi, sureler, dini bilgiler, okuma ve dört işlem öğretilirdi. Geleneksel Amin Alayı ile çocuklar eğitime başlardı. II. Mahmut zamanında ilköğretim zorunlu oldu. Tanzimat Dönemi'ne kadar Sıbyan mektepleri görevlerini devam ettirdi. 1839 Sıbyan mekteplerine dokunulmadan İptidai denilen ilkokullar açılmaya başlandı. II. Meşrutiyet Döneminde Sıbyan mekteplerinde iyileştirme yapıldı. Maarif Nezareti kendine bağlı ilkokulların sayısını arttırmaya başladı. 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi’ne göre ilköğretim 12 yaşına kadar bütün çocuklar için zorunlu oldu. Tanzimat Döneminde açılmaya başlayan bu yeni okullarda ders veren erkek öğretmenlere muallim, bayan öğretmenlere de muallime denildi. Enderun Mektebi Saray içi okulu olarak da geçmektedir. Bu okulun temel amacı devlet bünyesinde istihdam edilmek üzere yönetici sınıfı yetiştirmektir. Bu okula ilk dönemler devşirme sistemine bağlı olarak yetiştirilmiş olan gençler alınırken daha sonraki zamanlarda Türk ve Müslüman çocuklarda alınmaya başlanmıştır. İlk defa II. Murat zamanında Edirne Sarayında kurulmuştur. Fatih Sultan Mehmet döneminde İstanbul’da Topkapı Sarayında açılmış ve geliştirilmiştir. İslâmi ve pozitif ilimler yanında beden eğitimi, sanat ve saray hizmetleri de öğretilirdi. Enderun’u bitirenler Kapıkulu Süvarisi olarak göreve başlar, devletin çeşitli kademelerinde aktif görevler alırlardı. Zaman içinde tecrübe kazanarak Beylerbeyi, Yeniçeri Ağası, Vezir ve Veziriazam mertebelerine kadar ulaşabilirlerdi. Enderun Mektebi Osmanlı Devletinde 1909 yılına kadar görev yapmıştır. 1909'da kapatılmıştır. Sokullu Mehmet Paşa, Mimar Sinan Enderun çıkışlıdır. Askeri Eğitim Savaşlarda esir alınan genç ve sağlıklı olanlardan beşte birini kapıkulu askeri olmak üzere alınıyordu. Bu çocuklar Pençik adı verilen defterlere kaydedildiğinden, bunlara Pençik oğlanı denirdi. Ayrılan bu esirler Türk Müslüman ailelerinin yanında Türk - İslâm kültürüne bağlı olarak yetiştirilip Türkleştirilirlerdi. Devşirme işi tamamlanınca acemi oğlanlar ocağına gönderilir. İlk askeri eğitimini aldıktan sonra kapıkulu ocaklarına dağıtılırlardı. Medreseler Selçuklu medreseleri Osmanlı medreselerine kaynak olmuş ve daha da geliştirilmiştir. Osmanlı’da eğitim ve öğretim etkinliğinin yapıldığı en temel kurum medreselerdir. Medreselerde yetişenler İlmiye Sınıfını oluşturuyordu. Şeyhülislam, Kazasker kadı ve müderris medrese mezunlarıdırlar. Orta hariç, lisedahi, üniversite Sahn ayarında eğitim verilirdi. Medrese öğretmenlerine Müderris, yardımcılarına muid öğrencisine molla, softa, danişment denilmiştir. Medrese giderleri vakıflar tarafından karşılanmıştır. İlk Osmanlı Medresesi Orhan Bey zamanında İznik'te açılmıştır. İlk medresenin müderrisliğine ünlü düşünce ve bilim adamı olan Davud-ı Kayseri getirilmiştir. Fatih Sultan Mehmet zamanında İstanbul'da Sahn-ı Seman Medresesi. Kanuni sultan Süleyman zamanında açılan Süleymaniye medreseleri üniversite niteliğinde çağın en üst seviyesindeydi. Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan Tanzimat Dönemi'ne kadar ülkenin bilim, adalet ve yönetim işlerine yön veren kişilerin yetiştiği medreseler batılılaşma çalışmalarının önünü tıkayan kurumlar haline geldi. 3 Mart 1924 Halifeliğin kaldırıldığı gün çıkartılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler kapatıldı. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı İmam Hatip Okulları açıldı. Dini ve Sosyal Kurumların Eğitim ve Öğretim Fonksiyonları Dini ve sosyal kurumlar Osmanlı kültür ve medeniyeti içerisinde eğitim ve öğretimi etkileyerek önemli rol oynamışlardır. Esnaf Teşkilatı Lonca Eğitimde önemli rol oynamıştır. Türkiye Selçuklu Devleti'nde esnaf teşkilatı olan Ahilik, Osmanlı’da Lonca teşkilatı olarak devam etti. Ahilik veya lonca sanat okulu düzeyindedir. Usta - çırak ilişkisiyle meslek eğitimi verilirdi. Teşkilatın fütuvvetname adlı yasaları vardı. Fütüvvet, yiğitlik, cömertlik, fedakarlık ve delikanlılık gibi anlamlara gelmektedir. Loncalar üyelerine mesleki bilgi ve eğitim verirdi. Teşkilata alınanlar, teşkilatın eğitim öğretim kurallarına uyarak çıraklıktan ustalığa kadar yükselirdi. Ustalık belgesini almaya icazet denirdi. Azınlık Okulları Osmanlı egemenliğinde yaşaya milletler dinlerinde olduğu gibi eğitim konusunda da özgürdürler. Kurdukları okullarda Osmanlı’nın hiçbir denetimi yoktu. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde İngiltere. Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya, Amerika Birleşik Devletleri ve Rusya çeşitli bölgelerde okullar açtılar. Bu okullar aracılığıyla kendi dil, din ve kültürlerini yayarak siyasi nüfuslarını arttırmak istediler. Darülfünun 1845 yılında Mustafa Reşit Paşa ve diğer aydınlar üniversite kurmak istediler. Bu amaçla düşünülen okullara öğretim elemanı yetiştirmek için Dar'ûl Maarif adında okul açıldı. Üniversitede okutulacak kitapların çeviri ve yazımlarıyla ilgili olarak Encümeni Daniş 1851 Bilimler akademisi kuruldu. 1869 Maarifi Umumiye Nizamnamesi ile Darülfünun kurulmasına kar Tarih Dersleri Osmanlı Devleti’nin idari yapılanmasına baktığımızda coğrafi unsurların genişlemesine bağlı olarak eyaletler , sancaklar, kazalar ve köyler gibi birimler ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti’nde ülke yönetiminin temel idare birimi eyalettir. Eyaletler sancaklara, sancaklar kazalara, kazalar ise köylere ayrılmıştır. Osmanlıda;Eyaletleri Beylerbeyi, Sancakları Sancak Beyi, kazaları Kadı ve Subaşı, köyleri ise Köy Kethüdası yönetim, Yiğitbaşı asayiş ve Kadı Naibi adalet gibi görevliler yönetmiştir. I. Murat Dönemi’nde “Rumeli Beylerbeyliği”, Yıldırım Bayezıd Dönemi’nde de “Anadolu Beylerbeyliği” kurulmuştur. Osmanlı taşra teşkilatınında özellikle önemli yer tutan eyaletler konusuna ve taşra görevlilerine değinmeden önce Osmanlı Devleti’nde süreç içerisinde idari birimlerde ne gibi değişikliler yapıldığına tablolar eşliğinde göz atalım. Vilayet Nizamnameleri 1840’a Kadar Uygulanan Vilayet Nizamnamesi Mobil görünümde tablonun ekrana sığmaması halinde tabloyu yana kaydırınız. BİRİMADALETGÜVENLİKYÖNETİCİEyaletKadıSubaşıBeylerbeyiSancakKadıSubaşıSancakbeyiKazaKadıSubaşıKadıKöyNaibYiğitbaşıSubaşıTımarlı SipahiKethüda 1840 Vilayet Nizamnamesi BİRİMYÖNETİCİEyaletMüşir ValiSancakMutasarrıf KaymakamKazaKaza MüdürüKöyMuhtar 1871 Değişikliği BİRİMYÖNETİCİEyaletValiLivaKaymakamKazaKaza MüdürüNahiyeNahiye MüdürüKöyMuhtar Alıntı Tablolar Ramazan Yetgin’den alınmıştır. Eyaletler Osmanlı Devleti’nde eyaletler yönetim şekillerine göre bölümlere ayrılmıştır. Bunlar Saliyaneli Yıllıklı – Özel Yönetimli Eyaletler “Salyane” maaş anlamına maaşlar devlet memurlarına yılda bir kez için ayrıca toprak sistemi eyaletler merkeze uzak yerlerdir. Fas,Mısır,Trablusgarp,Sudan,Basra,Musul,Tunus,Bağdat,Habeş, Cezayir,YemenBu eyaletlerde “İltizam” usulü ile vergi kazanan kişiye ise “Mültezim” bu sistem bir defa değilde ömür boyu verilecekse buna “Malikane” denirİhaleye girerken, devlete ödenen paraya “Muaccele” kaldırıldığında ise vergi toplayan memura “Muhassıl” denilir. Saliyanesiz Yıllıksız-Merkeze Bağlı Eyaletler Bu eyaletlerde memurlara direk olarak maaş verilmez, toprak verilir ve Tımar Sistemi eyaletler merkeze yakın eyaletlerdir. Anadolu, Rumeli , Sivas, Erzurum, Karaman, Diyarbakır, Menteşe, Dulkadir, Kilikya, Bosna, Budin, Temeşvar, Adana, Şam Yurtluk-Ocaklık Aşiretlerin yoğun olduğu aşiret liderlerinin ise yönetimsel bir takım hakları eyaletler kendi içinde serbesttir. Dersim Tunceli ,Çölemerik Hakkari gibi. İmtiyazlı Eyaletler Bu eyaletler asker verip vergi vermez. 💂☑️ 💰❌Bazıları ise vergi verip asker vermez. 💰☑️ 💂❌ Bu eyaletlerden Hicaz ise ne vergi verir ne de asker verir. 💰❌ 💂❌ Hicaz Bölgesi Mekke,Medine,Taif,HayberVoyvoda Eflak,Boğdan,Erdel yöneticilerine verilen Eflak ile Boğdan’ın Osmanlı’daki Yöneticilerine “Han” veya “Giray” unvanı Şefliği Yöneticilerine “Emir” unvanı verilir. Taşra Teşkilatındaki Bazı Görevliler Muhtesip Çarşı ve pazar esnaf ve tüccar denetlemesini yapan görevlidir. Bir nevi zabıta diyebileceğimiz bu görevliler satılan malları denetlerlerdi. Kapan Emini Şehirlere gelen sebze meyvenin toplandığı yer olan “kapan” lara gelen malın vergilendirilmesini sağlardı. Beyt’ül Mal Emini Kamu haklarını koruyan görevlidir. Bac Emini Kasaba ve şehirlerdeki sanat ve ticaretle ilgili vergileri toplayan görevlidir. Bu bilgiler MEB ve Akademik kaynaklar referans kullanılarak hazırlanmıştır. Yazar hakkında Tarih Vakti KPSS ve Diğer Sınavlara Yönelik Tarih Dersleri ve Tarih Blogu OSMANLI TARİHİ 1299 – 1922 Kuruluş Devri 1299 – 1453 Yükseliş Devri 1453 – 1579 Duraklama Devri 1579 – 1699 Gerileme Devri 1699 – 1792 Dağılma Devri 1792 – 1922 Kuruluş Devri Padişahları Osman Gazi 1281 – 1326 Orhan Gazi 1326 – 1362 I. Murat 1362 – 1389 Yıldırım Bayezit 1389 – 1402 Fetret Devri 1402 – 1413 Çelebi Mehmet 1413 – 1421 II. Murat 1421 – 1451 Osmanlı Beyliği’nin Diğer Türk Beyliklerine Rağmen Kısa Zamanda Büyüme Nedenleri * Anadolu’nun Durumu Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu Türk Birliği bozulmuş, çok sayıda beylik kurulmuştur. XIII. sonlarına doğru İlhanlılar’ın Anadolu’daki baskısı azalmıştır. Anadolu beylikleri arasında mücadeleler vardır. Trabzon çevresinde Rum İmparatorluğu bulunuyordu. Anadolu siyasi birlikten yoksundur. * Bizans’ın Durumu Bizans sık sık taht kavgalarına sahne olmakta, tekfurlar merkezi dinlememekte ve kendi aralarında mücadele etmekteydiler. Bizans elindeki güçsüz ordusunu da Balkanlar’dan gelecek Sırp ve Bulgar saldırılarına karşı kullanmaktadır. Anadolu’da İzmir, İznik, İzmit, Bursa gibi küçük bir toprak parçası elinde kalmıştır. * Balkanlar’ın Durumu Balkanlar’da da merkezi bir otorite bulunmamakta, en güçlüleri Sırp ve Bulgar krallıkları olmak üzere, Eflak, Boğdan, Bosna gibi prenslikler vardır. Ayrıca Katolik Macarlar’ın saldırılarına uğruyorlardı. Balkan halkı da Bizans halkında olduğu gibi baskıcı yönetim ve ağır hapisler altında ezilmekte ve Osmanlı’yı kurtarıcı olarak görmekteydiler. * Osmanlı’nın kurduğu coğrafi konum Bizans sınırında bulunması * Tekfurlar arası mücadelelerden istifade etmeleri * Beylikler arası mücadelelere girmemeleri * Sürekli cihat ve gaza politikası gütmeleri * Türkmenler’in sempatisini kazanmaları ve sürekli göçlerle beslenmeleri * Ahilerin, şeyhlerin, erenlerin desteğini almaları * Feth ettikleri bölgelerde izledikleri siyaset İskan,İstimalet * Padişahların çok yetenekli olması * Merkeziyetçiliğin sağlanması Fatih ile * Avrupalılar’ın Yüzyıl Savaşları’yla uğraşması KURULUŞ DÖNEMİ 1299 – 1453 OSMAN GAZİ DÖNEMİ 1281 – 1326 Moğollar’ın önünden kaçan Kayı aşireti, Ertuğrul Gazi yönetiminde Anadolu’ya gelmiş ve Alaaddin Keykubat tarafından Ankara yakınlarındaki Karacadağ bölgesine yerleştirilmişlerdir. Söğüt ve Domaniç’i ele geçiren Ertuğrul Gazi buraları yaylak ve kışlak olarak kullanmıştır. 1281’de ölünce küçük oğlu Osman Bey aşiretin başına Bey, tekfurlar arası mücadelelerden faydalanarak Karacahisar, Yarhisar, İnegöl, Bilecik ve Yenişehir’i almıştır. Bütün bu gelişmeler 1302 Koyulhisar Savaşı’na sebep olmuştur. Osmanlılar’ın kazandığı bu savaş Bizans ile yapılan ilk savaştır. Osman Gazi 1314’ten itibaren Bursa’yı kuşatma altına almış, 1320’de hastalanmış ve 1324’de ölümüne kadar oğlu Orhan Bey vekaleten işleri yürütmüştür. 1321’de Mudanya alınarak Bursa’nın Bizans’la irtibatı kesilmiştir. Sonuçta Bursa tekfuru Bursa’yı Osmanlılar’a teslim etmiştir. 1326 Not-1 Osman Bey babasından aşiret reisliğini devralmış oğluna bir uç beyliği bırakmıştır. Not-2 İlk para Osman Bey döneminde basılmıştır. ORHAN GAZİ DÖNEMİ 1326 – 1362 *1326’da Bursa’yı başkent yapmış, İznik’i kuşatması ile 1329 Maltepe Palekanon Savaşı’na sebep olmuştur. Bu savaş Bizans’ın Anadolu’daki etkinliğini kaybetmesine ve Kocaeli yarımadasının fethine neden olmuştur. İznik ve İzmit alınarak Kocaeli yarımadasının fethi tamamlanmıştır. İznik başkent yapılmıştır. *1345’de Karesi Beyliği alınarak Anadolu Türk birliğini kurma çalışmaları başlamıştır. Bu olayın en önemli yönü Rumeli’ye geçişin kolaylaşmasıdır. *Ahilerin elindeki Ankara’yı ele geçirmiştir. *Bizans’ta taht karışıklığı ortaya çıkmış imparatorluğunu ilan eden Kantakuzen Orhan Bey’den yardım istemiştir. Orhan Bey oğlu Süleyman Paşa komutasında keşif amacıyla yardımlar göndermiş, yapılan bu yardımlara karşılık olarak Çimpe kalesi alınmıştır. 1353 Burayı bir üs olarak kullanan Süleyman Paşa Rumeli’de fetihlere başlamış, Malkara, Çorlu gibi yerleri fethetmiştir. Onun bir av sırasında ölümü üzerine Rumeli’deki faaliyetlerin başına I. Murat getirilmiş, fakat 1362’de babası da ölünce I. Murat tahta geçmiştir. Orhan Gazi zamanında teşkilatlanma çalışmaları Orhan Gazi babasından bir uç beyliği devralmış oğluna bir devlet bırakmıştır. Devlet teşkilatının temelleri bu dönemde atılmış ilk divan, ilk vezirlik, yaya ve müsellem adıyla ilk düzenli ordu, İznik’te ilk medrese, ilk donanma ve ilk vakıf örgütü kurulmuş, ilk kez subaşı ve kadı ataması yapılmıştır. DÖNEMİ 1362-1389 * Balkanlar’daki Faaliyetleri Taht değişikliğinden faydalanan Bizans, Rumeli’deki toprakları geri alınca Lala Şahin Paşa ile beraber Rumeli’ye geçen I. Murat, Filibe’yi de dahil ederek bu bölgeleri geri almıştır. Bulgar ve Bizans ordularıyla yapılan 1363 Sazlıdere Savaşı’yla Edirne fethedilmiştir. Bu gelişmeler Osmanlılar’ın Haçlılar’la yaptığı ilk savaş olan 1364 Sırpsındığı Savaşı’na neden olmuştur. Sonuçta Sırbistan ve Bulgaristan yolu Osmanlılar’a açılmış ve Bulgarlar hakimiyet altına alınmış, Edirne başkent yapılmıştır. Sırbistan’a yapılan akınlar 1371 Çirmen Savaşı’na sebep olmuştur. Bu savaştan sonra Sırplar da Osmanlı’ya bağlanmıştır. Osmanlı aleyhinde faaliyetlerde bulunan Bosna krallığı üzerine Lala Şahin Paşa bir orduyla gönderilmişse de tuzağa düşürülerek Ploşnik denilen yerde bozguna uğratılmıştır. 1388 Ploşnik Bozgunu’nun ilk yenilgi Balkanlar’da uyandırdığı heyecan, Türkler’i Balkanlar’dan atma isteği ve daha önceki savaşların intikamını alma düşüncesiyle yeni bir haçlı ordusu toplanmıştır. I. Murat, Anadolu beyliklerinden de aldığı yardım ile Haçlılar’ı Kosova’da büyük bir mağlubiyete uğratmıştır. I. Kosova Savaşı 1389. Not-1 I. Murat savaş meydanını gezerken bir Sırp tarafından şehit edildi. Not-2 Osmanlılar, topu ilk kez düşmanı korkutmak amacıyla bu savaşta kullandılar. Not-3 Tuna nehrine kadar olan yerler ele geçirildi. * Anadolu Türk Birliğini Kurma Çalışmaları Anadolu beylikleriyle iyi geçinilmiş akrabalık bağları kurulmuştur. Germiyanoğulları’ndan çeyiz yoluyla Tavşanlı, Simav çevresini, Hamitoğulları’ndan satın alma yoluyla Göller yöresini topraklarına katmıştır. Ankara tekrar geri alınmış, Karamanoğulları ile ilk ilişkiler başlamıştır. * Teşkilatlanma Çalışmaları Divan geliştirilmiş, defterdarlık, İlk vezir-i azamlık, kazaskerlik makamları kurulmuş, mali teşkilatın temelleri atılmış, Rumeli Beylerbeyliği kurulmuş, Yeniçeri Ocağı ve Acemi Oğlanlar Ocağı temelleri atılmıştır. Pençik usulüne göre. Osmanlı tarihinde ilk kez sultan unvanını kullanmış, Haçlılar’la ilk kez mücadele etmiştir. Tımar sistemi ilk kez uygulanmıştır. Veraset sisteminde değişiklik yaparak, “Ülke hükümdar ve oğullarının ortak malıdır.” anlayışını getirmiştir. YILDIRIM BAYEZIT DONEMİ 1389 – 1402 * Anadolu Türk Birliğini Kurma Çalışmaları Taht değişikliğinden faydalanarak Osmanlı aleyhine faaliyetlere girişen Anadolu beylikleri üzerine yürüyen Yıldırım Bayezit 1390’da Germiyan, 1391’de Aydın, Saruhan, Hamit ve Menteşeoğulları’nı, 1392’de Candaroğulları’nı Sinop hariç 1397’de Akçay Savaşı’yla Karamanoğulları’nı, 1398’de Kadı Burhanettin Devleti’ni topraklarına katarak Anadolu Türk Birliğini ilk kez kurmuştur. Not Anadolu Beylerbeyliğini kurarak beylerbeyliği sayısını ikiye çıkarmıştır. * İstanbul Kuşatmaları Yıldırım Bayezit İstanbul’u ilk kez kuşatan Osmanlı padişahıdır. İstanbul’u birkaç kez kuşatmış ve bu amaçla Anadolu Hisarı’nı yaptırmıştır. Fakat Karamanoğulları’nın saldırıları, Niğbolu Savaşı ve Timur tehlikesi yüzünden kuşatmalara ara vermek mecburiyetinde kalmıştır. * Niğbolu Savaşı 1396 Bizans’ın yardım isteği, Papa’nın kışkırtmaları ve Osmanlılar’ı Balkanlar’dan atmak istemeleri neticesinde ilk kez Avrupa’nın büyük devletlerinin de katıldığı ortaçağın Osmanlı’ya karşı düzenlenen en büyük Haçlı Seferi olan Niğbolu Savaşı meydana gelmiştir. Haçlılar büyük bir bozguna uğramışlar ve uzun süre yeni Haçlı Seferi düzenlenememiş, Osmanlılar’ın Balkanlar’daki hakimiyeti güçlenmiştir. * Ankara Savaşı 1402 Sebepleri § Karakoyun’lu Kara Yusuf ve Celayir’li Ahmet’in Yıldırım’a sığınması § Anadolu beylikleri beylerinin Timur’a sığınarak O’nu kışkırtması § Aralarındaki sert mektuplaşmalar § Timur’un Sivas’ı ele geçirip yağmalaması § Yıldırım’ın Erzincan çevresini ele geçirmesi. § İki hükümdarın da cihan hakimiyeti düşüncesine sahip olması § Timur’un Çin seferi öncesinde batısını güvenlik altına almak istemesi Sonuçları § Karatatarlar’ın ve Anadolu beylikleri kuvvetlerinin ihanetine uğrayan Osmanlı mağlup olmuş, § Anadolu’yu ele geçiren Timur, İzmir’e kadar ilerlemiş ve burayı Haçlılar’dan almış, § Esir düşen Bayezit, bu hayata dayanamayarak ölmüş, § Anadolu beylikleri Karesi ve Eretna hariç yeniden kurulmuş, § Kardeşler arası taht kavgaları Fetret devri başlamış, § Osmanlı Devleti dağılma tehlikesi geçirmiş, § İstanbul’un alınması ve Bizans’ın yıkılması gecikmiş, § Balkanlar’daki ilerleyiş durmuştur. FETRET DEVRİ 1402 – 1413 Şehzade Süleyman, İsa, Musa ve Mehmet arasında 11 yıl süren mücadelelerden Çelebi Mehmet galip çıkarak birliği yeniden kurmuştur. Not-1 Bu dönemde şehzade Musa tarafından İstanbul kuşatılmıştır. Not-2 Bu dönemde Balkanlar’da önemli bir isyanla karşılaşılmamasının temel nedeni hoşgörülü ve adil bir yönetim uygulanmasıdır. Not-3 Bu dönemde Avrupa’dan saldırı olmamasının en önemli sebebi Yüzyıl Savaşları’dır. ÇELEBİ MEHMET DÖNEMİ 1413 – 1421 * Çelebi Mehmet II. kez Anadolu Türk birliğini kurma çalışmalarını başlatmış ve Saruhanoğulları’nı ortadan kaldırmıştır. Aydınoğulları’ndan İzmir’i almış, Karamanoğulları’yla mücadele etmiştir. * Eflak Osmanlılar’a bağlanmıştır. * Venedikliler’le ilk deniz savaşı yapılmış, fakat başarılı olunamamıştır. 1416 * Şeyh Bedrettin İsyanı Şehzade Musa’nın kazaskerliğini yapan daha sonra İznik’te göz hapsinde tutulan Şeyh Bedrettin Rumeli’ye geçmiş, sapık fikirlerini yayarak yeni bir saltanat kurma iddiasıyla isyan etmiştir. İsyan bastırılmış Şeyh Bedrettin öldürülmüştür. 1420. Not Dini ve sosyal içerikli bir ayaklanmadır. * Şehzade Mustafa İsyanı Timur’un beraberinde Semerkant’a götürdüğü Şehzade Mustafa, Timur’un ölümünden sonra Anadolu’ya dönerek isyan etmişse de mağlup olarak Bizans’a sığınmıştır. II. MURAT DÖNEMİ 1421 – 1451 Taht değişikliğinden istifade ile Bizans’ın kışkırttığı Şehzade Mustafa’nın isyanı bastırılarak öldürülmüştür. Düzmece Mustafa Olayı . İsyanı kışkırtan Bizans üzerine gidilerek İstanbul kuşatılmışsa da başarılı olunamamıştır. Anadolu Türk birliğini kurma çalışmalarına devam edilmiş, Menteşe, Hamit, Aydın ve miras yoluyla da Germiyanoğulları Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştır. Karamanoğulları’yla mücadele edilerek Beyşehir, Seydişehir alınmıştır. Bir taraftan Anadolu beylikleriyle mücadele eden Osmanlı Devleti diğer taraftan Balkanlar’da özellikle Erdel beyi Hünyadi Yanoş karşısında arka arkaya başarısızlıklar almıştır. Bunun üzerine 1444’te Edirne Segedin Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre ; § İki taraf arasında 10 yıl savaş yapılmayacak § Tuna nehri sınır kabul edilecek § Sırbistan yeniden kurulacak, fakat Osmanlı’ya vergi verecek § Eflak Macaristan’a bırakılacak, fakat Osmanlı’ya vergi verecektir. Önemi Osmanlılar’ın imzaladığı ilk önemli antlaşmadır. Segedin Antlaşması sonrasında II. Murat, 12 yaşındaki oğlu II. Mehmet’i tahta geçirmiştir. Bu durum yeni bir haçlı ordusunun toplanmasına sebep olmuştur. VARNA SAVAŞI 1444 Yeniden ordunun başına geçen II. Murat Haçlıları büyük bir bozguna uğratmıştır. Not-1 Niğbolu’dan sonra toplanan ilk haçlı ordusudur. Not-2 Ankara Savaşı’ndan sonra Osmanlılar’ın eski gücüne ulaştığını gösteren ilk olaydır. II. KOSOVA SAVAŞI 1448 Sebepleri § Bizans’ın ve papanın kışkırtması § Türkler’i Balkanlar’dan atma düşüncesi § Varna Savaşı’nın intikamını almak istemeleri § Hünyadi Yanoş ve Arnavut beyi İskender Bey’in gayretleriyle yeni bir haçlı ordusu toplanması Sonuçları § Osmanlılar büyük bir galibiyet elde etmişlerdir. § Bir dönüm noktası özelliğindedir. Haçlılar’ın son taarruzu, Osmanlılar’ın son savunmasıdır. II. Viyana kuşatmasına kadar § Bizans’ın İstanbul’u kurtarmak için Haçlılar’dan yardım alma ümidi sona ermiştir. § Balkanlar’ın kesin bir Türk yurdu olduğu ve Türkler’in Balkanlardan atılamayacağı anlaşılmıştır. 1451’de II. Murat’ın ölümüyle II. Mehmet, yeniden tahta geçmiştir OSMANLI YÜKSELME DÖNEMİ 1453 –1579 YÜKSELİŞ DEVRİ PADİŞAHLARI Fatih Sultan Mehmet 1451 – 1481 II. Bayezit 1481 – 1512 Yavuz Sultan Selim 1512 – 1520 Kanuni Sultan Süleyman 1520 – 1566 II. Selim 1566 – 1574Sokullu Mehmet Paşa Dönemi III. Murat 1574 – 1595Sokullu Mehmet Paşa Dönemi FATİH SULTAN MEHMET DÖNEMİ 1451 – 1481 İSTANBUL’UN FETHİ 29 Mayıs 1453 Sebepleri - İstanbul’un jeopolitik konumu - Hz. Peygamber’in müjdesine kavuşmak - Bizans’ın Anadolu beyliklerini ve şehzadeleri kışkırtması, Haçlı seferlerine davetiye çıkarması - Karadeniz ticaret yollarını ele geçirmek - Anadolu ile Rumeli toprakları arasındaki bütünlüğü sağlamak - Osmanlı ordusunun Rumeli’ye geçişini kolaylaştırmak Yapılan Hazırlıklar - Rumelihisarı Boğazkesen yaptırıldı - Surları yıkabilecek toplar döktürüldü - kişilik bir ordu oluşturuldu. - 400 parçalık bir donanma inşa edildi. - Karamanoğulları üzerine bir sefer düzenlenerek gelebilecek bir tehlike önlendi. - Mora’ya bir ordu gönderilerek oluşabilecek tehditler önlendi. Gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra 1453 Nisan’ında kuşatma başlamış, 29 Mayıs 1453’de İstanbul fethedilmiştir. Sonuçları - Ortaçağ kapanmış yeniçağ başlamıştır. - 1058 yıldır hüküm süren Bizans yıkılmıştır. - Osmanlı Devleti yükselme dönemine girmiştir. - Osmanlı Devleti bir imparatorluk haline gelmiştir. - Fener Rum Patrikhanesi ve Ortodoks halk Osmanlılar’ın himayesine alınmıştır. - İstanbul başkent yapılmıştır. - İstanbul dini, ticari, kültürel ve ilim merkezi haline getirilmiştir. - İstanbul’dan kaçıp İtalya’ya giden bilim adamları Rönesans’a sebep olmuşlardır. - Karadeniz ticaret yolları Osmanlılar’ın eline geçmiştir. - Coğrafi Keşifler’e sebep olmuştur. - Anadolu ve Rumeli toprakları arasındaki bütünlük sağlanmıştır. - Osmanlılar’ın İslam dünyasındaki itibarı artmıştır. - Osmanlı – Venedik ilişkilerinin bozulmasına yol açmıştır. ANADOLU’DAKİ FAALİYETLER - 1459’da Cenevizliler’den Amasra alınmıştır. - 1460’da Candaroğulları’ndan Sinop alınmıştır. - 1461’de Trabzon Rum İmparatorluğu’na son verilmiştir. - 1466’da Karamanoğulları’ndan Konya ve Karaman alınmıştır. - 1473’de Akkoyunlular’la Otlukbeli Savaşı yapılmıştır. Otlukbeli Savaşı 1473 Sebepleri - Fatih’in Trabzon’u ele geçirmesi - Karamanoğulları beylerinin Uzun Hasan’a sığınması - Uzun Hasan’ın kendisini Timur gibi görmesi - Her iki hükümdarın da Anadolu’ya hakim olmak istemesi - İki hükümdarda da cihan hakimiyeti düşüncesi olması - Akkoyunlular’ın Tokat’ı yağmalamaları Savaşta teknik üstünlüğe sahip olan Osmanlılar galip gelmiş, Akkoyunlular yıkılış sürecine girmişler ve Osmanlı için bir tehlike olmaktan çıkmışlardır. Doğu Anadolu toprakları Osmanlı nüfuzu altına girmiştir. Not Fatih’in Anadolu’daki faaliyetlerinin temel sebebi Anadolu Türk birliğini sağlamak istemesidir. RUMELİ’DEKİ FAALİYETLER Sırbistan 1459, Mora 81460, Eflak 81462, Bosna – Hersek 1463-1465, Kili ve Akkerman hariç Boğdan 1476 ve Arnavutluk 1479 alınarak Balkanlar’ın fethi sağlanmıştır. DENİZLERDEKİ FAALİYETLER * Ege adalarının fethi Limni, Eğriboz, Taşoz, Semadirek, İmroz, Midilli gibi adalar fethedildi. * Yunan adalarının fethi Kefalonya, Ayamavra, Zanta adaları fethedildi. * Kırımın fethi 1475 Kırım’ın fethiyle Karadeniz ticaret yolları denetim altına alınmış, bu durum Coğrafi keşifler’e sebep olmuştur. Ayrıca Karadeniz bir Türk gölü haline gelmiştir. * Rodos’un kuşatılması 1480 Alınamamıştır. * Otranto’nun fethi 1480 İtalya’nın Otranto kalesi fethedilmişse de Fatih’in ölmesiyle başlayan taht kavgaları yüzünden gerekli yardım yapılamadığı için tekrar kaybedilmiştir. OSMANLI VENEDİK SAVAŞLARI 1463 – 1479 Fatih’in gerçekleştirdiği faaliyetler Venedik’in ticaretine zarar vermiş özellikle denizlerdeki ve Balkanlar’daki fetihler 16 yıl süren savaşlara sebep olmuştur. Karada genellikle Osmanlılar, deniz de ise genellikle Venedikliler üstün gelmiştir. 1479’da yapılan İmtiyazlar Antlaşması’ na göre ; - Her iki taraf aldıkları yerleri geri verecek - Kroya ve İşkodra kaleleri Osmanlılar’da kalacak - Arnavutluk, Mora, Dalmaçya kıyılarının bir kısmı Venedikliler’e bırakılacak - Venedikliler yıllık vergi ve savaş tazminatı ödeyecektir. Buna karşılık ; - Venedikliler İstanbul’da balyoz elçi bulundurabilecekler. - Venedikliler Osmanlı sularında serbestçe ticaret yapabilecekler - Osmanlı ülkesinde yaşayan Venedikliler’in davalarına kendi hakimleri bakacak. - Venedik bayrağı taşıyan gemilere saldırılmayacaktır. Not İlk imtiyazlar Fatih tarafından ticareti geliştirmek ve Hıristiyan birliğini parçalamak amacıyla Venediklilere verildi. DİĞER GELİŞMELER - Osmanlı yükseliş dönemine girmiş ve bir imparatorluk haline gelmiştir. - Mevcut kanunlar toplanıp geliştirilerek Kanunname-i Ali Osman Fatih Kanunnamesi çıkarılmıştır. - Buna göre devletin bekası için kardeş katline izin verilmiştir. - Böylece devlet, merkeziyetçi bir yapıya kavuşmuştur. - Divana padişah yerine sadrazamlar başkanlık yapmaya başlamıştır. - Fatih Camii ve onun yanına Sahn-ı Seman medreseleri inşa edilmiştir. - Klasik Osmanlı mimari üslubu ortaya çıkmıştır. - Cülus bahşişinin dağıtılması gelenek halini almıştır. - Şehzadelerin sancaklara vali olarak gönderilmesi adet haline geldi. - İlk altın para bastırılmıştır. II. BAYEZİT DÖNEMİ 1481 – 1512 * Cem Sultan Olayı Cem Sultan II. Bayezit’a karşı Memlükler’in de kışkırtmasıyla birkaç kez taht mücadelesine girişmişse de mağlup olarak Rodos şovalyelerine sığınmış ve onlar tarafından papaya götürülmüştür. Not Böylece olay uluslararası bir sorun haline gelmiştir. Cem Sultan olayı yüzünden ; - Batı’daki seferler duraklamış, - Endülüs Emevileri’ne gerekli yardım yapılamamış, - Safevi tehlikesi önlenememiş, - II. Bayezit döneminin sönük geçmesine sebep olmuş, - Papa ve Avrupa tarafından baskı unsuru olarak kullanılmıştır. * Karamanoğulları’nın Yıkılması 1483 Karamanoğulları’na 1483 yılında II. Bayezit tarafından kesin olarak son verilmiştir. * Boğdan’ın Fethinin Tamamlanması 1484 Kili ve Akkerman alınarak Boğdan’ın fethi tamamlanmıştır. Böylece Kırım ile kara bağlantısı sağlanmış ve Lehistan ile ilişkiler başlamıştır. * Osmanlı – Memlük İlişkileri 1485 – 1491 Sebepleri - Fatih zamanından beri devam eden Hicaz su yolları sorunu - Cem Sultanı kışkırtmaları - Ramazan ve Dulkadiroğulları beylikleri üzerinde hakimiyet mücadelesi - Karamanoğulları’nı desteklemeleri - Hindistan’dan gönderilen hediyelere Memlükler’in el koymaları, Savaşlardan kesin bir sonuç alınamamış, Ramazanoğulları Beyliği toprakları vakıf toprağı olduğu için Memlüklü nüfuzuna bırakılmıştır. * Osmanlı – Venedik Savaşları 1499 – 1502 Venedikliler’in Osmanlılar’ın durgunluk devresinden faydalanmak istemesi üzerine başlayan savaşlarda Osmanlı galip gelerek Modon, Koron, İnebahtı ve Navarin alınmıştır. * Osmanlı – İran İlişkiler Şah İsmail 1502’de Akkoyunlu Devleti’ni yıkarak Şii – Safevi Devleti’ni kurmuştu. Anadolu’ya gönderdiği adamlar ile isyanlar çıkartmıştır. Bunlardan Şahkulu’nun isyanı uzun süre bastırılamamıştır. II. Bayezit’in yetersizliği ortaya çıkmış, bu da taht değişikliğine zemin hazırlamıştır. * Şehzade Selim’in İsyanı Trabzon sancak beyi Yavuz, Rumeli’de sancak beyliği istemişse de verilmemiş ve isyan etmiştir. Başarılı olamamış, fakat bu savaşta ordunun hayranlığını kazanmıştır. Ordunun baskısı üzerine II. Bayezit Yavuz’u tahta geçirmek mecburiyetinde kalmıştır. YAVUZ SULTAN SELİM DÖNEMİ 1512 – 1520 * Şehzadeler sorunu Yavuz kardeşlerini ve yeğenlerini ortadan kaldırarak rakipsiz olarak tahtta kaldıktan sonra asıl amacı olan Safevi tehlikesini önlemek için sefere çıkmıştır. * Çaldıran Savaşı 1514 Şah İsmail’in Anadolu’da Şiiliği yayması ve isyanlar çıkartması karşısında İran üzerine bir sefer düzenleyen Yavuz, Çaldıran’da teknik üstünlüğünün de etkisiyle büyük bir zafer kazanmıştır. Sonuçları - Şah İsmail ailesini ve hazinesini bırakarak canını zor kurtarmıştır. - Belli bir süre için Safevi tehdidi ve Şii tehlikesi önlenmiştir. - 1515 Turandağ Savaşı’yla Dulkadiroğulları’na son verilmiştir. Not-1 Anadolu Türk birliği kesin olarak sağlanmıştır. Not-2 Memlükler’le sınır komşusu olunmuştur. * Osmanlı – Memlük Savaşları 1516 – 1517 Sebepleri - Memlükler’in Safeviler ile işbirliği yapması - Ramazanoğulları üzerinde hakimiyet mücadelesi - Yavuz’un İslam dünyasında birliği sağlamak istemesi - Baharat yolunu ele geçirmek istemesi Sonuçları - 1516 Mercidabık Savaşı’nda Kansu Gavri mağlup edilerek Suriye, Filistin ve Kudüs, 1517 Ridaniye Savaşı’nda Tomanbay mağlup edilerek Mısır ve savaşılmadan Hicaz ele geçirilmiştir. - Memlüklüler yıkılmıştır. - Halifelik Osmanlılar’a geçmiştir. - Osmanlı devlet yönetiminde dini özellik önem kazanmış, teokratik bir yapıya kavuşmuştur. - Çok büyük ganimetler elde edilmiş ve hazine altınla dolmuştur. - Baharat yolu Osmanlı eline geçmiştir. - Kutsal emanetler Osmanlı koruyuculuğuna geçmiştir. - İslam dünyasında birlik sağlanmıştır. - Venedikliler, Kıbrıs için Memlükler’e ödediği vergiyi Osmanlı’ya ödemeye başlamışlardır. KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ 1520 - 1566 İÇ İSYANLAR * Canberdi Gazali İsyanı 1521 Şam – siyasi * Ahmet Paşa İsyanı 1524 Mısır – şahsi * Baba Zünnun İsyanı 1526 Yozgat – ekonomik * Kalenderoğlu İsyanı 1527 Karaman – dini BATI SEFERLERİ * Belgrat’ın Fethi 1521 Orta Avrupa’nın kapıları Osmanlılar’a açılmıştır. * Mohaç Meydan Muharebesi 1526 Macar kralı Layoş’un Şarlken ve Ferdinand’a güvenerek Osmanlı aleyhine çalışması üzerine sefere çıkan Kanuni, Mohaç’ta Macaristan ordusunu imha etmiştir. Erdel beyi Yanoş, Macar kralı yapılmış, Macaristan Osmanlı’ya bağlanmış, bu durum Osmanlı-Avusturya ilişkilerinin bozulmasına neden olmuştur. * I. Viyana Kuşatması 1529 Ferdinand’ın Yanoş’un krallığını kabul etmeyerek saldırması üzerine Kanuni yeni bir sefere çıkmıştır. Ferdinand karşısına çıkmayınca Viyana’yı kuşatmış, fakat ordunun hazırlıksız olması ve mevsimin geçmesi nedeniyle başarılı olunamamıştır. * Almanya Seferi 1532 Ferdinand’ın tekrar Macaristan’a saldırması üzerine meseleye köklü çözüm bulmak amacıyla Kanuni, Şarlken üzerine sefere çıkmıştır. Karşısına hiçbir ordu çıkmamıştır. Ferdinand’ın barış teklifini İran sorunu yüzünden kabul etmiştir. 1533 İstanbul Antlaşmasına göre; ¨ Ferdinand, Yanoş’un Macar krallığını kabul edecek. ¨ Avusturya kralı protokolde Osmanlı sadrazamına eşit sayılacak ¨ Barış süresi Avusturya’ya bırakılacak ¨ Avusturya yıllık vergi ve tazminat ödeyecek. Not Avusturya ile yapılan ilk antlaşmadır. Osmanlılar Avusturya’ya üstünlüğünü kabul ettirmiştir. * Macaristan’ın Osmanlı Topraklarına Katılması 1541 Ferdinand, Yanoş’un oğlu Sigismund’un Macar krallığını kabul etmeyerek saldırınca sefere çıkan Kanuni Macaristan’ı 3 parçaya bölmüştür. Asıl Macaristan Budin eyaleti olarak Osmanlı’ya katılmış, Erdel, Sigismund’a, Macaristan’ın küçük bir bölümü de vergi karşılığında Avusturya’ ya bırakılmıştır. * Zigetvar Seferi 1566 Ferdinand’ın yerine geçen oğlu Maximilyen’in saldırıso üzerine Kanuni 13. Ve son seferine çıkmıştır. Kale fethedilmeden bir gün önce ölmüş, kalenin fethini gerçekleştiren Sokullu Mehmet Paşa sefere devam etmeyerek geri dönmüştür. FRANSA’YLA İLİŞKİLER Kanuni, Şarlken’in Avrupa’da tek güç olmasını engellemek amacıyla bir taraftan Reform hareketlerini desteklerken diğer taraftan yaptığı seferlerle Fransa Kralı Fransuva’yı kurtarmış ve tahta Şarlken karşısında güçlü tutabilmek için ekonomik ayrıcalıklar verilmiştir. 1535 Kapitülasyon Antlaşması’na göre ; - Fransızlar Osmanlı sularında serbestçe ticaret yapabilecekler - Fransız tüccarlardan düşük gümrük vergisi alınacak - Osmanlı ülkesinde yaşayan Fransızlar’ın kendi aralarındaki davalara Fransız hakimler bakacak - Osmanlı ile olan sorunlarda ise davalara Osmanlı mahkemeleri bakacak, fakat tercüman bulundurabilecekler - Aynı haklardan Osmanlı Devleti de yaralanabilecek - Bu antlaşma iki hükümdar hayatta kaldığı sürece devam edecektir. Not 1740 yılında I. Mahmut zamanında kapitülasyonlar sürekli hale getirilmiştir. OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİ 1534 – 1555 Kanuni’nin Avrupa’daki meşguliyetinden faydalanmak isteyen İranlılar sınırda karışıklıklar çıkarınca Kanuni İran üzerine 3 sefer düzenlemiştir. Son seferinde kışı Amasya’da geçirerek ertesi yıl İran’ı ortadan kaldırmayı düşünmüşse de gönderilen elçilerle bir antlaşma yapılmıştır. 1555 Amasya Antlaşmasına göre ; Bağdat, Nahçivan, Erivan ve çevresi Osmanlı’ya katılmıştır. Not İran ile yapılan ilk resmi antlaşmadır. HİNT DENİZ SEFERLERİ 1538 – 1553 Hint müslümanlarının yardım isteği, bölgedeki Portekiz üstünlüğüne son vermek, Kızıldeniz’de yeniden üstün konuma gelebilmek için 4 sefer düzenlenmiştir. 1638 – Hadım Süleyman Paşa, 1551 – Piri Reis, 1552 – Murat Reis, 1553 – Seydi Ali Reis seferleri gerçekleştiren kaptanlardır. Sefere gereken önemin verilmemesi, Osmanlı kaptanların tecrübesizliği, donanmanın okyanuslara dayanıklı olmaması ve Hint müslümanlarından gerekli desteğin alınamaması üzerine seferlerde istenilen başarı sağlanamamıştır. Yemen, Aden, Arap yarımadası, Maskat çevresi hakimiyet altına alınmış, Kızıldeniz’deki Portekiz üstünlüğüne son verilmiş, Kızıldeniz, Basra Körfezi Osmanlı denetimine girmiştir. DENİZLERDEKİ GELİŞMELER * Rodos’un Fethi 1522 Konumu çok önemli olan bu adanın fethiyle Ege Denizi’nin güvenliği büyük ölçüde sağlanmıştır. * Cezayir’in Alınması 1533 Barbaros’un Kaptan-ı Derya olması ile savaşılmadan Osmanlı topraklarına katılmıştır. * Preveze Deniz Zaferi 1538 Şarlken’in oluşturduğu Andrea Dorya komutasındaki haçlı donanması mağlup edilmiş, Akdeniz bir Türk gölü haline gelmiştir. * Nis Seferi 1543 Fransa’ya yardım amacıyla mücadele edilmiştir. * Trablusgarb’ın fethi 1551 Şarlken’in kontrolündeki Sen Jan Şovalyeler’inden Turgut Reis tarafından alınmıştır. * Cerbe Savaşı 1559 Turgut Reis’in Andrea Dorya ile yaptığı büyük bir deniz savaşıdır. Böylece İspanyollar’ın elindeki Cerbe adası alınmıştır. * Malta Kuşatması 1565 Akdeniz’de korsanlık yapan Sen Jan Şovalyeleri’nin elindeki ada kuşatılmışsa da Turgut Reis’in şehit düşmesi üzerine kuşatma kaldırılmıştır. SOKULLU MEHMET PAŞA DÖNEMİ 1564- 1579 * Sakız Adası’nın Fethi 1568 Cenevizlilerden Kaptan-ı Derya Piyale Paşa tarafından alınmıştır. Not Ege’deki Türk hakimiyeti pekişmiştir. * Yemen’in Fethi 1568 – 1570 Koca Sinan Paşa yeniden almıştır. * Kıbrıs’ın Fethi 1571 Venedikliler’den Kıbrıs’ın alınmasıyla Doğu Akdeniz tamamen Osmanlı egemenliğine girmiş, İnebahtı Savaşı’na sebep olmuştur. * İnebahtı Savaşı 1571 Venedik öncülüğündeki haçlı donanmasıyla yapılan savaşta Osmanlı donanması imha edilmiş, fakat altı ay içinde yeni bir donanma inşa edilmiştir. * Tunus’un Fethi 1574 Osmanlı’nın İnebahtı bozgunundan sonra Akdeniz’de üstünlüğünü devam ettirdiğinin anlaşıldığı savaştır. İspanyollar’dan alınmıştır. * Lehistan’ın Osmanlı Himayesine Girmesi 1575 Erdel Prensi’ni kral seçtiren Sokullu, böylece Lehistan’ı himaye altına almıştır. * Vadi’üs – Seyl Savaşı Fas Osmanlı himayesine girmiş, Kuzey Afrika’nın fethi tamamlanmış, Portekizliler denizlerdeki üstünlüklerini İngilizlere kaptırmışlardır. KANAL PROJELERİ Don – Volga Kanalını Açma Projesi - Rusların Karadeniz’e inmelerini, Kırım’a saldırmalarını önlemek - Kafkas hanlıklarını hakimiyet altına almak - Orta Asya Türkleri’yle doğrudan irtibata geçmek - İpek yolunu canlandırmak - İran’ı kontrol altında tutmak amacıyla gerçekleştirilmek istenmişse de tamamlanamamıştır. Not Ayrıca bu dönemde gündeme gelen Süveyş ve Marmara kanal projeleri de gerçekleştirilememiştir. OSMANLI DURAKLAMA DÖNEMİ 1579 – 1699 DURAKLAMA DÖNEMİ PADİŞAHLARI - III. Murat 1574 –1595 - II. Mehmet 1595 – 1603 - I. Ahmet 1603 – 1617 - I. Mustafa 1617 – 1618 - II. Osman 1618 – 1622 - I. Mustafa – Tekrar 1622 – 1623 - IV. Murat 1623 – 1640 - Sultan İbrahim 1640 – 1648 - IV. Mehmet 1648 – 1687 - II. Süleyman 1687 – 1691 - II. Ahmet 1691 – 1695 - II. Mustafa 1695 – 1703 ¨ 17. Yy.’da Dış Siyaset Osmanlı Devleti sınırlarını genişletmek ve mevcut topraklarını korumak amacıyla İran, Lehistan, Venedik ve Avusturya ile mücadelelere girmiştir. ¨ 17. İç Siyaset Önemli bir mağlubiyet olmasa bile savaşların uzun sürmesi ve içte meydana gelen isyan hareketleri birtakım ıslahatların yapılmasına sebep olmuştur. DURAKLAMANIN SEBEPLERİ - İç Sebepler ¨ Merkezi yönetimin bozulması ¨ Toprak sisteminin bozulması ¨ Ordu ve donanmanın bozulması ¨ Maliyenin bozulması ¨ İlmiye sınıfının bozulması ¨ Eyalet yönetiminin bozulması ¨ Toplum yapısının bozulması ¨ Osmanlı toplumunun kozmopolit yapısı - Dış Sebepler ¨ Avrupa devletlerindeki haçlı zihniyeti ¨ Coğrafi Keşifler ¨ Bilim ve Teknik alanındaki gelişmeler ¨ Doğal sınırlara ulaşılması XVII. YÜZYIL SİYASİ OLAYLARI OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİ - 1577 – 1590 Savaşları Sınırlardaki karışıklıklar yüzünden yeniden başlayan savaşlar uzun süre devam etmiş, Osmanlı’nın galibiyeti ile sonuçlanmıştır. 1590 Ferhat Paşa İstanbul Antlaşması’na göre Nahçıvan, Azerbaycan ve çevresi Osmanlı’ya bırakılmış, sınırlar Hazar Denizi’ne kadar ulaşmıştır. Not Osmanlı’nın doğuda en geniş sınırlara ulaştığı antlaşmadır. - 1603 – 1611 Savaşları Osmanlı Devleti’nin Avusturya ile savaş halinde olması, aynı zamanda Celali isyanlarıyla uğraşmasından faydalanmak isteyen İran kaybettiği toprakları geri alabilmek düşüncesiyle Osmanlı ülkesine saldırmış ve başarılar kazanmıştır. 1611 Nasuh Paşa Antlaşması’na göre Ferhat Paşa Antlaşması’yla alınan yerler geri verilmiş, eski sınırlara dönülmüştür. Ayrıca İran yılda iki yüz deve yükü ipek vergi vermeyi kabul etmiştir. - 1617 – 1618 Savaşları İran’ın Nasuh Paşa’da vaat ettiği vergiyi ödememesi üzerine yapılan savaşlar sonucunda 1618 Serav Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre Nasuh Paşa’nın şartları tekrar edilmiş, yani İran vergiyi ödemeyi tekrar kabul etmiştir. - 1623 – 1639 Savaşları İran, Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu karışık durumdan faydalanarak Revan’ı Bağdat’ı ele geçirmiş ve buranın ileri gelenlerinin işkence ile öldürmüştür. IV. Murat içte asayişi sağladıktan sonra 1635 Revan, 1638 Bağdat seferleriyle bu bölgeleri ele geçirmiştir. 1639 Kasr-ı Şirin Antlaşması’na göre, Bağdat Osmanlılarda kalacak, Revan ve Azerbaycan İran’a bırakılacak, Zağros Dağları sınır kabul edilecektir. Not Bugünkü Türk-İran sınırları çizilmiş ve uzun süren bir barış dönemi başlamıştır. OSMANLI – VENEDİK İLİŞKİLERİ 1645 – 1669 Ege Denizi ile Akdeniz’in sınırını oluşturan Girit çok önemli bir stratejik konuma sahiptir. Bölgenin güvenliği için adanın alınması gerekmektedir. Hacca giden bir gemimize saldırılması üzerine başlayan savaşlar 25 yıl kadar devam eder. Fazıl Ahmet Paşa zamanında Girit’in fethi tamamlanır. Not-1 Sicilya Adası’nın doğusundan itibaren Akdeniz, Türk hakimiyetine girmiştir. Not-2 Girit’in fethinden sonra donanmaya gereken önem verilmemiştir. OSMANLI – LEHİSTAN İLİŞKİLERİ - 1621 Hotin Seferi Lehistan’ın Boğdan’ın iç işlerine karışması yüzünden ilişkiler bozulmuş, II. Osman Hotin seferine çıkmış, fakat yeniçerilerin gevşekliği yüzünden kale alınamamıştır. - 1621 Hotin Antlaşması Önemli bir sınır değişikliği olmamış ve Lehistan vergi vermeye razı olmuştur. Önemi İlk kez bu olayla beraber Yeniçeri Ocağını kaldırma fikri II. Genç Osman tarafından ortaya atılmıştır. - 1672 Lehistan Seferi ve Bucaş Antlaşması Lehistan’ın Osmanlı himayesindeki Ukrayna Kazakları’na saldırmasıyla savaşlar başlamış, Fazıl Ahmet Paşa Sultan IV. Mehmet’le beraber sefere çıkarak Lehistan’ı mağlup etmiş ve 1672 Bucaş Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre, Podolya ve Ukrayna Osmanlı topraklarına katılmış ve Lehistan vergi ödemeyi kabul etmiştir. Not Bu arada Lehistan tahtına geçen Jan Sobyesky vergi maddesini kabul etmemiş ve savaş 4 yıl daha devam etmiş, 1676’da vergi maddesi kaldırılarak antlaşma yenilenmiştir. Önemi Topraklarımıza toprak kattığımız en son antlaşmadır. OSMANLI – AVUSTURYA İLİŞKİLERİ - 1593 – 1606 Savaşları Bosna beylerbeyinin tuzağa düşürülmesi ve Avusturya’nın sınırlarda karışıklık çıkarması ile başlayan savaşlar uzun süre devam etmiştir. 1595’de tahta geçen III. Mehmet devlet adamlarının ısrarı ile ordunun başında sefere çıkmıştır. Eğri, Kanije, Estergon kaleleri alınmış, 1596 Haçova Meydan Savaşı kazanılmıştır. Doğuda İran Savaşları, içeride Celali İsyanları nedeniyle barışa razı olunmuştur. 1606 Zitvatorok Antlaşması - Eğri, Kanije, Estergon kaleleri Osmanlı’da kalacak - Avusturya ödemekte olduğu vergiyi bundan sonra vermeyecek, sadece bir kereye mahsus kara kuruş savaş tazminatı ödeyecek. - Avusturya arşidükası Roma Çeşarı kabul edilecek, protokol bakımından Osmanlı padişahına eşit sayılacaktır. Not Osmanlı’nın Avusturya karşısındaki üstünlüğünü kaybettiği antlaşmadır. * 1662 – 1664 Savaşları Erdel sorunu yüzünden savaşlar yeniden başlamış, Fazıl Ahmet Paşa, alınması çok zor bir kale olan Uyvar’ı ele geçirmiş, Avusturyalılar barış istemişlerdir. * 1664 – Vasvar Antlaşması - Uyvar ve Novigrad kaleleri Osmanlı’ya bırakılacak - Erdel Osmanlı’ya bağlı kalacak - Avusturya savaş tazminatı ödeyecek Not Avusturya’dan toprak kazanılan son antlaşmadır. Son kez savaş tazminatı alınmıştır. * II. Viyana Kuşatması ve Kutsal İttifak Savaşları 81683 – 1699 Avusturya’nın baskısı karşısında Macarlar’ın yardım istemesiyle başlayan savaşlar, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın devleti eski ihtişamına ulaştırabilme düşüncesiyle Viyana’yı kuşatmasına sebep olmuştur. Fakat, Viyana önlerinde büyük bir bozgun yaşanmıştır. Oluşturulan Kutsal ittifak ile Avusturya, Venedik, Lehistan, Malta, Rusya 16 yıl süren savaşlarda mağlup olunarak Belgrad önlerine kadar geri çekilmek zorunda kalınmıştır. * 1699 Karlofça Antlaşması - Banat ve Temeşvar hariç Macaristan’ın büyük bir bölümü ve Erdel Avusturya’ya - Podolya ve Ukrayna Lehistan’a - Mora ve Dalmaçya kıyıları Venedik’e verilmiştir. - Barış 25 yıl sürecek ve Avusturya’nın Garantörlüğünde bulunacaktır. Önemi Osmanlı ilk kez büyük ölçüde toprak kaybına uğramış ve gerileme dönemi başlamıştır. Not-1 Osmanlı Devleti’nin Avrupa devletleri üzerindeki yaptırım gücü sona ermiştir. Not-2 Rusya ile yapılan ilk resmi antlaşma Bahçesaray Antlaşması’dır 1681. 1700 İstanbul Antlaşması - Azak kalesi Rusya’ya bırakılacak - Ruslar kutsal yerleri ziyaret edebilecekler - İstanbul’da elçi bulundurabileceklerdir. Not Rusya ilk kez Karadeniz’e inme imkanı bulmuştur. 17. YÜZYILDA İÇ İSYANLAR * Merkezi İstanbul İsyanları III. Murat, II. Osman, IV. Murat, IV. Mehmet zamanlarında görüldü. Kapıkulu askerleri, zaman zaman da halk ve ulema sınıfının katılımıyla gerçekleşmiştir. En büyükleri II. Osman’ın tahttan indirilerek öldürüldüğü isyan ile IV. Mehmet zamanında Vakay-ı Vakvakiye Çınar Vakası adıyla gerçekleşen isyanlardır. * Celali İsyanları Anadolu İlk defa Yavuz zamanında görülür. Anadolu’da çıkan isyanlardır. Bu isyanların en önemlileri; Canbolatoğlu, Karayazıcı, Kalenderoğlu, Deli Hasan, Vardar Ali Paşa isyanlarıdır. * Eyalet İsyanları Merkezi otoritenin bozulmasından faydalanarak devletten kopmak amacıyla Erdel, Eflak, Boğdan gibi yarı bağımlı eyaletlerde çıkan isyanlardır. 17. YÜZYILDAKİ ISLAHAT HAREKETLERİ * Padişahlar II. Osman Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmayı düşünmüştür. Sarayı halka açmaya çalışmıştır. Sosyal alanda ıslahat yapan ilk padişahtır. IV. Murat İstanbul ve Celali İsyanlarını bastırmış, devlet üzerindeki kadınlar ve saray ağaları saltanatına son vermiştir. Şiddet ve korku politikasıyla nizamı sağlamış, içki, tütün ve gece sokağa çıkma yasağı getirerek ahlaki alanda ıslahatlar yapmıştır. Koçi Bey’e raporlar hazırlatarak köklü ıslahatlar gerçekleştirmeyi düşünmüşse de ömrü yetmemiştir. * Devlet adamları Kuyucu Murat Paşa Celali İsyanlarını şiddetle bastırmıştır. I. Ahmet dönemi vezirlerindendir. Tarhuncu Ahmet Paşa Osmanlı’da ilk defa resmi devlet bütçesini hazırlayarak, saray masraflarını kısma yoluna gitmiş, bunu hayatıyla ödemiştir. IV. Mehmet dönemi veziridir. Köprülü Mehmet Paşa Şartlı olarak başa geçmiş, baskı ve şiddet yoluyla isyanları bastırmıştır. Köprülü Fazıl Ahmet Paşa Kısa bir dönemde olsa devlete eski günlerini yaşatmış, ordu, donanma ve maliyede düzenlemeler yapmıştır. * Fikir Adamları Koçi Bey Büyük bir fikir ve bilim adamıdır. Duraklama ve gerilemenin sebeplerini, bunun önlem ve çarelerini iki rapor halinde hazırlayarak IV. Murat’a sunmuştur. 17. YÜZYIL ISLAHATLARININ GENEL ÖZELLİKLERİ - Avrupa örnek alınmamıştır. - Yüzeyseldir, baskı ve şiddete dayanır. - Devlet politikası haline gelmemiş, gelişme imkanı bulamamışlardır. - Yeniçeri, ulema ve halkın tepkisiyle karşılaşmıştır. - Genel olarak başarılı olamamıştır. - Yönetim, hukuk ve teknik alanlarda ıslahat yapılmamıştır. - Duraklamaya çözüm olmamışlardır. OSMANLI GERİLEME DÖNEMİ 1699 – 1792 GERİLEME DÖNEMİ PADİŞAHLARI - II. Mustafa 1695 – 1703 - III. Ahmet 1703 – 1730 - I. Mahmut 1730 – 1754 - III. Osman 1754 – 1757 - III. Mustafa 1757 – 1774 - I. Abdülhamit 1774 – 1789 - III. Selim 1789 – 1807 * 18. Dış Politika Karlofça ve İstanbul Antlaşması’yla kaybedilen yerleri geri almak ve mevcut toprakları korumak amacıyla batıda Avusturya ve Venedik, kuzeyde Rusya ve doğuda İran ile savaşlar yapılmıştır. * 18. İç Politika Bu yüzyılda Avrupa’dan geri kalındığı Pasarofça Antlaşması’ndan itibaren kabul edilmiş ve yapılan ıslahatlarda Avrupa örnek alınmıştır. 18. YÜZYIL SİYASİ OLAYLARI * 1703 Edirne Vakası Cebeci İsyanı Sultan II. Mustafa devlet işlerinden elini çekmiş ve vaktinin çoğunu Edirne’de geçirmeye başlamıştır. Şeyhülislam Feyzullah Efendi’nin eline kalan devlet işlerinde önemli aksamalar görülmüştür. Bir de başkentin Edirne’ye taşınacağı söylentisi, yeniçerilerin isyanına sebep olmuştur. Şeyh’ ül-İslam öldürülmüş, II. Mustafa tahttan indirilerek yerine Sultan III. Ahmet getirilmiştir. * 1711 Prut Savaşı 18. Yy. başlarında Rus Çarı olan I. Petro Rusya’yı bir Avrupa devleti haline getirmiş ve tarihi bir dış politika tayin etmiştir. Bir taraftan Baltık Denizi’ne diğer taraftan Akdeniz’e açılmayı hedeflemiştir. Lehistan’ın iç işlerine karışması İsveç ile savaşlara sebep olmuş Poltova Savaşı’nda Ruslara mağlup olan İsveç kralı 12. Şarl’ın peşinden Petro da Osmanlı topraklarına girmiştir. Bunun üzerine Osmanlı, Rusya’ya savaş açmıştır. Prut bataklığında Rus ordusu sıkıştırılmışsa da Yeniçerilere güvenemediği için Baltacı Mehmet Paşa antlaşmaya razı olmuştur. * 1711 Prut Antlaşması ¨ Azak Kalesi ve çevresi Osmanlı’ya verilecek ¨ Ruslar İstanbul’da elçi bulunduramayacak ¨ Rusya Lehistan’ın iç işlerine karışmayacak ¨ Demirbaş Şarl ülkesine dönebilecek ¨ Çar Petro ve ordusu serbest bırakılacaktır. Not İstanbul Antlaşması’yla kaybedilen yerler ve haklar geri alınmıştır. Karlofça ile kaybedilen yerlerin de geri alınabileceği ümidi doğmuştur. Not Karadeniz yeniden Ruslar’a kapatılmış ve Türk gölü haline gelmiştir. 1715 – 1718 OSMANLI – AVUSTURYA VE VENEDİK SAVAŞLARI Mora halkının Venedik idaresinden memnun olmayıp Osmanlı’dan yardım istemesi üzerine Venedik ile savaş yapılmış, Mora alınmıştır. Fakat bu olay Karlofça’nın garantör devleti olan Avusturya’nın Osmanlı’ya savaş açmasına sebep olmuştur. İki devletle birden savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti barış istemiştir. * 1715 Pasarofça Antlaşması Banat, Temeşvar ve Belgrat dahil Macaristan’ın büyük bir bölümü Avusturya’ya bırakıldı. Arnavutluk, Hersek ve Dalmaçya kıyıları Venedik’e, Mora Osmanlı’ya bırakılmıştır. Not Avrupa’nın üstünlüğü kabul edilmiş, Lale Devri başlamış ve ilk kez Avrupa örnek alınarak ıslahatlara girişilmiştir. OSMANLI – İRAN İLİŞKİLERİ İran’ın Sünni Müslümanlara baskı yapmasıyla mezhep ve saltanat mücadelesi başlamıştır. İran’da ortaya çıkan bu karışıklıktan faydalanmak isteyen Rusya İran’a saldırınca Osmanlı Devleti de İran’a girmiş, Fransa’nın arabuluculuğu ile savaş olmadan Rusya ile 1724 İstanbul Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre, İran’ın kuzeyi Rusya’ya batısı Osmanlı Devleti’ne bırakılmıştır. İran Osmanlı Devleti’nin ele geçirdiği toprakları geri almak isteyince Osmanlı – İran savaşları başlamış, 1732 Ahmet Paşa Antlaşması ile son bulmuştur. Buna göre, Tebriz, Kirman, Hemedan İran’da, Tiflis ve Dağıstan Osmanlı’da kalıyordu. Bu esnada İran’da, taht değişikliği olmuş, Safevi hanedanına son veren Avşar Türkleri’nden Nadir Şah tahta geçmiş ve yapılan anlaşmayı tanımayarak Osmanlı’ya savaş açmıştır. Sonunda 1746 Kerden II. Kasr-ı Şirin Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre; I. Kasr-ı Şirin Antlaşması esas alınmış ve Zağros Dağları sınır kabul edilmiştir. Böylece günümüze kadar süren dostluk dönemi başlamıştır. 1736 – 1739 OSMANLI – AVUSTURYA VE RUSYA SAVAŞLARI Rusya’nın Kırım’a saldırması, Osmanlı – İran Savaşları’nda Kırım hanının göndereceği yardımın Ruslar tarafından engellenmesi, Avusturya ile Rusya’nın Osmanlı Devleti’ni parçalama konusunda anlaşmaları üzerine savaşlar başlamıştır. Osmanlı Devleti bu yüzyılda bile iki büyük devlete karşı başarılı mücadeleler vermiş. Fransa’nın da arabuluculuğu ile antlaşma imzalanmıştır. * 1739 Belgrat Antlaşması - Banat hariç, Pasarofça ile kaybedilen yerler geri alınmış - Azak kalesi yıkılmak şartı ile Rusya’ya bırakılmıştır. - Rusya Karadeniz’de donanma ve ticaret gemisi bulunduramayacak - Rusya savaş sırasında işgal ettiği Kırım ve Eflak’tan çekilecektir. Notlar Gerileme döneminde imzalanan son karlı antlaşmadır. - Karadeniz’in Türk gölü olduğu son kez kabul edilmiştir. - Fransızlar’a verilmiş olan kapitülasyonlar 1740’da sürekli hale getirilmiştir. 1768 – 1774 OSMANLI – RUS SAVAŞI Rus çariçesi II. Katharina Deli Petro’nun yolundan gidiyor, Kırım’ı ele geçirmek, Balkanlar’da kendine ait devletçikler kurmak, Kafkaslar’ı ve Lehistan’ı ele geçirmek istiyordu. Lehistan’da çıkan taht mücadelelerine karışmış, Rusya yanlısı birini kral seçtirmiştir. Lehliler’in Osmanlılar’dan yardım istemesi üzerine Osmanlı – Rus Savaşları yeniden başlamıştır. Baltık Denizi ve İngilizler’in de yardımıyla Vebelitarık’tan dolaşan Ruas donanması Çeşme önlerinde Osmanlı donanmasını yakmışlardır 1770. Kartal meydan muharebesinde kişilik Osmanlı ordusu kişilik Rus ordusu karşısında ağır bir yenilgiye uğramıştır. Bu olayları duyan III. Mustafa kederinden ölmüştür. Tahta geçen I. Abdülhamit barış istemiş, 1774 Küçük kaynarca Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre; * Kırım bağımsız olacak Böylece ilk kez halkının tamamı müslüman olan bir bölge kaybedilmiştir ve ilk kez halifeliğin siyasi gücünden faydalanılmaya başlanmıştır. * Azak kalesi ve çevresi Rusya’ya bırakılacak * Ruslar istedikleri yerlerde konsolosluk açabilecek * Rusya, Ortodoksların hamiliğini üstlenmiştir. Rusya Osmanlı’nın iç işlerine karışma yetkisini elde etmiştir. * Ruslar kapitülasyonlardan faydalanabilecek ilk kez * Rusya, Karadeniz’de savaş ve ticaret gemileri bulundurabilecek, Osmanlı limanlarını kullanabilecek Karadeniz bir Türk gölü olmaktan çıkmıştır. * Rusya savaş sırasında işgal ettiği, Eflak, Boğdan ve Ege adalarından çekilecek, Osmanlı Devleti buralarda genel af ilan edecek, belli bir süre vergi almayacak ve halkın göç etmesine izin verecektir. * Osmanlı Devleti savaş tazminatı verecek Tarihinde ilk kez Önemi Osmanlı Devleti’nin bu yüzyılda imzaladığı en ağır anlaşmadır. - 1779 Aynalıkavak Antlaşması Tenkihnamesi II. Katherina’nın Rusya yanlısı Şahin Giray’ı Kırım hanı seçtirmesi üzerine Kırım halkı Osmanlı’dan yardım istemiştir. Fakat savaş durumu ortaya çıkmadan Fransa’nın arabuluculuğu ile AynalıKavak Tenkihnamesi 1779 imzalanmıştır. Buna göre; Kırım bağımsız kalacak, Şahin Giray’ın Kırım Hanlığı’nı Osmanlı Devleti kabul edecektir. - 1787 – 1792 Osmanlı – Rusya ve Avusturya Savaşları Ruslar’ın Kırım’ı işgal etmeleri, göç eden halkı katletmeleri ve Osmanlı’yı paylaşma konusunda Avusturya ile anlamları üzerine savaşlar başlamıştır. Özi kalesinin Ruslar tarafından ele geçirilip halkının katledilmesi üzerine I. Abdülhamit kederinden ölmüş, yerine III. Selim geçmiştir. 1789 Fransız İhtilali olunca Avusturya, 1791 Ziştovi Antlaşması’nı imzalayıp savaştan çekilmiştir. Buna göre, - Savaşta alınan yerler geri verilecek - Unna ve Orsova çevresi Avusturya’ya bırakılacak - Rusya ile savaş devam ederse Avusturya yardım yapmayacaktır. Not Osmanlı-Avusturya Savaşları sona ermiştir. Yalnız kalan Rusya da barış istemiştir. 1792 Yaş Antlaşması’na göre; - Kırım ve Özi Rusya’da kalacak - Dinyester Irmağı sınır kabul edilecektir. Not-1 Dağılma dönemi başlamıştır. Not-2 Fransız İhtilali’nin çıkması Osmanlı’nın kaybını azaltmıştır. XVIII. YÜZYIL ISLAHAT HAREKETLERİ * Lale Devri 1718 – 1730 Pasarofça Antlaşmasıyla başlamış, Patrona Halil İsyanı’yla sona ermiştir. Bu dönemde Avrupa’nın üstünlüğü anlaşılmış ve ilk kez Avrupa örnek alınarak ıslahatlar yapılmıştır. Bu dönemde askeri ıslahat yoktur. Yapılan ıslahatlar - İbrahim Müteferrika ve Sait Efendi tarafından ilk kez matbaa getirildi. ilk teknik yenilik - Avrupa’da ilk kez geçici elçilikler açıldı. Yeniliklerin öğrenilmesi maksadıyla. - İlk çiçek aşısı uygulandı. - Yeniçerilerden ilk itfaiye bölüğü oluşturuldu Tulumbacılar. - Yalova’da bir kağıt fabrikası kuruldu. - İznik ve Kütahya’da çini imalathaneleri kuruldu. - İstanbul’da kumaş fabrikaları kuruldu. - Bilim ve tercüme heyetleri oluşturularak bir çok eser Türkçe’ye çevrildi. - Mimari’de ilk kez Avrupa tarzında eserler inşa edildi sivil mimari gelişti. - Köşkler, bahçeler, kütüphaneler kuruldu. - Bu dönemde minyatürde Levni, şiirde Nedim meşhurdur. * I. Mahmut Dönemi Islahatları 1730 – 1754 Aslen Fransız olan Humbaracı Ahmet Paşa tarafından Humbaracı ve topçu ocakları ıslah edildi. Not İlk kez Avrupalı birisinin tecrübesinden faydalanarak Islahat yapılmıştır. Kara Mühendishanesi kurulmuştur. Subay yetiştirmek için. Avrupa tarzında açılan ilk okuldur. Ordu onlu sisteme göre yeniden düzenlenmiştir. * III. Mustafa Dönemi Islahatları 1757 – 1774 - Sadrazam Koca Ragıp Paşa öncülüğünde yapılmıştır. - Baran dö Tot tarafından “Sürat Topçuları Ocağı” kurulmuşsa da bir müddet sonra kapanmıştır. - Deniz Mühendishanesi Mühendishane-i Bahr-i Hümayun açılmıştır. - İlk borçlanma başlamıştır. * I. Abdülhamit Dönemi Islahatları 1774 – 1789 Sadrazam Halil Hamit Paşa öncülüğünde topçu ocakları ıslah edilmiş, Sürat topçuları yeniden kurulmuş, ilk yeniçeri sayımı yapılmış, ulufe alım – satımı yasaklanmış, İstihkam Okulu açılmış ve Cezayirli Hasan Paşa tarafından donanma ıslah edilmiştir. * III. Selim Dönemi Islahatları 1789 – 1807 Köklü ıslahatlar yapmıştır. Yaptığı ıslahatlara genel olarak Nizam-ı Cedit adı verilir. Ayrıca hususi olarak Avrupa tarzında kurduğu bu orduya da bu ad verilir. Bu ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için İrad-ı Cedit adlı bir hazine kurulmuştur. Bu ordunun eğitimi için Levent ve Selimiye kışlaları yaptırılmış, Fransa’dan subaylar getirilmiştir. İlk devlet matbaası Matbaa-i Amire kurulmuştur. İlk kez Avrupa’ya daimi elçiler gönderilmiştir. Kara ve deniz mühendishanelerini geliştirerek Mühendishane-i Berr-i Hümayun ve Mühendishane-i Bahr-i Hümayun adı verilmiştir Yerli malı teşvik edilmiştir. * Gerileme Dönemi Islahatlarının Genel Özellikleri - Avrupa örnek alınmıştır. - Duraklamaya göre daha köklüdür. - Askeri alanda ağırlıklıdır. - Islahatlar, yapan kişilerin döneminde geçerli olmuş bir devlet politikası haline gelememiştir. - Islahatlar, yeniçerilerin, halkın ve ulemanın tepkisiyle karşılaşmıştır. - Yönetim ve hukuk alanında ıslahat yapılmamıştır. - 17. göre daha başarılı olmakla beraber devletin çöküşü önlenememiştir. - Devlet adamları tarafından yapılmıştır. DAĞILMA DÖNEMİ 1792 – 1922 DAĞILMA DÖNEMİ PADİŞAHLARI III. Selim 1789 – 1807 IV. Mustafa 1807 – 1808 II. Mahmut 1808 – 1839 Sultan Abdülmecid 1839 – 1861 Sultan Abdülaziz 1861 – 1876 V. Murat 1876 II. Abdülhamit 1876 – 1909 V. Mehmet Reşat 1909 – 1918 VI. Mehmet Vahdettin1918 – 1922 XIX. Yüzyıl Devletler Tablosu Osmanlı Devleti’nde, 18. Yy.’da bütün çabalara rağmen devletin çöküşü önlenememiş, gerek içteki çöküntü, gerekse dışta alınan mağlubiyetler ve büyük toprak kayıpları yüzünden Osmanlı Devleti kendi ayakları üzerinde duramayacak kadar güçsüzleşmiştir. Büyük devletler arasında ki sürtüşmeler ve rekabetten faydalanarak ayakta kalmaya çalışmış, yani denge politikası izlemiştir. sonlarına kadar İngiltere, 1878 Berlin Antlaşması’ndan sonra Almanya ile yakınlaşmaya girmiştir. İngiltere’nin bu yüzyıldaki politikası sömürgelerine giden yoların güvenliğini sağlamaktır. Bu amaçla özellikle Doğu Akdeniz’de zayıf bir Osmanlı Devleti işine geldiğinden Osmanlı’yı Berlin Antlaşmasına kadar desteklemiştir. Bu tarihten sonra Osmanlı – Almanya yakınlaşması meydana gelince Osmanlı’yı parçalamaya yönelik bir politika takip etmiştir. İngiltere ile rekabet halinde olan Fransa ise Rusya ve özellikle Almanya karşısında İngiltere ile beraber hareket etmektedir. Sıcak denizlere inmek isteyen Rusya , hasta adam olarak gördüğü Osmanlı’nın mirasını paylaşmayı düşünmektedir. Almanya ise Prusya krallığı etrafında 1870’de siyasi birliğini tamamlamış, güçlü ve sanayileşmiş bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. İngiltere’nin sömürgelerine göz dikmesi aralarında rekabete yol açmıştır. Piyomento Krallığı etrafında siyasi birliğini tamamlayan İtalya sömürge arayışı içindedir. Avusturya ise, Balkanlar’ı ele geçirmek ve Doğu Akdeniz’de yeni çıkarlar elde etmek istemektedir. DAĞILMA DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARI Napolyon’un Mısır’ı İşgali 1798 – 1801 Fransız İhtilali sonucu ortaya çıkan İhtilal Savaşları’nda büyük başarı kazanan napolyon, İngiltere’nin Akdeniz’deki üstünlüğüne son vermek amacıyla 1798’de Mısır’ı İşgal etmiştir. Osmanlı Devleti İngiltere ve Rusya’dan yardım istemiştir. Fransız donanması Mısır önlerinde İngilizler tarafından yakılmıştır. Osmanlı Devleti’ni barışa zorlamak isteyen Napolyon, Akka Kalesi’ni kuşatmışsa da Cezzar Ahmet Paşa yönetimindeki Nizam-ı Cedit orduları karşısında ilk mağlubiyetini almıştır. 1801 El-Ariş Antlaşması’nı imzalayan Fransa Mısır’dan çekilmiştir. Not-1 Osmanlı – Fransız ilişkileri bu olayla ilk kez bozulmuş, fakat 1804 Sırp İsyanı’ndan sonra tekrar düzelmiştir. Not-2 Osmanlı denge politikası izlemeye başlamıştır. Not-3 Rus donanması ilk kez boğazlardan serbestçe geçmiştir. Not-4 Fransa Doğu Akdeniz’deki etkinliğini kaybetmiştir. 1806 – 1812 OSMANLI – RUS SAVAŞI Nedenleri - Rusya’nın geçici olarak işgal ettiği Ege Adaları’nı Fransız tehlikesi sürdüğü gerekçesiyle boşaltmaması - Ruslar’ın Mora, Eflak, Boğdan ve Sırpları kışkırtması - Osmanlı’nın Rusya yanlısı tavır izleyen Eflak ve Boğdan beylerini görevden alması - Boğazlar’ı Ruslar’a kapatması - Napolyon’un Osmanlılar’ı kışkırtması yüzünden savaşlar başlamıştır. Napolyon’un iki yüzlülüğü sebebiyle yalnız kalan Osmanlı Devleti mağlup olarak barış istemiştir. 1812 Bükreş Antlaşması - Baserabya Rusya’ya bırakılacak - Prut Nehri sınır olacak - Rusya savaşta işgal ettiği Eflak ve Boğdan’dan çekilecek - Sırplara imtiyaz verilecektir. Not İlk kez bir azınlığa imtiyaz daha sonra diğer azınlıklara da yol göstermiştir. MİLLİYETÇİLİK İSYANLARIULUSÇULUK HAREKETLERİ ** Sırp İsyanı 1804 – 1878 Sebepleri ¨ Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı milliyetçilik akımı ¨ Rusya’nın kışkırtması ¨ Osmanlı merkezi otoritesinin bozulması ¨ Gönderilen yöneticilerin haksız davranışları ¨ Osmanlı Avusturya savaşlarında Sırbistan’ın savaş alanı haline gelmesi İlk isyan 1804’de Kara Yorgi tarafından çıkarılmış, Rus savaşları yüzünden uzun süre bastırılamamıştır. 1812 Bükreş Antlaşması ile imtiyazlar elde eden Sırplar, 1829 Edirne Antlaşması ile özerklik kazanmış, 1878 Berlin Antlaşması ile de bağımsızlıklarını elde etmişlerdir. Not Sırplar Osmanlı’ya karşı ilk ayaklanan millettir. ** Yunan İsyanı 1820 –1829 Sebepleri ¨ Milliyetçilik akımı ¨ Rusya’nın kışkırtması ¨ Avrupa Devletlerinin Rumlar’ı eski Yunan uygarlığının temsilcileri olarak kabul etmeleri ¨ Etnik-i Eterya’nın çalışmaları ¨ Osmanlı yönetimindeki bozulmalar ¨ Rum aydınlarının çalışmaları İlk isyan 1820’de Eflak’ta çıkmış, fakat Tepedelenli Ali Paşa tarafından bastırılmıştır. Ali Paşa’nın Osmanlı yöntemiyle arasının bozulup isyan etmesiyle uygun ortamı bulan Rumlar 1821’de Mora’da isyan etmişler, Avrupa devletlerinin de desteğini alan isyan bastırılamamıştır. Mısır valisi Kavalalı Mahmet Ali Paşa’dan yardım istenmiş, Mehmet Ali Paşa Mora ve Girit valiliğine karşılık yardım ederek isyanı bastırmıştır. Buna kızan Avrupa devletleri, Navarin’de Osmanlı ve Mehmet Ali Paşa donanmasını yakmışlardır. Osmanlı Devleti tazminat istemiş, buna karşılık Avrupa devletleri Yunanistan’ın bağımsızlığını teklif etmişlerdir. Kabul edilmeyince Fransa geçici olarak Mora’yı İngiltere İskenderiye’yi işgal etmiştir. Rusya ile savaş açmıştır. Yapılan savaşı kaybeden Osmanlı Devleti, 1829 – Edirne Antlaşması ile Yunanistan’ın bağımsızlığını tanımıştır. 1827 – 1829 OSMANLI – RUS SAVAŞI 1826 Yılında Yeniçeri Ocağı kaldırılmış, yerini dolduracak bir ordu kurulamamıştı. Ordusunu ve donanmasını kaybeden Osmanlı Devleti Rusya karşısında başarılı olamamış, Ruslar doğuda Erzurum’a, batıda Edirne’ye kadar ilerlemişlerdir. Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kalmıştır. - 1829 Edirne Antlaşması ¨ Yunanistan bağımsız olacak ilk kez bir azınlık bağımsızlık kazandı. ¨ Sırplar’a özerklik verilecek ilk kez bir azınlık özerklik kazandı. ¨ Eflak ve Boğdan Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı kalacak fakat buralara imtiyaz verilecek Romanya’nın temelleri atılmıştır. ¨ Osmanlı Devleti lira savaş tazminatı ödeyecek ¨ Doğu’da Batum’a kadar olan topraklar Rusya’ya bırakılacak Not-1 Küçük Kaynarca’dan sonra imzalanan en ağır anlaşmadır. Not-2 Fransa’nın Cezayir’i işgaline zemin hazırlamıştır. Kuzey Afrika’da kaybettiğimiz ilk topraktır – 1830 Not-3 Mısır sorununa sebep olmuştur. MISIR SORUNU Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Mısır’da güçlü bir yönetim,ekonomi, ordu ve donanma oluşturmuştu. Mora İsyanı’nın bastırılmasında yardım istenince, Mora ve Girit valiliğini istemiş fakat Edirne antlaşmasıyla Mora’da Yunanistan kurulunca, Mora’ya karşılık Suriye valiliğini istemiştir. II. Mahmut Girit’i vermekle beraber Suriye valiliğini vermemiş, bunun üzerine Mehmet Ali Paşa isyan etmiştir. Oğlu İbrahim paşa komutasındaki Mısır ordusu Suriye’yi ele geçirmiş,Osmanlı ordusunu Adana ve Konya’da mağlup ederek Kütahya’ya kadar ilerlemiştir. İstanbul tehlikeye girince II. Mahmut Rusya’dan yardım istemek zorunda kalmıştır. Rus donanma ve ordusu İstanbul önlerine gelince bu durumdan İngiltere ve Fransa rahatsız olmuştur. Onların müdahalesi ile sorun uluslar arası bir hal almış ve Kütahya Antlaşmasıyla belli bir süre için çözüme kavuşturulmuştur. 1833 Kütahya Antlaşması ¨ Mehmet Ali Paşa’ya Mısır valiliğine ek olarak Suriye ve Girit valiliği ¨ Oğlu İbrahim Paşa’ya Cidde valiliğine ek olarak Adana valiliği verilmiştir. Not-1 Osmanlı Devleti’nin bir valisi karşısında mağlup olması güçsüzlüğünü ortaya koymuştur. Not-2 İki taraf da antlaşmadan memnun kalmamıştır. HÜNKAR İSKELESİ ANTLAŞMASI 1833 II. Mahmut , Mehmet Ali Paşa’dan çekindiği, İngiltere ve Fransa’ya da güvenmediği için Rusya’yla ittifak yapma yoluna gitmiştir. Bu antlaşmaya göre ; * Osmanlı Devleti bir saldırıya uğrarsa Rusya ordu ve donanma yardımı yapacak, fakat masraflarını Osmanlı karşılayacak. * Rusya saldırıya uğrarsa, Osmanlı Devleti Boğazları kapatacak. * Antlaşma 8 yıl geçerli olacak Not Böylece Boğazlar sorunu ortaya çıkmıştır. Antlaşma İngiltere ve Fransa’nın tepkisine sebep olurken, Rusya amacına bir adım daha yaklaşmıştır. Osmanlı Devleti egemenlik hakkını kullanarak son kez Boğazlar’la ilgili olarak kendisi karar vermiştir. ** BALTA LİMANI ANTLAŞMASI 1838 8 Yıl sürecek antlaşmanın sonuna yaklaşılması ve Mehmet Ali Paşa’yla gerginliğin devam etmesi, Mısır ve Boğazlar sorununda İngiltere’nin desteğini almak isteyen Osmanlı Devleti’ni İngiltere ile antlaşma imzalamaya sevketmiştir. Böylece İngiltere’ye çok geniş ayrıcalıklar verilmiştir. MISIR SORUNU’NUN ÇÖZÜMLENMESİ Kütahya Antlaşması ile elde ettiği topraklarla yetinmek istemeyen M. Ali Paşa ve verdiği toprakları geri almak isteyen II. Mahmut arasında 1839 Nizip Savaşı meydana gelmiştir. Osmanlı ordu ve donanması mağlup olmuş, mağlubiyet haberi İstanbul’a gelmeden ölen II. Mahmut’un yerine Abdülmecit tahta çıkmıştır. Hünkar İskelesi Antlaşması’na göre Rusya’nın yardım istemesinden çekinen İngiltere Mısır sorununu uluslar arası bir konferansa çekmiş, Fransa hariç Avrupa’nın büyük devletlerinin katıldığı bir antlaşma imzalanmıştır. ** 1840 Londra Mukavelenamesi ¨ Mısır hukuken Osmanlı Devleti’nin olacak, yönetimi Mehmet Ali Paşa ve ailesine verilecekMısır Hidivliği ¨ Suriye, Girit, Adana, Cidde, Osmanlı’ya geri verilecek ¨ Mısır Osmanlı’ya yıllık vergi ödeyecektir. Not-1 Mısır iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Osmanlı Devletine bağlı eyalet durumuna gelmiştir. Not-2 Fransa’ya güvenerek antlaşmaya uymayan M. Ali Paşa, Osmanlı – İngiliz donanmasına yenilince antlaşmaya uymuştur. BOĞAZLAR SORUNUNUN ÇÖZÜMLENMESİ Hünkar iskelesi Antlaşması’nın süresinin dolması üzerine bu antlaşmanın yenilenmesini engellemek isteyen İngiltere sorunu uluslararası bir konferansa taşımıştır. İngiltere, Rusya, Fransa, Prusya, Avusturya ve Osmanlı Devleti katılmıştır. 1841 Londra Antlaşması Londra Boğazlar Sözleşmesi ¨ Boğazlar Osmanlı Devleti egemenliğinde olacak ¨ Savaş gemileri geçemeyecek fakat ticaret gemilerinin boğazlardan geçşi serbest olacaktır. Not-1 İlk kez Boğazlar’ın durumu uluslar arası bir konferansta belirlenmiştir. Not-2 Rusya Hünkar İskelesi’yle elde ettiği hakları kaybetmiştir. Not-3 İngiltere ve Fransa Akdeniz’deki güvenliklerini sağlamışlardır. Not-4 Osmanlı’nın Boğazlar üzerindeki mutlak egemenliği sona ermiştir. KIRIM SAVAŞI 1853 – 1856 Sebepleri - Rusya’nın sıcak denizlere inmek istemesi - Boğazlar üzerinde söz sahibi olabilmek için Hünkar İskelesi’ne benzeyen bir antlaşma yapmak konusunda Osmanlı’ya baskısı - Balkan toplumlarının kışkırtması - Kutsal yerler sorunu - İstanbul’a elçi olarak gönderilen prens Mençikof’un saygısız ve tutarsız istek ve davranışları Rusya Osmanlı’ya savaş açarak doğudan ve batıdan taarruza geçmiştir. İngiliz ve Fransız donanmasının Boğazlar’dan geçerek, İstanbul önlerine gelmesine kızan Ruslar, Sinop limanında bulunan Osmanlı donanmasını yakmıştır. 1853 Sinop Baskını. Rusya’nın güçlenmesi, Boğazlar’da söz sahibi olması ve Akdeniz’e inmesi Avrupa devletlerinin çıkarlarına ters düşmekteydi. Bu amaçla İngiltere, Fransa ve Piyemento Osmanlı’nın yanında savaşa katıldılar. Müttefik orduları karşısında Rusya tutunamayarak mağlup oldu. Rus yönetiminde de değişiklik olmuş, yeni Çar barış istemiştir. Paris’teki barış görüşmelerine İngiltere, Fransa, Piyemento, Avusturya, Prusya, Rusya ve Osmanlı Devleti katılmıştır. 1856 Paris Antlaşması ¨ Karadeniz tarafsız bir bölge olacak, burada Osmanlı ve Rusya donanma ve tersane bulunduramayacak Yorum Osmanlı Devleti galip geldiği savaşta mağlup muamelesi görmüştür. ¨ Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak ve toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin garantisi altında olacak Yorum-1 Böylece Avrupa devletler hukukundan faydalanacak ve Rusya karşısında toprak bütünlüğü korunmuş olacaktır. Yorum-2 Osmanlı Devletinin kendi topraklarını koruyamayacak kadar güçsüz olduğu ortaya çıkmıştır. ¨ Osmanlı ve Rusya savaşta işgal ettiği yerlerden geri çekilecek ¨ Eflak ve Boğdan’a özerklik verilecek ¨ Boğazların durumu 1841 Londra Antlaşması’na göre olacak ¨ Tuna Nehri’nin yönetimi bir komisyona bırakılacak ve ticaret gemilerine açık olacak ¨ Avrupa devletleri Osmanlı’nın yapacağı ıslahatlara karışmayacak. Not-1 Paris Konferansı esnasında Osmanlı Devleti Islahat Fermanı’nı hazırlayarak konferansa sunmuştur. iç işlerine karışılmasını önlemek amacıyla. Not-2 Rusya, Küçük Kaynarca ve Edirne Antlaşması ile elde ettiği hakları kaybetmiştir. Not-3 Osmanlı Devleti ilk kez Kırım Savaşı esnasında Abdülmecit zamanında 1854’de İngiltere’den borç almıştır. Not-4 Islahat Fermanı’nın antlaşma metninde yer alması Avrupa’nın içişlerimize karışmasına zemin hazırlamıştır. 1877 – 1878 OSMANLI – RUS SAVAŞI 93 HARBİ Sebepleri - Almanya ve İtalya’nın siyasi birliğini kurmasıyla Avrupa’da meydana gelen gelişmelerden Rusya’nın faydalanmak istemesi. - Kırım Savaşı’yla kaybettiği hakları elde etmek istemesi - Karadeniz kıyılarını silahlandırmak istemesi - Bosna – Hersek, Sırbistan, Romanya, Karadağ ve Bulgaristan’da kışkırtmalarda bulunarak isyanlar çıkartması. - Osmanlı Devleti’nin kuvvet kullanarak isyanları bastırması ve Rusya yanlısı beyleri görevden alması - Böylece Balkan bunalımının ortaya çıkması - Balkan bunalımını görüşmek için toplanan Berlin, Londra, İstanbul konferansları kararlarının Osmanlı Devleti’nce kabul edilmemesi Not İstanbul konferansı toplandığı esnada Jön Türkler’in gayretleriyle Avrupa devletlerinin iç işlerimize karışmasını engellemek için Kanuni Esasi ilan edilerek I. Meşrutiyet Dönemi başlamıştır. 23 Aralık 1876 Rusya ile yapılan savaşta ağır mağlubiyetler alınmış, Ruslar doğudan Erzurum’a batıdan İstanbul yakınlarında Yeşilköy’e kadar ilerlemişlerdir. Osmanlı Devleti barış istemiştir. 1878 Ayestefanos Yeşilköy Antlaşması - Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacak - Batum, Kars, Ardahan, Artvin, Doğu Beyazıt ve Eleşkirt Rusya’ya bırakılacak - Büyük bağımsız Bulgaristan kurulacak - Osmanlı savaş tazminatı ödeyecek 30 milyon - Bosna – Hersek’e muhtariyet verilecek - Yunanistan’a Teselya bölgesi verilecek - Ermeni ve Rum azınlıklara ayrıcalıklar verilecektir. Not Rusya tarihi emellerine ulaşma yolunda önemli bir adım atmıştır. Balkanlar ve boğazlarda elde ettiği haklar özellikle İngiltere ve Avusturya’nın çıkarlarına ters düşmüştür. Denge politikası izleyen II. Abdülhamit’in müracatı ile Avrupa devletlerinin baskısıyla Berlin Antlaşması imzalanmış ve Ayestefanos yürürlüğe girememiştir. Ölü doğmuş bir antlaşmadır. Sevr ile ortak yanı 1878 Berlin Antlaşması - Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacak - Batum, Kars, Ardahan ve Artvin Rusya’ya bırakılacak fakat Doğu Beyazıt ve Eleşkirt Osmanlı’da kalacak - Bulgaristan üçe ayrılacak; Makedonya Osmanlı’da kalacak, Doğu Rumeli Hıristiyan bir valinin yönetiminde imtiyazlı bir eyalet olacak, asıl Bulgaristan ise Osmanlı’ya bağlı özerke bir prenslik olarak kalacak. - Savaş tazminatı 60 milyona çıkarılacak - Bosna – Hersek Osmanlı’ya ait olacak fakat yönetimi Avusturya’ya bırakılacak - Yunanistan’a Teselya bölgesi verilecek - Ermeni ve Rum azınlıklara ayrıcalıklar verilecektir. Not 19. da imzalanan en ağır antlaşmadır. Rusya, Balkanlar ve Boğazlar üzerinde Ayestefanos ile elde ettiği hakları kaybetti. İngiltere ile Avusturya en karlı çıkan devletlerdir. Osmanlı Devleti açısından önemli bir değişiklik olmamış, yalnız Rusya’nın Osmanlı’yı parçalama emellerine set çekilmiştir. Ermeni meselesi ortaya çıkmıştır. Osmanlı Alman yakınlaşması başlamıştır. İngiltere, Osmanlı’yı korumaya yönelik politikasını değiştirmiş, bundan sonra parçalamaya çalışmıştır. Osmanlı Devleti’nin tek kazancı Doğu Beyazıt olmuş, Kıbrıs gibi önemli bir üs kaybedilmiştir. DAĞILMA DÖNEMİ ISLAHATLARI II. MAHMUT DÖNEMİ ISLAHATLARI 1808 –1839 II. Mahmut zamanında hemen her alanda ve Avrupa direkt taklit edilerek ıslahatlar yapılmıştır. - Askeri Alanda ¨ Alemdar Mustafa Paşa tarafından Nizam-ı Cedit’e benzeyen yeni bir ordu kurulmuştur. Fakat Yeniçeriler tepki göstererek isyan etmişler. Alemdar Mustafa Paşa öldürülmüş ve kurulan Sekban-ı Cedit ocağı kapatılmıştır. ¨ II. Mahmut yeniçerilerden oluşan Eşkinci adıyla yeni bir ocak kurmuşsa da talim yapmak istememeleri yüzünden ocağı kapatmıştır. ¨ 1826 Vakay-ı Hayriye 1826 da halkın ve ulema sınıfının da desteğiyle Yeniçeri Ocağı kaldırılmış, bu olaya Vakay-ı Hayriye denmiştir. Not Padişahların devlet üzerindeki otoritesi yeniden sağlanmış, ayrıca ıslahatların önündeki en büyük engel kaldırılmıştır. ¨ Yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu kurulmuştur. ¨ Seraskerlik makamı kurulmuştur. - Yönetim Alanında ¨ Sened-i İttifak 1808 Ayanlar ile yapılan bir antlaşmadır. Buna göre, ayanlar devlete itaat edecek ve yeniliklere karşı çıkmayacak, buna karşılık bulundukları bölgelerde vergi ve asker toplayabileceklerdir. Not Hükümdarın yetkilerinin ilk kez sınırlandırılması bakımından Magna Charta’ya benzer. Zorla imzalatılmamış olması bakımından farklılık gösterir. ¨ Divan kaldırılmış yerine nazırlıklar bakanlıklar kurulmuştur. ¨ Memurlara rütbe ve nişan sistemi getirilmiştir. ¨ İlk kez nüfus sayımı yapılmıştır. Askeri amaçlı ¨ İller merkeze bağlanmıştır. ¨ Dirlik sistemi kaldırılmıştır. Memurlara maaş bağlandı ¨ Dar’üş-Şuray-ı Bab-ı Ali ıslahatlara öncülük etmek için, Dar’üş-Şuray-ı Askeri askerlik işlerini düzenlemek için, Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliye adalet işlerini düzenlemek için kurulmuştur. ¨ Muhtar tayinleri yapılmıştır. - Eğitim ve Kültürel Alanda ¨ II. Mahmut resmini yaptırarak devlet dairelerine astırdı. ¨ Posta, polis ve karantina teşkilatları kuruldu. ¨ Memurlara fes ve pantolon giyme zorunluluğu getirildi. ¨ Avrupa tarzı okullar açılmış, bu da eğitimde ikiliklerin çıkmasına sebep olmuştur. Rüşdiye, Tıbbıye, Harbiye, Enderun’un yerine Mekteb-i Maarif-i Adliye ¨ İlk kez Avrupa’ya öğrenci gönderildi. ¨ İstanbul’da ilk öğretim zorunlu hale getirildi. ¨ Takvim-i Vakayi adlı ilk resmi gazete çıkarıldı. ¨ Yabancı müzik serbest bırakıldı. - Ekonomik Alanda ¨ İngilizler’le Balta Limanı Antlaşması yapıldı 1838. ¨ Yerli malı kullanımı teşvik edildi. ¨ Yerli tüccarların rekabet edebilmesi için gümrük kolaylıkları getirildi. ¨ Memurların ve askerlerin elbiselerinin yerli kumaştan yapılmasına çalışıldı. TANZİMAT DÖNEMİ 1839 –1876 - Tanzimat Fermanı Gülhane-i Hatt-ı Hümayun 1839 Boğazlar ve Mısır sorununda Avrupa devletlerinin desteğini almak ve azınlıklara imtiyaz verme baskılarına son vermek amacıyla Abdülmecid zamanında Dışişleri bakanı Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanmış ve Gülhane parkında okunmuştur. II. Mahmut döneminde başlayan batılı toplum oluşturma çalışmalarına hız vermiştir. Osmanlı Devleti’nde bütün ıslahatlarda olduğu gibi Tanzimat Fermanı’nda da yenilik isteği halktan değil yönetici tabakadan gelmiştir. Meşrutiyetler hariç. Tanzimat Fermanı ilk kez padişahın üzerinde bir kanun gücü olduğunu göstermiştir. Bu yönüyle Magna Charta’ya benzer. Bir hukuk devleti olma yolunda önemli bir adımdır, anayasacılık hareketi başlamıştır. Maddeleri ¨ Halkın can, mal ve namus güvenliği sağlanacaktır. ¨ Askerlik, vatan hizmeti haline getirilmiş, askere alma ve terhis işlemleri belirli kurallara göre yapılacaktır. ¨ Vergiler, herkesin gelirine göre alınacaktır. ¨ Kanunlar herkese eşit uygulanacak ve mahkemeler açık olacak ¨ Herkese mal, mülk, edinme ve istediği gibi tasarruf hakkı sağlanacak. ¨ Rüşvet ve iltimas önlenecek. Not-1 Mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır. Not-2 Batılılaşma hareketi hızlanmıştır. Tanzimat Dönemi Yenilikleri - Islahat Fermanı ilan edilmiştir 1856 - İl genel meclisleri kurulmuştur. - İltizam yolu ile aşar vergisi toplama usulü kaldırılmış, maliye bakanlığı tarafından toplanması kararlaştırılmıştır. - Cizye miktarının belirlenmesi işi patrikhaneye verilmiştir. - İlk kağıt para basılmıştır. Kaime – 1844 - İlk dış borç İngiltere’den alınmıştır. Kırım Harbi esnasında – 1854 - İlk demiryolu hattı kurulmuştur. İzmir – Aydın hattı - İlk telgraf okulu açılmıştır. - Eğitim bakanlığı kurulmuş, okullar ilk, orta, lise ve yüksekokul diye kısımlara ayrılmıştır. - Öğretmen okulları ve mülkiye mektebi açılmıştır. - Kız öğrenciler ilk kez okullara alındı. - Şer’i kanunların yanında Avrupai tarz kanunlar yapılmış bu da hukukta ikilik ortaya çıkmasına sebep olmuştur. - Islahat Fermanı 1856 Kırım savaşı’nın sonunda 1856’da Paris’te toplanan barış konferansına sunulmuştur. Not Fermanın sunulmasındaki amaç Osmanlı Devleti üzerindeki baskıları azaltmak konferanstan olumlu sonuçlar almak ve iç işlerimize karışmalarını engellemek olmakla beraber Avrupa devletlerinin iç işlerimize müdahalesine daha fazla zemin hazırlamıştır. Ferman daha çok hıristiyan azınlığa ve onların haklarını, ayrıcalıklarını genişletmeye yöneliktir. Maddeleri - Din ve mezhep özgürlüğü sağlanacaktır. - Okul, kilise, hastahane gibi binaların tamiri ve yeniden inşaası sağlanacaktır. - Hıristiyan ve yahudi azınlığı küçük düşürücü sözler yasaklanmıştır. - Hıristiyan azınlıklara devlet memurlarına ve çeşitli okullara girme imkanı verilmiştir. - Mahkemelerin açık yapılması, herkesin kendi dinine göre yemin etmesi, hapishanelerin ıslahı ve kanunların azınlıkların diline çevrilmesi kararlaştırılmıştır. - İşkence, dayak ve angarya kaldırılmıştır. - Vergiler herkesin gelirine göre alınacak - Azınlıklara bedelli askerlik getirildi. - Hıristiyanlar da il genel meclisine üye olabilecekler - Yabancılara da vergilerini vermek şartıyla mal mülk sahibi olma imkanı verilmiştir. - Azınlıklara da banka, şirket, okul açma imkanı verilmiştir. Not Müslüman halka bir ayrıcalık getirmezken gayr-ı müslim halkın hakları daha da genişletilmiştir. I. MEŞRUTİYET DÖNEMİ 1876 Balkan bunalımını görüşmek üzere İstanbul Konferansı toplandığı esnada Avrupa devletlerinin iç işlerimize karışmasını engellemek için 23 Aralık 1876’da Osmanlıcılık fikrini savunan Jön Türklerin gayretleriyle Kanun-i Esasi ilan edilerek Meşrutiyet dönemi başlamıştır. Meclisi Ayan ve Mebusan olmak üzere iki tane meclis açılmıştır. Ayanlar meclisi üyeleri padişah tarafından seçilir ve ölene kadar üye kalırlar. Meclis-i Mebusan üyeleri kişide 1 olmak üzere halk tarafından seçilir. Anayasaya göre yürütmeden padişah ve hükümet, yasamadan meclis sorumludur. Fakat son söz padişahındır. Hükümet padişaha karşı sorumludur. Padişahın meclisi açma kapatma yetkisi vardır. Not-1 Halk padişahın yanında ilk kez yönetime katılmıştır. Not-2 93 harbini bahane eden II. Abdülhamit meclisi fethetmiştir. Not-3 1881’de dış borçlarımızla ilgili Duyun-ı Umumiye dış borçlar genel idaresi kurulmuştur. II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ 1908 İttihat ve Terakkiciler’in baskıları sonucu II. Abdülhamit 1908 Reval Görüşmeleri sırasında meşrutiyeti yeniden ilan etmiştir. Türkçülük fikri devlet üzerinde etkili olmaya başlamıştır. Not II. Meşrutiyet ile yönetimi fiilen ele geçiren İttihat ve Terakkiciler 1913 Bab-ı Ali baskını ile iktidarı resmen ele geçirmişlerdir. 23 Ocak 1913 Bir takım yeniliklerle yürürlüğe giren Anayasaya göre padişahın meclisi açma, kapatma yetkisi sınırlandırılmış, hükümet meclise karşı sorumlu hale gelmiş, devlet kademelerine gelebilmek için müslüman olma şartı kaldırılmıştır. ¨ 31 Mart Vak’ası 13 Nisan 1909 İttihat ve Terakki yönetiminden memnun olmayanlar ve muhalifler isyan etmişler, Selanik’ te oluşturulan Mahmut Şevket Paşa komutasındaki hareket ordusu gelerek isyanı bastırmıştır. Not-1 Rejimi değiştirmeye yönelik ilk isyan hareketidir. Not-2 II. Abdulhamit isyanla alakalı görülerek meclis kararıyla tahttan indirilmiştir. Not-3 Mustafa Kemal bu orduda Kurmay Yüzbaşı olarak görev yapmıştır. Not-4 Bu dönemde kız öğrenciler için yüksekokul açıldı. OSMANLI KÜLTÜR VE MEDENİYETİ DEVLET YÖNETİMİ Padişah Osmanlı kültür ve uygarlığı Anadolu Selçuklu Devleti’nin bir devamıdır. En önemli farkı merkezi yönetiminin kuvvetli olmasıdır. Yönetimin başında padişah vardır. Ülkenin mutlak hakimidir. İslami kanunlar ve töre haricinde sınırsız yetkilere sahiptir. Şehzade Hanedanın erkek üyelerine verilen addır. Fatih’ten itibaren eyaletlere vali olarak gönderilmiştir. I. Ahmet zamanında ekber ve erşed usülü getirilmiş ve sancağa çıkma yasaklanmıştır. Divan-ı Hümayun Devlet işlerinin ve önemli davaların karara bağlandığı yönetimde etkili bir organdır. Bakanlar kurulundan en büyük farkı mahkeme özelliği göstermesidir. Fatih’e kadar padişahlar, Fatih’ten sonra sadrazamlar başkanlık yapmışlardır. Son söz padişahındır. Zamanla önemini kaybetmiş, II. Mahmut zamanında ortadan kaldırılarak nazırlıklar kurulmuştur. Ayrıca, İkindi, Çarşamba, Cuma ve Ayak divanları da vardır. Divan görüşmelerine katılan üyeler Vezir-i Azam Padişahtan sonra en büyük devlet memurudur. Padişahın mührünü taşır. Fatih’ten itibaren devşirme sadrazamlar devlet yönetiminde etkilidir. Kubbealtı Vezirleri Sayıları 7’ye kadar çıkmıştır. Vezir-i Azam’ın yardımcılarıdır. Bugünkü devlet bakanlarına benzerler. Kazasker Yüksek askeri davalara bakar. Anadolu ve Rumeli olmak üzere iki tanedir. Ayrıca müderrislerin ve kadıların atamalarını gerçekleştirir. Defterdar Maliyeden sorunlu kişidir. Gelir, gider defterlerini tutar. Padişah malının vekilidir. Nişancı Padişah fermanını, tuğrasını çeken, feth edilen yerlerin kaydedilmesi, dirliklerin dağıtılması ve tapu kadastro işlerinden sorumludur. Şeyh’ül-İslam Müftü Yükselme döneminde divan üyesi olmuştur. Devlet işlerinin dine uygun olup olmadığı konusunda fetva verir. Reis’ül-Küttap Dış işlerinden sorumlu kişidir. Divan’a 17. Yüzyılda katılmıştır. Kaptan-ı Derya Donanma ile ilgili konularda divana karşı sorumludur. Yeniçeri Ağası Vezir rütbesinde olan Yeniçeri ağaları divana katılırdı. İstanbul’un korunmasından sorumludur. ÜLKE YÖNETİMİ Merkez Teşkilatı İstanbul, Dersaadet, Pa-i taht, Asitane ¨ Yeniçeri Ağası Asayiş işleri ¨ Şehremini Belediye işleri ¨ Taht kadısı Adalet işleri ¨ Muhtesip Ağa Maliye işleri Taşra Teşkilatı İstanbul dışı İdari Birim Yöneticisi Güvenlik Sorumlusu Adalet ileri Eyalet Beylerbeyi Subaşı Kadı Sancak SancakbeyiMirliva Subaşı Kadı Kaza Kadı Subaşı Kadı Nahiye Kadı naibi Subaşı Kadı naibi Köy Karye Tımarbeyi, muhtar Yiğitbaşı Kadı naibi EYALETLER - Merkeze Bağlı Eyaletler Salyanesiz-Yıllıksız Toprakları dirliklere dağıtılan Anadolu, Rumeli gibi eyaletler. - Özel Yönetimi Olan Eyaletler Salyaneli-Yıllıklı Vergileri iltizam usulüne göre toplanan merkezden yöneticisi gönderilip, maaşı verilen eyaletler. Mısır ve Garp ocakları gibi. - Bağlı Beylikler İç işlerinde serbest, dış işlerinde merkeze bağlı, yıllık vergi gönderen, yöneticileri kendi içlerinden seçilen eyaletler. Kırım, Erdel, Eflak gibi. TOPRAK YÖNETİMİ - Mülk Topraklar Mülkiyeti şahsa ait olan topraklardır. Sahibi müslüman olan ve öşür vergisi alınan topraklara “öşriyye”, sahibi gayr-i müslüm olan ve haraç vergisi alınan topraklara “haraciyye” denir. - Vakıf Topraklar Geliri sosyal hizmetlere ayrılan topraklara denir. - Miri Topraklar Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır. ¨ Has Geliri akçeden fazla olan topraklardır. ¨ Zeamet Geliri arasında olan topraklardır. ¨ Tımar Bu da; Eşkinci Tımarı, Hizmet Tımarı, Mustahfaz Tımarı olarak 3’e ayrılır. Geliri akçeden az olan topraklardır. - Yurtluk Geliri sınır boylarını bekleyen askerlere verilir. - Ocaklık Geliri kale muhafızları ve tersane giderlerine ayrılır. - Mukataa Geliri doğrudan hazineye aktarılır. - Paşmaklık Geliri padişahın ailesine ayrılır. - Malikane Kahramanlık ve büyük yararlılık gösterenlere hediye edilen topraklardır. - Metruk Otlak, mera, çayır gibi tarıma kapalı, halkın ortaklaşa kullandığı topraklardır. ORDU YÖNETİMİ - Kapıkulu Askerleri Devşirme sistemine göre oluşturulan, İstanbul’da veya bazı kalelerde bulunan askerlerdir. Üç aydan üç aya “Ulufe” adı verilen maaş alırlar. ¨ Kapıkulu Piyadeleri Acemi oğlanlar ocağı, Yeniçeri ocağı, Topçular, Toparabacılar, Humbaracılar, Lağımcılar, Cebeciler, Sakalar. ¨ Kapıkulu Süvarileri Sipahi, Silahtar, Sağ ulufeciler, Sağ garipler, Sol garipler - Eyalet Askerleri Tımarlı Sipahiler Dirlik sistemine göre Türk gençlerinden kurulu, ordunun temelini oluşturan askerlerdir. - Yardımcı Kuvvetler Bağlı beyliklerden gelenler, Gönüllüler, Deliler, Yörükler, Sakalar, Azaplar, Akıncılar, Derbentler, Kale muhafızları, Turnacılar. DONANMA Orhan Gazi zamanında ilk donanma, I. Bayezit devrinde ilk tersane kurulmuştur. Kanuni devrinde ise zirveye ulaşmıştır. 16. MALİYE Defterdarın sorumluluğundadır. Devletin Gelirleri ¨ Vergiler Şeri Vergi Öşür, haraç, cizye. Örfi Vergi Resm-i Bennak evlilerden, Resm-i Mücerred Bekar erkeklerden, Resm-i Arus evlenen erkeklerden, Çiftbozan3 yıl toprağını ekmeyenden, Resm-i ÇiftMüslüman çiftçilerden, Resm-i İşpençGayri müslüm çiftçilerden, Avarız olağanüstü hallerde... ¨ Diğer Gelirler - Ganimetlerin 1/5’i - Orman, tuzla, maden gelirleri - Gümrük gelirleri - Bağlı beylik ve devletlerden gönderilen vergi ve hediyeler - Müsadere sisteminden elde edilen gelirler - Mağlup devletlerden alınan savaş tazminatları MİMARİ Osmanlılarda mimari çok gelişmiştir. Hıristiyan mimarisini geçebilecek düzeye ulaşmıştır. Klasik Osmanlı mimari tarzı Fatih devrinde ortaya çıkmıştır. Mimar Sinan bu konuda deha ve zirvede bir isimdir. Çıraklık eseri – Şehzadebaşı Camii, Kalfalık eseri – Süleymaniye Camii, Ustalık eseri Selimiye Camii’dir. SANAT Dinen yasak olduğu için resim ve heykelcilik fazla gelişmemiştir. Fakat minyatür, hat, tezhip, oymacılık, kakmacılık, nakkaşlık vs. çok gelişmiştir. EĞİTİM-ÖĞRETİM Orhan Gazi zamanında İznik’te ilk medrese kurulmuştur. Fakat Yükselme Dönemi’nde Osmanlı medreseleri büyük bir gelişme göstermiştir. Fatih’in Sahn-ı Seman, Kanuni’nin Süleymaniye medreseleri çok önemlidir. İstanbul bir bilim ve kültür merkezi durumuna getirilmiştir. Ayrıca Enderun’da çok zeki çocuklar yönetici olarak yetiştirilmişlerdir. Osmanlılar’ın son zamanlarında Avrupa tarzında okulların açılmasıyla eğitimde ikilik ortaya çıkmıştır. Osmanlı taşra teşkilatı ile günümüz taşra teşkilatı arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir?Osmanlı taşra teşkilatı ile günümüz taşra teşkilatı arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir? Tarih dersi sayfa 56 sorularının cevaplarını aşağıda taşra teşkilatı ile günümüz taşra teşkilatı arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir? sorusunun cevabını kısaca maddeler halinde bir merkezden yönetilmesiBüyükten küçüğe bölgelere ayrılmasıHer teşkilatın başında sorumlu bir yöneticinin olmasıSistemli bir yapı oluşmasıFarklılıklarOsmanlı’da eyaletler uzaklık ve yakınlığına göre bölünmüştü, şimdi böyle bir durum yokturEyaletlerden vergi değişik şekillerde ve zamanda alınır, günümüzde eşit vergi alınırOsmanlı’da teşkilat başında bulunan kişiOsmanlı’da Kaza başında buşunan Kadılar devlet ve belediye işlerinin hepsini devlet bürokrasisi ve belediye hizmetleri ayrılmıştırOsmanlı’da mahallelerde din adamları devleti temsil ederdi, günümüzde din adamların sorumluluğu yönetiminde tımar sistemi uygulanıyor, topraktan elde edilen vergi memurlara hizmetlerinin karşılığında tüm memurlara maaş yasama, yürütme ve yargı bütün yetkiler verilmişken, günümüzde yetkiler BİLGİ NOTUOsmanlı Taşra YönetimiEyaletSancakKazaKöyKazaların başında Kadılar bulunurdu. Kazalar sancaklara Sancak Beyleri sancakların birleşmesi ile oluşurdu. Eyaletler Beylerbeyi tarafından ya da beylerbeylik, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki idari yapılanmada var olmuş en üst düzey birimdir. Eyalet yöneticileri de beylerbeyi olarak anılmıştır. 1 A Merkezi Yönetim Padişah,Başkent,Saray Divan-ı Himayun. Saray BirunDış SarayEnderunİç saray padişahın güvenilir hizmetkarları kadınlarının eğitim aldıgı TöreniFatih döneminden itibaren padişahların tahta geçerek kılıç kuşandıkları askerlere dağıttığı bahşişe ise cülüs bahşişi denir. Divan-ı Hümayun Seyfiye İlmiye Kalemiye Askeri Bürokrasi Din,eğitim,hukuk bürokrasi Sivil Bürokrasisi-Veziri Azam -Kazasker -Nişancı-Kubbealtı Vezirleri -Şeyhülislam -Defterdar-Yeniçeri Ağası -Reisük Kütlap-Kaptanı DeryaB Taşra Ve Eyalet YönetimiBaşkent dışında kalan tüm topraklar ''taşra'' olarak Birimi Yönetici Güvenlik HukukKöy Köy Küthüdası Yiğitbaşı Kadı naibiKaza Kadı Subaşı KadıSancak Sancakbey Subaşı KadıEyalet Eyalet Beylerbeyi KadıMuhtezipZabıtaKapan EminiUzunluk ve ağırlık ölçülerini ve Boc EminiTicarethane ve pazaryerlerinden vergi toplarlar. EyaletlerYıllıklı Solyaneli EyaletlerTımar sisteminin uygulanmadığı, doğrudan hazineye Solyansiz EyaletlerTımar sisteminin uygulandığı gibi...Özel Yönetimli Eyalaetler İç işlerinde serbest,dış işlerinde Osmanlı'ya bağlı olan,yöneticileri padişah tarafındadan atanan alinde asker içinde Hicaz vergiden ve asker göndermekten muhaf tutulmuştur.

10 sınıf tarih taşra ve eyalet yönetimi