Kendilerindensonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zâyi ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacaklardır. Namaz, mümini Rabbi ile irtibata koyan bağdır, enerji kaynağı ile cihazı birleştiren kablo mesabesindedir. Biraz mı? Tamamiyle öyle oldu Bir leş ve kanlı canlı bir tane aşkla yılı kapatıyorum ! Son zamanların en bi güzel geçen yılı oldu 008! Kuzunun çiçeğini kaptıktan sonra aşk hayatım hareketlendi. Keramet nikahta değil çiçekteymiş !!! :) 008, ilklerin yeni başlangıçların yılı oldu. 59.Onların arkasından öyle bir nesil geldi ki, dünyevi arzularına uyarak İbadetlerini (namazı) ihmal ettiler. Onlar, yaptıkları hatalar sebebiyle azaba uğratılacaklardır. 60.Ancak, tevbe ederek; iman edip salih amel işleyenler müstesnadır. Bunlar cennete girecekler ve en küçük bir haksızlığa uğratılmayacaklardır. 59 Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler. 60, 61. Ancak tevbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Tokgözlüolanları Cenâb-ı Hak kimseye muhtaç etmez. Zira nefis öyle bir şeydir ki, yuları çekilirse başeğer, itaat eder. Dizginleri serbest bırakılırsa, sahibini peşinden sürükler; tehlikeli bataklıklara dalmaktan, korkunç uçurumlara atılmaktan geri durmaz. E4QkF. Kur’ân-ı Kerim; önceki ümmetlerin maddî-mânevî çöküş ve dağılışını beyan buyururken, nesillerde meydana gelen ziyan ve kayboluşa dikkatimizi kerîmede buyurulur “Onlardan ehl-i kitâbın ilk nesillerinden sonra hayırsız bir nesil geldi ki bunlar kitaba yani Tevrât’a vâris oldular, ama âyetleri tahrif etme karşılığında şu değersiz dünya metâını alıp; Nasılsa affa nâil oluruz!» düşüncesiyle hareket ettiler. Af umarken bile; öbür yandan yine gayr-ı meşrû bir metâ, bir rüşvet zuhur etse, onu da alırlar. Peki onlardan, Allah hakkında gerçek olandan başka bir şey söylemeyeceklerine dair kitapta mevcut hükümler uyarınca söz alınmamış mıydı? Ve kitabın içindekileri ders edinip okumamışlar mıydı? Hâlbuki ebedî âhiret yurdu, Allâh’a karşı gelmekten sakınanlar için elbette daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı başınıza almayacak mısınız?” el-Arâf, 169 KAYIP NESİL Âyet-i kerîmede, ehl-i kitabın nesilden nesile mânevî mîrâsını intikalde yaşadığı kayba dikkat çekiliyor. Evet, evlâtlara kitap nakledilmiş, fakat o kitabın emir ve yasaklarına ittibâ şuuru verilememiş. Kitap; o nesillere okutulmuş, fakat gırtlaklardan aşağıya, gönle inmemiş, rûha sinmemiş... Âhiret; bilgi olarak öğretilmiş, fakat mîzan korkusu, âkıbet endişesi, esas hayatın âhiret olduğu şuuru vicdanlara yerleşmemiş... Kuru bir mîrasçılık... Buna karşılık, menfaatperestlik gelmiş; Allâh’a isyan ve helâl-haram gözetmeme perişanlıkları yaygınlaşmış... Bir başka âyet-i kerîme neticeyi hülâsa ediyor “Kendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zâyî ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını bulacak/gayyâya yuvarlanacaklardır.” Meryem, 59 Kaynak Osman Nuri Topbaş, Nesil Endişesi, Erkam Yayınları İslam ve İhsan Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiSonra bunların ardından namazı kılmayan ve nefislerine uyan bir nesil geldi. Bunlar, elbette cehennem çukuruna Okuyan Kur’an Meal-TefsirOnlardan hemen sonra salâtı namazı/ibadeti ziyan eden ve şehvetlere uyan bir nesil geldi.* İleride bir cehennem çukuru* ile karşılaşacaklardır. Edip Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiOnlardan sonra gelenler salatı yitirdiler ve heveslerine uydular. Nitekim, felakete sonra arkalarından gelen sonraki nesil, salatı zayi ettiler* ve şehvetlerine* uydular. Yakında kötülükleri kendilerine Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiOnların arkasından gelenler, arzularına uyarak namazı ihmal ettiler. Onlar, yakında yanlış kurgularıyla Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekOnlardan sonra, namazı bırakan ve benliklerinin isteklerine tutsak olan bir kuşak geldi. Sonunda, cezalarını İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anDerken onların ardından öyle bir kuşak geldi ki, ibadetin içini boşalttılar ve dünyevi zevklerin peşine düştüler; işte bu yüzden gelecekte olan derin bir düş kırıklığı Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiAma arkalarından öyle bir nesil geldi ki; namazı yitirdiler, şehvetlere uydular. Bunlar, azgınlıklarının cezasını Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıSonra onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz kılma duyarlılığını kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla sadeleştirilmiş Sonra bunların arkasından bozuk bir güruh geldi, namazı ziyan ettiler ve şehvetlerinin ardına düştüler; bunlar da Gayya kuyusunu Esed Kur'an MesajıOnların ardından, salatı boş veren ve yalnızca kendi şehvetlerinin, dünyevi tutkularının peşine düşen bir kuşak geldi; ve böyle yaptıkları için de, yakında tam bir düş kırıklığıyla İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiOnlardan sonra, namazı zayi eden, şehvet ve dünyevi tutkularının peşine düşen bir nesil geldi. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiSonra arkalarından bozuk bir güruh halef oldu, namazı zayi' ettiler ve şehvetleri ardına düştüler, bunlar da "Gayya" yı boylıyacaklarSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiOnlardan sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki, namazı zayi ettiler, şehvetlerine uydular. Onlar kötülük onların arkasından öyle nesiller türedi ki, namaz kılma duyarlılığını kaybettiler ve şehvetlerine kapılıp uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimSonra, arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki namazı bırakdılar, şehvetlerine uydular. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasına onların ardından namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. Onlar bu azgınlıklarının karşılığını Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıSonra onların ardından namazı bırakan ve arzularına uyan bir nesil geldi. Bunlar da hüsrana Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiKendilerinden sonra yerlerine öyle bir nesil geldi ki namazı zayi ettiler, şehvetlerinin peşine düştüler. İşte bunlar da azgınlıklarının cezasını Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüOnların ardından bir nesil geldi ki, salatı hakikatlerine yönelişi yitirdiler ve şehvetlere kendilerini beden kabulünün dürtülerine ve boş heveslerine tabi oldular... Gayyayı içinden çıkılamaz cehennem çukurunu boylayacaklar!Edip Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiOnlardan sonra gelenler namazı yitirdiler ve heveslerine uydular. Nitekim, felakete Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anBundan sonra arkalarından gelen sonraki nesil, salatı zayi ettiler* ve şehvetlerine* uydular. Yakında kötülükleri kendilerine Khalifa The Final TestamentAfter them, He substituted generations who lost the Contact Prayers Salat, and pursued their lusts. They will suffer the Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationThen, generations came after them who lost the contact prayer, and followed desires. They will find their Quran A Reformist TranslationThen generations came after them who lost the contact prayer, and followed desires. They will find their consequences. İniş Sırasına Göre KAF SURESİ İniş Sırası 34 • Mushaf Sırası 50 • Mekki Sure • 45 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 39. Ne derlerse desinler sen sabret. Güneş doğmadan önce akşam, yatsı ve sabah vakitlerinde bir de batmadan önce öğle ve ikindi vakitlerinde[*], her şeyi güzel yaptığından dolayı Rabbine Sahibine ibadet et. [*] Bkz. Sayfanın aşağısındaki İsra 17/78 ve Hud 11/114. MERYEM SURESİ İniş Sırası 44 • Mushaf Sırası 19 • Mekki Sure • 98 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 58. İşte Bunlar yukarıda anlattığımız elçiler, Allah’ın kendilerine nimet verdiği elçilerden; Âdem’in soyundan, Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in Yakub’un soyundan, doğru yolu gösterdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdendirler. Onlara Rahmân’ın ayetleri okunduğu zaman, ağlayarak secdeye kapanırlardı. 59. Onlardan sonra arkalarından öyle bir nesil geldi ki, Salâtı/Namazı zayi ettiler gereken önemi vermediler ve şehvetlerine uydular. Azgınlıklarının cezasıyla karşılaşacaklardır. TAHA SURESİ İniş Sırası 45 • Mushaf Sırası 20 • Mekki Sure • 135 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 11. Ateşin yanına varınca “Musa!” diye bir ses yükseldi. 12. “Ben, evet ben! Senin Rabbinim. Ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen, kutsal Tuva vadisindesin. 13. Ben seni seçtim. Şimdi sana bildirilecek şeyleri dinle. 14. Ben!Evet ben Allah’ım; benden başka ilah yoktur. Sen, bana kulluk et ve benim zikrim[*] için âyetlerimi kafana yerleştirmek için namazı düzgün ve sürekli kıl.. [*] Zikir Arapça’da doğru bilgi’ anlamına gelir. Allah'ın indirdiği bütün kitaplar, O'nun doğru bilgisinden oluştuğundan Zikir, onların ortak adıdır. Enbiya 21/24 Allah bütün varlıkları da o bilgiyle yarattığı için onlardan elde edilen bilgi de zikirdir. “Namazı benim zikrim için kıl.” buyurmasından anlaşılacağı üzere her namaz Allah’ın kitabını ve yarattığı şeylerin değerini kavramak için kılınır. Allah Teâlâ, yarattığı ayetlerle ilgili olarak şöyle buyurulur "Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün peşpeşe gelmesinde, sağlam duruşlu olanlar için göstergeler vardır. Onlar namaz kılarken; ayakta, oturarak ve yanları üstünde Allah’ı zikreder anlayarak Kur'ân okur, dua eder göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler. Derler ki "Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın, sana içten boyun eğeriz, bizi o ateşin azabından koru! Rabbimiz! Sen kimi o ateşe sokarsan rezil edersin. Yanlışlar içinde kalanların yardımcıları olmaz. Rabbimiz! Bize çağrıda bulunan birini işittik; Rabbinize inanıp güvenin’ diyerek imana çağırıyordu, hemen inandık. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla, kötü işlerimizi ört. Ruhumuzu iyilerin yanına al. Rabbimiz! Elçilerin aracılığı ile söz verdiğin her şeyi bize ver. Kıyamet günü bizi rezil etme. Sen sözünden dönmezsin." Rableri Sahipleri dualarını kabul eder ve şöyle der "Erkek olsun, kadın olsun, sizden kim iyi bir çaba gösterirse çabasını boşa çıkarmam. Biriniz, diğerinden olmasınız. Hele hicret eden, yurdundan çıkarılan, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve o yolda öldürülenler var ya; onların da kötü işlerini örter, katımdan bir ödül olarak içinden ırmaklar akan bahçelere sokarım." Güzel karşılık Allah katındadır." Al-i İmran 3/190-195 Zikir, zeka ile yapılan bir eylemdir. Zeka çalışmak için kelimeleri kullanır. Dolayısıyla Allah’ın emrine uygun şekilde namaz kılabilmek için ya okuduğumuz dua ve ayetlerin Türkçe anlamlarını çok iyi bilmeli ya da Türkçe dua ve ayetlerle namazı kılmalıyız. Aksi takdirde namazı Allah’ın zikri için kılmak mümkün olmaz. 130. Onlar ne derlerse desinler, sen sabret. Güneşin doğuşundan önce, batmasında önce ve gecenin bölümlerinde[*1] her şeyi güzel yaptığından dolayı Rabbine ibadet et. Gündüzün bölümlerinde [*2] de ibadet et; belki memnun kalırsın. [*] Gecenin bölümleri وَمِنْ آنَاء اللَّيْلِ ifadesinde "bölümler" diye anlam verdiğimiz ânâ = kelimesi çoğuldur. Arapçada çoğul en az üçtür. Kur’an’a göre güneşin batımından doğumuna kadar olan süre gece olduğu için gecenin en az üç bölümünün olduğu anlaşılır. Güneşin batımından gök kubbenin tamamen kararması yıldızlır kümeleşme zamanı olan güneşin -18 dereceye ulaşması arasında geçen birinci dilim içinde akşam ve yatsı namazları ve bunlara bağlı nafileler kılınır. Gök kubbenin aydınlanmaya başladığı sırada seher vakti girer. Sabah ışıklarının ufukta kümeleşip kümeleri birbirinden ayıran siyah ve bayaz ışıkların bir iplik gibi üst üste gelmesi sırasında imsak ve sabah namazı vakti girer. Güneş doğunca gece biter. Birinci bölümde akşam ve yatsı namazları, üçüncü bölümün ikinci kısmında sabah namazı kılınır. Bu ikisinin arası da gecenin en uzun bölümü olan gece yarısıdır. Bu vakitte güneş ışınlarının etkisi tamamen kaybolduğu için beyaz gecelerin yaşandığı yerlerde havanın iyice soğuduğu, diğer yerlerde de karanlığın en yoğun olduğu bölümdür..Bu bölüm ile seher vaktinde gece namazı kılınır. [*2]“Bölümler” diye tercüme ettiğimiz “etraf = اَطْرَافَ” kelimesi “taraf = طرف”ın çoğuludur. Arapçada çoğul, en az üçü ve daha fazlasını gösterdiğinden gündüzün ilk bölümü, güneşin doğmasından zeval vaktine kadar olur. İkinci bölümü öğle namazının, üçüncü bölümü de ikindi namazının vakti olur. Âyet, “ سَبِّحْ = kuluk et” emriyle başladığı, “namaz kıl” diye açık bir emir içermediği için bu ayette yapılması istenen ibadet nafile namazlar olur. Ebu Hureyre’nin şöyle dediği bildirilmiştir “Dostum Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem bana üç şey vasiyet etti Her ay üç gün oruç tutmak, iki rekat kuşluk duhâ namazı ve uyumadan vitir kılmam [Buhârî, Teheccüd 35; Muslim, Müsâfirîn 85 – 721]” 131. Dünya hayatının süsü olarak, kendilerini imtihan için üst üste nimetler verdiğimiz kişilere imrenme. Rabbinin verdiği rızık daha hayırlı ve daha kalıcıdır. 132. Ailene namaz kılmalarını söyle, kendin de ona dayan/ona devam et/vakitleri aksatmadan kıl! Biz senden bir rızık istemiyoruz. Güzel sonuç takvanındır! İSRA SURESİ İniş Sırası 50 • Mushaf Sırası 17 • Mekki Sure • 111 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 78. Namazı, güneşin zevalinden[1*] gecenin ğasakına[2*] kadar, bir de şafak ışıklarının kümeleştiği sırada[3*]sürekli ve tam kıl. Şafak ışıklardaki kümeleşme gözle görülür. [1*] batı tarafına yönelmesinden [2* ] Gecenin ğasakı, gecenin karanlığı anlamına geldiği gibi soğuk vakti anlamına da gelir. Lisan’ul-arab. Bulunduğumuz yerden Güneş ışınlarının tamamen çekilmesi, günün en serin vaktinin başlaması demektir. Beyaz gecelerin yaşanmadığı yerlerde Güneşin ufka uzaklığı en az 18 derece olur ve ufukta herhangi bir aydınlık kalmaz. Beyaz gecelerin yaşandığı yerlerde de, Güneş ortada olmasına rağmen gece serinliği iyice hissedilmeye başlar. Abdullah b. Ömer’e Şafak sorulunca “beyazlığın gitmesi”; ğasak sorulunca da, “kızıllığın gitmesi”dir, demiş Ebû Dâvûd,Salât 6. Bu, yerinde bir tespittir. Çünkü batı ufkunda oluşan kızıl ve beyaz ışık kuşaklarından beyaz kuşak kızıla karışınca yatsı vakti girer. Bu ince tabaka, başlangıçta bir kubbe gibi olur sonra tamamen kaybolur. Ufuktan Güneş ışınları çekilip en zayıf yıldızlar ortaya çıkınca yatsı vakti çıkmış, gecenin ortası diye de tanımlanan ğasak başlamış olur. [3*] Kur'ân, karaa قرأ fiilinin mastarı olan kur’ القُرْء veya kar’ القَرْء’dan türetilmiştir; kök anlamı toplamadır[Lisanu’l-Arab, قَرْء mad]. Mastar olarak kullanıldığı gibi makrû’ مقروء = bütünlük ve küme anlamında isim olarak da kullanılır. Kuran el fecri قُرْاٰنَ الْفَجْر doğuda, seher vakti aydınlığı ile Güneşin doğması arasında kümeleşen şafak ışıklar demektir. Yoğunlaşma görüntüsünü açıklayan âyet şudur “Ramazan’da Fecrin şafağın olduğu tarafta, ak çizgi kara çizgiden size göre tam seçilinceye kadar yiyin, için.” Bakara 2/187 Bu ayete göre namaz vakitlerinin üç değişmez özelliği vardır Güneşin zevali yani tepe noktasından batıya kaymasıdır. Bu, dünyanın her yerinde ve her mevsimde kolaylıkla tespit edilebilir. Bu sırada öğlen namazının vakti girer. Gecenin ğasakı Güneş ışınları tamamen çekilince hem hava kararır hem de günün en soğuk vakti başlar. Beyaz gecelerin yaşandığı yerlerde karanlık olmaz ama havadaki soğuma kendini iyice hissedilmeye başlar. Kuran el fecr. Bu üç değişmez özellik, her mevsimde ve dünyanın her yerinde gözlemlenebildiği için Sıvalbard’da, Güneş ufkun bir hayli üstünde iken bile gözlenebilmiştir. Âyette Güneşin sadece meridyen geçişinden söz edilmiştir. Eğer Güneşin doğuşu, batışı ve gecenin karanlığı ifadeleri kullanılsaydı kutup bölgesinde namaz ve oruç vakitlerini tespit imkansızlaşırdı. 110. De ki “İster Allah’ diye çağırın veya ister Rahman’ diye çağırın. Hangisiyle çağırırsanız çağırın, sonunda en güzel isimler O’nundur.” Namazında sesini çok yükseltme ve pek de kısma, bu ikisi arasında bir yol tut!.. HUD SURESİ İniş Sırası 52 • Mushaf Sırası 11 • Mekki Sure • 123 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 114. Gündüzün iki bölümünde[1*] ve gecenin gündüze yakın zamanlarında[2*] namaz kıl. Çünkü iyilikler namazlar, kabahatleri kötülükleri giderir. Bu, aklını başına alacaklar için bir hatırlatmadır. [1*] Öğle ve ikindide [2*] Arapçada çoğul en az 3’ gece namazı en az üçtür. Akşam, yatsı ve sabah namazları. EN’AM SURESİ İniş Sırası 55 • Mushaf Sırası 6 • Mekki Sure • 165 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 72. "Namazı düzgün ve sürekli kılın ve Allah’a saygılı olun; huzurunda toplanacağınız O’dur." İBRAHİM SURESİ İniş Sırası 72 • Mushaf Sırası 14 • Mekki Sure • 52 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 31. İnanmış kullarıma de ki namazlarını tam kılsınlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeyden gizli-açık hayra harcasınlar[*]. Bunu öyle bir gün gelmeden yapsınlar ki o günde ne alış veriş, ne de dostluk olacaktır. [*] Ayette gizli ve açık olarak buyrulduğundan bu harcamalar ihtiyaçları gidermek için değil, sadaka ve zekat kapsamında yapılan harcamalardır. RUM SURESİ İniş Sırası 84 • Mushaf Sırası 30 • Mekki Sure • 60 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 17. Öyleyse namaz [dua] ile Allah’ın yüceliğini zikredin/anın; akşamladığnız[akşam ve yatsı]da ve sabaha kavuştuğunuz zaman! 18. Övgü O’na mahsustur, göklerde de yeryüzünde de; gündüzün sonunda [ikindi vaktinde], öğleye erdiğiniz zaman da! 31. O’na yönelen kişiler olun, O’ndan çekinerek kendinizi koruyun. Namazı düzgün ve sürekli kılın. Müşriklerden/Allah'ı ikinci sıraya koyanlardan olmayın. ANKEBUT SURESİ İniş Sırası 85 • Mushaf Sırası 29 • Mekki Sure • 69 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 45. Bu Kitap’tan sana vahyedilen her şeyi anlayarak oku ve namazı tam kıl. Namaz her çeşit fuhuşu ve kötülüğü engeller. Allah’ın zikri Kitabı en önemlisidir. Allah, yaptığınız her işi bilir. Medeni Sureler BAKARA SURESİ İniş Sırası 87 • Mushaf Sırası 2 • Medeni Sure • 286 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 43. Namazı düzgün ve sürekli kılın, zekâtı verin;[1*] rükû edenlerle birlikte rükû edin![2*]. [1*] Zekat, belirli miktarda serveti olan Müslümanların üzerinde ekonomik bir yükümlülüktür. Zekat kelimesi, gelişme anlamına gelen "زكو" kökünden türemiştir; çünkü Müslümanlar tarafından, hem kendi kişiliklerini hem de diğer insanların durumlarını geliştiren bir ibadet olarak verilir. Zekat vermek, aynı zamanda malı dolaşıma sokarak, ekonomiyi de geliştirir. Zekat kelimesi, Kuranda daima belirlilik takısıyla birlikte, "ez-zakat" şeklinde geçer. Bu, ayetlerin indiği toplumda zekatın zaten bilinen bir kavram olduğunu göstermektedir. Sahip olunanların bir kısmını ihtiyaçlılara verme görevi Tevrat'ta da bulunmaktadır. Üçüncü ondalık Yasa'nın tekrarı 1422-29 ve 2612 ve tarlaların kenar ve köşelerinin ihtiyaçlılara bırakılması emri Levililer 2322 bunun örnekleridir. [2*] Bu âyet, ehl-i kitabın tıpkı bizim gibi namaz ve zekât ibadetleriyle yükümlü olduğunu gösterir. 45. Sabırlı[*] davranarak ve namaz kılarak yardım isteyin. Bu, Allah’a saygısı olanlardan başkasına ağır gelir. [*] Sabır Katlanmak, göğüs germek, direnmek, dirençli olmak anlamlarına gelir. 110. Namazı düzgün ve sürekli kılın, zekâtı verin. Kendiniz için önceden yaptığınız her iyiliğin karşılığını Allah’ın katında bulursunuz. Yaptığınız her şeyi gören Allah’tır. 149. Namaza kalktığın[1*] her yerde yüzünü Mescid-i Haram tarafına[2*] çevir. Rabbinin doğru saydığı budur. Yaptığınız hiçbir şey, Allah'ın dikkatinden kaçmaz. [1*] Kaf suresi 50/11. âyetteki anlama uygun olarak hurûc’a kıyam = kalkma anlamı verilmiştir. Namaz kılan, kıyama durur. [2*] Namazda Mescid-i Haram’ın kendisine dönmek gerekmez. Onun bulunduğu ana yöne dönmek yeterlidir. 150. Nerede Namaza kalkarsan, yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Nerede olursanız olun, namazda yüzünüzü onun tarafına çevirin ki insanların size karşı bir delili olmasın.[1*] İleri geri konuşan konuşur[2*], onlardan korkmayın, benden korkun. Bu, size olan iyiliklerimi tamamlamam ve sizin de hedefinize ulaşmanız içindir. [1*] Yahudi ve Hristiyanlar Kâbe’nin tekrar kıble olacağını bildikleri için, kıble değişmeseydi bunu bize karşı kullanırlardı. Kıblenin, tekrar değişeceğine dair bilgi, bugünkü İncil’de mevcuttur “Kadın, “Efendim, anlıyorum, sen bir peygambersin” dedi. “Atalarımız bu dağda tapındılar, ama sizler tapılması gereken yerin Yeruşalim’de olduğunu söylüyorsunuz.” İsa ona şöyle dedi “Kadın, bana inan, öyle bir saat geliyor ki, Baba’ya ne bu dağda, ne de Yeruşalim’de tapınacaksınız!” Yuhanna 419-21 [2*] Buradaki الا = illa edatına istisna-i munkatı anlamı verilmiştir. 153. Müminler! Sabırlı davranarak ve namaz kılarak yardım isteyin! Allah sabredenlerin yanındadır. 238. Namazları ve en orta namazı[1*] özenle sürekli kılın ve daima Allah’a içten boyun eğenlerden olun. [*] Kelimeye "orta" değil de "en orta" meali vermemizin sebebi el-vustâ = الْوُسْطَىٰ şeklinde ism-i tafdil yani bir şeyi diğerlerinden üstün gösteren isim kalıbında olmasıdır. Gün, gündüz ve geceden oluşur. Önce gündüz, sonra gece gelir. Yasin 36/40.Günü ikiye bölen şey, güneşin batışıdır. Gece ile gündüzün ortası olan bu vakitte kılınan namaz akşam namazı olduğu için "orta namaz" odur.. Namazlar diye meal verdiğimiz kelime salavat’tır. Arapçada çoğul, en az üçü gösterir. Ona orta namaz da ilave edilince dört olur. Ancak dördün ortası yoktur. Üçten sonra ortası olan ilk rakam beş olduğu için bu ayet, namazın beş vakit olmasının da delilidir. Akşam namazı, bu yönüyle de orta namazdır. Çünkü kendinden önce öğle ve ikindi, kendinden sonra da yatsı ve sabah namazı kılınır. Benzer durum, rekât sayıları açısından da geçerlidir. Ortası olan ilk rakam 3'tür. 3, 2 ile 4'ün ortasıdır. 4 ile dördün ortası olarak da düşünülebilir. Bütün bunlar akşam namazını en orta namaz yapar. Günün ilk namazının öğle namazı olması İsra 17/78 ve Hud 11/114da akşam namazını orta namaz yapar. Ayrıca 3'ü ortası olan ilk rakam yapan 1'i çıkarırsak, gece namazları ile gündüz namazları 8'er rekât olarak da eşitlenir. Bu özelliklerin diğer namazlarda olmaması, akşam namazını en orta namaz yapar. 239. Eğer korkarsanız[1*] namazı yürüyerek yahut binek üstünde kılın. Rahata kavuşunca Allah’ı, bu konuda bilmediğinizi size öğrettiği gibi zikredin[2*]. Allah’ın âyetlerini kafanıza yerleştirmek için namaz kılın[3*] [1*] Namazı vaktinde kılamamaktan korkarsanız. [2*] Namazda bir rekâtın kılınışı şöyle anlatılmıştır “O namazı kılarken Allah’ı, ayakta, oturur halde ve yanlarınız üzerinde anın.” Nisa 4/103 Tek rekâtta oturma ancak secdeden sonra olabilir. Nisa 4/102’ye göre tek rekât secde ile bittiği için oturduktan sonra bir secde daha yapmak gerekir. Bu da her rekâtta iki secdenin, secdeler arasında oturmanın ve bu sıradaki zikrin farz olduğunu gösterir. Kişinin yanları, kol ve bacaklarıdır. Vücut, kol ve bacaklar üzerinde iki şekilde durabilir. Birincisinde dizler ve dirsekler dik tutulup eller dizlerin üzerine konarak gövdenin yanların üzerinde olması sağlanır. İkincisinde de secde için başı yere koymadan önce dizler ve eller konur, karın dizlerden uzak tutulur ve böylece vücut yanların üzerine yerleştirilir. Bu durumda âyet, bir rekâtta kıyam, rüku ve secdenin şeklini bize anlatmış olur. [3*] Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen doğru bilgi, o bilgiyi kullanıma hazır tutmak, akla getirmek veya söylemektir. Müfredât ذكر ve عرف md. “... benim zikrim için âyetlerimi kafana yerleştirmen için namazı düzgün ve sürekli kıl.” Taha 20/14 NİSA SURESİ İniş Sırası 92 • Mushaf Sırası 4 • Medeni Sure • 176 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 43. Ey inanıp güvenenler müminler! Sarhoşsanız, ne dediğinizi bilinceye kadar; cünüpseniz yıkanıncaya kadar, namaza yaklaşmayın [1*]. Seyir halinde olursanız o başka. Hasta veya yolculuk halinde[2*] iseniz, yahut biriniz tuvaletten gelmişse ya da kadınlara temas etmiş olup su da bulamazsanız temiz bir toprağa [3*] teyemmüm edin. Ondan yüzünüzü ve ellerinizi silin mesh edin. Allah affeder ve bağışlar. [1*] Görüldüğü gibi namaz kılmaya engel olan tek şey sarhoşluktur. Adetli kadınların namaz kılamayacağına dair söylenen sözlerin sağlam bir dayanağı yoktur. [2*] [3*] saîdenصَعٖيدًا En yaygın anlamı topraktır. Ancak dış yüzey anlamına da gelir. Kur’an’da bu kelime Kehf 18/8 ayetinde Dünya’nın dış yüzeyi, yeryüzü anlamında geçmektedir. 101. Yolculuğa çıktığınızda, ayetleri görmezden gelenlerin kafirlerin size saldırı yapmasından korkarsanız, o namazı[*]yolculuk namazını kısaltmanızda bir günah yoktur. Çünkü kafirler, size açık düşmandırlar. [*] Sefer namazı, yolculukta kılınan namaz 102. İçlerinde olur da onlar için namazı tam kılarsan[1*], onların bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar ve silahlarını kuşansınlar; ilk secdeyi yaptıktan sonra çekilsinler; bu defa namazı kılmamış öbür kısım gelsin, seninle namaz kılsınlar[2*], tedbirli olsunlar ve silahlarını kuşansınlar. Kafirler ister ki silahlarınızdan ve eşyanızdan uzak kalasınız da üzerinize ani bir baskın yapsınlar. Yağmurdan zarar görür veya hasta olursanız, silahlarınızı bir yere koymanızda bir günah yoktur ama tedbiri elden bırakmayın. Allah, o kâfirlere küçük düşürücü bir azap hazırlamıştır. [1*] Allah’ın bize vakitli bir ibadet olmak üzere farz kıldığı namaz için 3 farklı durum söz konusudur. Normal koşullar altında kıldığımız namaz, yolculuk halinde kıldığımız namaz ve savaş halindeyken kıldığımız namaz. [2*] Namazın ve cemaatin önemi 103. O namazı kılarken[1*] Allah’ı; ayakta, oturur halde, ve yanlarınız üzerinde anın[2*]. Güvene kavuştuğunuzda o namazı tam kılın. Çünkü namaz, müminlere, vakitle sınırlı olarak[3*] farz kılınmıştır. [1*] Önceki âyette ifade edilen tek rekatlık namazı kılarken. [2*] Tek rekâtta oturma ancak secdeden sonra olabilir. Önceki âyete göre tek rekât secde ile bittiği için oturduktan sonra bir secde daha yapmak gerekir. Bu da her rekâtta iki secdenin, secdeler arasında oturmanın ve bu sıradaki zikrin farz olduğunu gösterir. Kişinin yanları, kol ve bacaklarıdır. Vücut, kol ve bacaklar üzerinde iki şekilde durabilir. Birincisinde dizler ve dirsekler dik tutulup eller dizlerin üzerine konarak gövdenin yanların üzerinde gelmesi sağlanır. İkincisinde de secde için başı yere koymadan önce dizler ve eller konur, karın dizlerden uzak tutulur ve böylece vücut yanların üzerine yerleştirilir. Bu durumda âyet, bir rekâtta kıyam, rüku ve secdenin şeklini bize anlatmış olur. [3*] Bu nedenle herhangi bir namaz kendisi için belirlenen vakit sınırlarının dışında kılınamaz. İNSAN SURESİ İniş Sırası 98 • Mushaf Sırası 76 • Medeni Sure • 31 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 25. Sabah akşam Rabbinin adını aklından çıkarma. [*] Onun sözleri hep aklında olsun. Zikretmek, hatırlamak, aklından çıkarmamak anlamına gelir. Detaylı açıklama için Bkz. Bakara 2/152 ve dipnotu. 26. Gecenin bir kısmında O’na secde et namaz kıl . Gecenin uzun bölümünde de O’na ibadet et namaz kıl, Kur’an’a çalış. [1*] Ayettin ilk cümlesinde secde et’ buyrulduğundan bunlar gece namazları olan akşam, yatsı ve sabah namazlarıdır. [2*] Ayetin ikinci cümlesinde tespih et’ buyurulmaktadır. Tespih, namaz da dahil Allah’a yapılan sürekli ibadetler, O’na boyun eğmek, kulluk etmek, O’nun indirdiğini anlayarak ve tekrar tekrar okumak anlamlarına gelir. HAC SURESİ İniş Sırası 103 • Mushaf Sırası 22 • Medeni Sure • 78 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 78. Allah yolunda hakkıyla mücadele cihad edin. Size fırsat veren O’dur. Bu dinde size bir güçlük yüklememiştir. Babanız İbrahim’in şeriatına uyun. Allah size daha önce Müslüman tam teslim olan’ adını verdi. Bu kitapta da o adı verdi ki elçimiz size örnek olsun. Siz de insanlara örnek olasınız. Namazı tam kılın, zekâtı verin ve Allah’a sıkı sarılın. O sizin en yakınınızdır; ne iyi dost ve ne iyi yardımcıdır. CUMA SURESİ İniş Sırası 110 • Mushaf Sırası 62 • Medeni Sure • 11 Ayettir Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 9. Ey inanıp güvenenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alış verişi bırakın; Allah’ın zikrine[1*] koşun[2*]. Bilseniz bu sizin için daha hayırlıdır. [1*] Allah’ın zikri, Allah’ın kitabıdır Hicr 15/9, Enbiya 21/24. Allah’ın zikrine koşmanın ilk anlamı, cuma hutbesidir. Çünkü hutbe, Allah’ın kitabı ile ilişki kurarak bir konuyu anlatmak için okunur. Namaz da o Zikri öğrenmek için kılındığından Taha 20/14 Allah’ın zikrine koşmanın ikinci anlamı Cuma namazına gitmektir. [2*] Bu emir, kadın için de erkek için de geçerlidir. 10. Namazı bitirdiğinizde yeryüzüne dağılın[*] ve Allah’ın lütfunu arayın. Allah’ın sözlerini sık sık hatırlayın ki umduğunuza kavuşasınız. [*] Cuma namazı kılındığı takdirde öğle namazı kılınmamasının nedeni bu ayettir. MAİDE SURESİ İniş Sırası 112 • Mushaf Sırası 5 • Medeni Sure • 120 Ayet Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım. 6. Ey inanıp güvenenler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı[1*] ve ayak bileği kemiklerine kadar ayaklarınızı mesh edin[2*]. Eğer cünüp olmuşsanız[3*] yıkanın. Hasta veya yolcu olur yahut sizden biri ayak yolundan[4*] gelir ya da kadınlarınızla birlikte olur da [5*] su bulamazsanız, temiz yüzeye toprağa yönelin; onunla yüzünüzü ve ellerinizi meshedin. Allah, size güçlük çıkarmak istemez. Onun isteği sizi arındırmak[6*] ve size olan nimetini tamamlamaktır. Belki görevlerinizi yerine getirirsiniz. [1*] Ayetin bu bölümüne "başınızın bir kısmı" anlamı verilebileceği gibi "başınızın tamamı" anlamı da verilebilir. Hanefiler başın dörtte birini, Şafiiler de çok az bir yerini mehtmeyi farz sayarken Malikîler ve Hanbeliler başın tamamını meshetmenin farz olduğunu söylemişlerdir. [2*] Mesh Bir şeyin üzerine elle dokunma. [3*] Cünüp Cinsel ilişkiyle veya başka yolla meyana gelen orgazm hali. [4*] Kişinin boşaltma ihtiyacını giderdiği yer, tuvalet, hela [5*] Cinsel ilişkide bulunursanız. Cünüplük de bu kapsamda yer alır. [6*] O gün güven içinde sizi uykuya daldırmış, sizi arındırmak, sizden şeytanın pisliğini gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı yere sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırmıştı Enfal 8/11 91. Şeytanın istediği tek şey Hamr kişiyi sarhoş edip uyuşturan şey ve şans oyunlarıyla aranıza düşmanlık ve nefret sokmak bir de Allah’ın Zikri’nden Kur’an’dan ve namazdan sizi alıkoymaktır. Artık vazgeçersiniz değil mi? Und Gott will sich euch zuwenden; diejenigen aber die den Begierden folgen wollen daß ihr eine gewaltige Abweichung Gott will sich euch zuwenden; diejenigen aber die den Begierden folgen wollen daß ihr eine gewaltige Abweichung tevbelerinizi kabul etmek ister; şehvetleri ardınca gidenler ise sizin büyük bir sapma ile sapmanızı Gott will sich euch zuwenden; diejenigen aber die den Begierden folgen wollen daß ihr eine gewaltige Abweichung sizin tevbenizi kabul etmek istiyor. Halbuki şehvetlerine uyanlar ise sizin doğru yoldan büyük bir meyl ile sapmanızı böyledir. Çünkü onlar Allahı kızdıran şeylerin ardınca aktivitelere bakarak küçük değişimleri azaltmak yerine Taliban bölük yerleştirmesini takip kuzeyden geldiler ve sonra gerillaları izleyen nesiller yaşlandılar zayıfladılar ve überstanden den Sturm und folgtendem Delta Flyer zu einem fırtınasını atlattık ve Delta Flyerın izini M-sınıfı bir gezegenimsiye kadar sie folgtendem was die Teufel unter der Herrschaft Sulaimansden Menschen onlar Süleymanın mülkü nübüvveti hakkında şeytanların anlattıklarına Schwärme folgtenden Eisenbahnbauern auf Schritt und Tritt. Sie verschlangen den Wochenlohn schneller als sürüler demiryolu işçilerini adım adım takip etti ve haftalıklarını çekirgeler gibi bir çırpıda yiyip wissen nicht ob Larkins Männer den Marschalls folgten oder die Informationen von innen adamları mı takip etti yoksa içeriden mi öğrendiler sie liefen los folgtenden Fußspuren der Dorfbewohner bis sie sie fanden und an ihnen bunlar kalkıp köylülerin izlerini takip etmişler ve köylüleri bulup onları sagten"Sollen wir etwa dir gegenüber den Iman verinnerlichen während dir die Nichtgeachteten folgten?!Dediler ki'' Sana bayağı kimseler uymuşken biz sana inanır mıyız?Nach dem Anschluss Österreichs an Deutschland folgten Emigranten aus Österreich und später aus den im Zweiten Weltkrieg besetzten Almanyaya bağlanmasından sonra Avusturyadan ve daha sonrasında II. Dünya Savaşında işgal edilen ülkelerden gelen sığınmacılar onları takip als wir den Anzeichen folgten… fanden wir diesen Ort hier der aussieht wie ein izleri sürdükten sonra bir savaş meydanı sayılabilecek bu yere geldik. Sonuçlar 7451, Zaman Bizleri yaratan ve yaşatan Yüce Rabbimize hamd olsun. Kendisini bizim için örnek kıldığı Rasulüne salat ve selam olsun. Toplumsal istikametin sürekliliği, nesillerin istikamet doğrultusunda yetişmesine bağlıdır. Bu döngü ise aynı zamanda her neslin omuzunda şerefli bir yüktür. Kuşaklar “emaneti” birbirine dosdoğru bir şekilde taşımak zorundadır. Bu konuda gevşeklik göstermek sapmakla eş değerdir. Geçmiş nesilden alınanları gelecek nesle bozmadan, eklemeden çıkarmadan taşımak tüm kuşakların sorumluluğundadır. Bunun için ufku geniş olmak ve günübirlik hengamelerin içinde boğulmamak gerekir. Rabbimizin Kerim Kitabı’nda nesillere dair iki ayeti vurgulayarak üzerinde tefekkür/tezekkür/tedebbür etmeye çalışacağız. وَالَّذِينَ جَاؤُوا مِن بَعْدِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِإِخْوَانِنَا الَّذِينَ سَبَقُونَا بِالْإِيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فِي قُلُوبِنَا غِلًّا لِّلَّذِينَ آمَنُوا رَبَّنَا إِنَّكَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ “Onlardan sonra gelenler şöyle yakarırlar "Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla göçüp gitmiş olanları bağışla! İman edenlere ilişkin gönlümüzde en küçük bir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphe yok ki Sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” Haşr10 فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا “Derken onların ardından öyle bir kuşak geldi ki, ibadetin içini boşalttılar ve dünyevi zevklerin peşine düştüler; işte bu yüzden gelecekte olan derin bir düş kırıklığı yaşayacaklar.” Meryem59 Bu iki ayet-i kerimenin bize verdiği mesajlarda gelecek neslin inşasının kodlarını görebiliyoruz. Gelecek neslin veyahut gelmiş olan neslin ruh dünyasını bu ayetlerdeki hikmetlerle mayalamalıyız. Yani ruhun, kıvamına ehsene teqvim ulaşması için daha doğrusu bu kıvamın süreklilik kazanması için, ayetlerdeki hikmetleri bizler de bu dünyada nesillerimize üflemeliyiz. Yüce Allah bizi yeryüzüne selim bir ruhla gönderdi, bize düşen ise nesillerimizdeki bu selim ruha süreklilik kazandırmak. Kullanacağımız malzeme elbette ki vahiy olmalıdır. Kendisinde hikmetleri barındıran vahiy. Yüce Rabbimiz vahyindeki hikmetleri yakalama cehdimizi kavi kılsın, daim kılsın. Hayat bu hikmetlerle akar ve ahrete doğru ilerler. Hikmetsiz yaşayanlar bu hayatta donakalırlar. Zaman bitmeden onlar biter. Hayat bitmeden onlar sürelerini sıfırlamış olurlar. Haşr suresindeki ayette yüce Rabbimiz, gelmiş olan bir kısım nesillerdeki şu özelliğe vurgu yapıyor “Kendilerini ve kendilerinden önce iman etmiş olanları bağışlama isteği” Sübhanallah Nesil, gözlerini “estağfirullah” diyerek açıyor. Üstelik bu istiğfar, kendisi başta olmak üzere iman etmiş olan önceki kardeşleri için. Nesil de bir bağ var İman Bağı. Tarihini iman bağı üzere tecessüm ettiren ve böylece tarihin zindanından böylece kurtulan bir nesil. Kan bağı üzere tecessüm eden bir tarihin dar alanından kurtulan ve kendisinden önce iman etmiş olan bir topluluğun bu emaneti taşıdığını bilen, bu emanetin ise şu an kendi omuzunda olduğunun farkında olan bir nesil. Öyle ki hem kendisi için hem de kendinden önce iman etmiş olanlar için ta baştan “istiğfar” isteğinin şuurunda olan bir nesil. Tıpkı Nasr Suresi’nde “İnsanların Allah’ın dinine fevc fevc girdiğini gördüğünde Rabbini hamd ile tesbih etmesi ve ardından istiğfar dilemesi istenen” nebi’nin durumu gibi. Gelecek neslin inşasında istiğfar bilinci taşıyan ve tarihinin başlangıcını kanla/ırkla değil imanla başlatma bilinci kendini apaçık gösteriyor. Gelecek neslin veyahut gelmiş olan neslin yani bugünkü neslin ruhundan yer etmesi gereken şeylerden birinin iman etmiş olan kardeşlerine KİN beslememesi. Oysa ilahi yansımadan kopuk tarih, ard arda gelen nesiller üzerinden hep kin taşımıştır. Nesillere bırakılan şey adeta kin dolu bir geçmiş olmuştur. Buna dikkat etmeliyiz. Nesiller istiğfar bilinci ile donanmalı ve kinden uzak durma şuuruyla kendini ilerletmelidir. Onlardan sonra gelenlerin özellikleri bunlar olmalıdır. Neslin inşası tarihsel bir sorumluluktur. Kuran, nesilleri takip etmiştir, izlemiştir. Haşr Suresi’nin 10. ayetinde “olumlu nesil” profili çizen Rabbimiz, Meryem Suresi’nin 59. Ayetinde ise “onlardan sonra gelenler…” diyerek sonraki neslin kendinden öncekine nazaran “olumsuz profilini” çizmiştir. Meryem Suresi’ndeki nesil örneğinden kendimize dersler çıkarabiliriz. Nesil inşa etme derdine/tasasına düşen cehd sahibi insanlar elbette bunun uzun soluklu bir ameliye olduğunu bilirler. Yeşeren nesiller olduğu gibi kuruyan nesiller de olabiliyor. Ancak umutsuzluğa düşmeden yeşeren nesillerin üzerine eğilmek ve onların boy vermesi için gece gündüz demeden çalışmak gerekir. Aslında şunu da ifade etmeden geçmek istemiyorum. Aktif/şuurlu bir nesil inşa etme derdine düşmeden önce, zihinsel ve duygusal bir olgunluk da gerekiyor. Nesil inşa etmek, basit bir temenni değildir. Kaygılarla dolu bir hayat bekliyor olacak insanı. İlgilendiğiniz gençlerin şeytanlar tarafından alıkonulmaması için insanın içine düşeceği kaygı bile saçları ağartmaya yeter. Evet nesil inşası, saçları ağartan bir süreçtir. Gam yüklü zamanlar ile birlikte yetişen nesillerin ürettiği salih ameller birlikte olacak, yani her zorlukla beraber bir kolaylık olacaktır inşallah. Meryem Suresi’nin 59. Ayetine dönersek şunu göreceğiz “Onlardan sonra gelenler…” ifadesiyle vurgulanan neslin, salatı terk eden/kaybeden/içini boşaltan ve bununla birlikte şehvetlerine tabi olanlardan olduğu anlaşılıyor. Kaybedilmiş neslin özellikleri işte bunlar. Salatı terk etmek/kaybetmek ve şehvetlerine tabi olmak. Allah yolunda insan yetiştiren rabbaniler bu iki negatif duruma dikkat etmelidirler. Salat[1], İslam’ın emrettiği eylemlerin temel kavramlarından biridir. Özelde namaz anlamıyla meşhur olmuştur ancak genel olarak da İslami şahsiyeti ayakta tutan, canlı tutan eylemlerin tamamını kuşatır. Salatı sadece namaz olarak algılamadığımız da kavramın taşıdığı anlamın ağırlığı daha da iyi anlaşılıyor. Kuşatıcı bir anlama sahip olan bu kavramın ameli boyutunun hayattan çekilmesi hayatın çökeceği anlamına geliyor. Salat, en genel anlamıyla bağlılık vurgusu taşıyor. Kime? Yüce Allah’a. Namaz ibadetinin salatla ifade edilmesi ise namazın önemine işaret ediyor. Günlük olarak Yüce Allah’a bağlılık ve teslimiyet göstergesi olan namazın ifası, bilinci ve bedeni sürekli teyakkuzda tutmaya matuf bir amaç taşır. Günde beş defa Allah’ın huzurunda kıyamda, rükuda ve secdede durmak bilincin/imanın güncellenmesi demektir. Bunu kaybeden nesiller elbette ki “kaybedilmiş nesiller” olarak tarihe geçecektir. Nitekim Yüce Rabbimiz bu ayette de bunu ifade etmiyor mu? Salâtın toplumsal destek boyutu, toplumun sorunlarına çözüm arama girişimleri de nesil inşasının en önemli buutlarından biridir. Kafasını ve gönlünü yaşadığı toplum için feda etmeyen, toplumda olup bitenlere bigane kalan bir nesil kaybedilmiş bir nesildir. Günümüz Müslüman toplumların karakteristik özelliklerinden biri de “suya sabuna dokunmama” deyimiyle kendini net ifade ediyor. Bir kere suya ve sabuna dokunmasan kirli kalırsın, ne biçim ifade bu?! Toplumsal sorunlara çözüm bulmazsan yani bu sorunları suyla/sabunla-bilinçle/eylemle temizlemezsen sen de bu sorunların meydana getirdiği kokuşmuşluğa maruz kalırsın. Çünkü sen de bu toplumun içindesin. Basit düzeyde ele alırsak arabada giderken yola çöp atan birinin bu eylemi seni rahatsız etmiyorsa salatı kaybetmişsin demektir. Bu basit örnek üzerinden toplumdaki bütün olumsuzluklara karşı kayıtsız kalmanın insanı nereye götüreceğini tahmin edebilirsin. Salatı yani toplumun topluca ilahi mesaja yönelmesi uğrunda gösterilmesi gereken çabayı terk edenler şehvetlerinin esiri olacaklardır. Ayette vurgulanan kaybedilmiş neslin ikinci özelliği ise “şehvetlerine ittiba” etmiş olmalarıdır. Şehvet kelimesinin nötr anlamı, nefsin istediği şeye meyletmesidir.[2] Şehvetin çağrışım yaptığı olumsuz mana, zihinlerde yer tutar. Çünkü nefsin yaratılış itibariyle meylettiği meyletmesi gerektiği istekler vardır. Bunlar da şeriatın kontrolünde gerçekleşir. İşte olumsuz mana bundan sonra başlar yani şeriatın kontrolünün dışına çıkarak isteklere meyletmektir. Nefsin doyumsuz isteklerinin esiri olmak, ona kilitlenmek ve şehveti/hazzı hayatta gaye edinmek “kaybedilmiş nesillerin” belki de varacağı berbat bir sondur. Bunun için çocukluk döneminden itibaren nesilleri koruma altına almamız gerekiyor. Belki de anne karnından itibaren. İnsan, alışkanlıklarının çocuğu olarak tanımlanır. Salat bilincine ulaşmamış ve şehvetine tabi olmuş nesiller, bu berbat hallerini alışkanlık haline getirdiği zaman bu berbat durum kök salacaktır nesillerde. Bundan dolayı nesillerin inşasının dönemsel olarak geç başlamaması gerekir. 15 yaşına kadar çocuğunun tv’lerde neleri izlediğini, kimleri takip ettiğini umursamayan anne babalar belki de işte bu “kaybedilmiş nesillerin” mimarlarıdır. İşte tam buradayken anne babaların “nesil inşasında” ne kadar önemli bir konumda olduklarını bilmemiz gerekir. Bu ayetin günümüze yansımasını fark etmek pek de zor olmayacaktır. Çünkü Batı merkezli pozitivist düşünceden peyda olan Kemalizm ve onun farklı varyantları bu topraklarda nesillerin köküne adeta kibrit suyu dökmüştür. Ortaya salatı terk etmiş ve şehvetlerine tabi olmuş bir nesil çıkmıştır. İşte bu noktada Rabbanilere düşen, vahiyden ve nebevi uygulamalardan güç alarak nesli düştüğü bu durumdan kurtarmaktır. Salat kavramının Allah’a bakan yönü, insanın kendisine bakan yönü ve topluma bakan yönü vardı. Bu üç yönü kaybeden nesil elbette ki şehvetinin dizginlerini tutamayacak ve onun esiri olacaktır. O halde bizlere düşen fıtrata uygun eğitim yöntemleriyle, gönüllere girecek bir tarzla nesillerimizi içlerine düştüğü bu bataklıktan kurtarmaktır. Ve bizler arkamızdan, kendileri ve kendinden önce iman etmiş olan kardeşleri için istiğfarda bulunacak ve kardeşlerine karşı kalbinde kin duymayacak nesiller bırakacağız inşallah. Bu hedeften saparsak bizler de salatı terk edenlerden oluruz. Nesillerin inşası terkibi, söylemden ziyade eyleme ihtiyaç duyan bir terkiptir. Bunun iyice farkında olmalıyız. Planlı programlı kurumsal çalışmalarımızı daha güçlendirmeliyiz. Anne babaları bilinçlendirmek, nesillerin inşasında yapılması gereken elzem girişimlerden biridir. Toplumun şuurlanması uğrunda kurumsal çaba gösteren yapılar ailelere yönelik çalışmalarını güçlendirmek zorundadır. Anne ve babanın evde çocuklarıyla nasıl ilişki kurdukları bizim için en temel meseledir. Yukarıdaki iki ayette anlamaya çalıştığımız mesele nesillerin inşasında olması gereken özellikleri tespit etmek ve aynı zamanda olmaması gerekenleri de. Bunları madde madde ortaya koyarsak; 1 İstiğfar Bilincine Sahip Bir Nesil 2 İman Etmiş Kardeşlerine Karşı Kalbinde Kin’e Yer Vermeyen Bir Nesil 3 Kendinden Önceki İman Etmiş Olanlarla Tarihsel Birlikteliğin Farkında Bir Nesil 4 Salatı Kuşanan, Ayakta Tutan, Kaybetmeyen Bir Nesil. 5 Şehvetine Esir Olmayan ve Şeriatın Kontrolünde Olan Bir Nesil ** Not Öncü Tefekkür dergimizin nice hayırları beraberinde getireceğine inanıyorum. Kardeşlerimizin bu girişimlerini toplumsal değişimde, salat uygulamada önemli bir araç olarak görüyorum. Dergiler, fikirlerin kaleleridir, önemlidir. Özellikle genç nesillere ulaştırılması gereken fikirler açısından önemli bir araçtır ve aynı zamanda yine genç nesiller için kendilerini ifade edebilecekleri bir zemindir. Rabbim daim ve kaim etsin. Mustafa TOSUN [1] صلو[salv] İsim olarak “uyluk, sırt” , صلو[salv], “insanın ve dört ayaklı hayvanların sırtı, kalça ile diz arası; bacağın, diz ile kalça arasındaki bölümünü” , fiil olarak sözcük; “uyluklamak, arka çıkmak, sırtlamak, destek istemekdua,dua etmek; destek istemek için yalvarma, yakarış; konuşma, söylev, nutuk, övgü, methiye, desteklemek, uğrunda çalışmak, yardım etmek, sorunları sırtlamak, topluma destek olmak, bacağın, diz ile kalça arasındaki bölümünün uyluğun yatay duruma getirilerek bir yükün altına uzatılması şeklinde bir hareket, yakından takip etmek, izlemek, uymak, bağlı kalmak; irtibata geçmek veya irtibata geçilmek; hayvanın kuyruğunun çıktığı yer, but. ilk atın peşinden bir burun farkıyla giden ata el-musalli, bağlılık, söze, ahde, anlaşmaya, misaka bağlılık. [2] Müfredar, Rağıp El İsfehani, Ş-h-v maddesi.

onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki