Buikilinin isimleri Cole ve Sherri. 10 yaşındalar ve Teksas'ta yaşıyorlar. Sherri'nin annesine göre yaklaşık 1 yıldır da 'çıkıyorlar.'. Sherri'nin annesi Nicole Rodriguez, Cole'un Sherri'den eve dönüş partisi sırasında 4. sınıfa başlamak üzereyken hoşlanmaya başlamış. Şimdi ikisi de 5'e gidiyorlar. Cole beyzbol
Yasaklı. Minik Bir Çocuğun Şehit Babasına Yazdığı Mektup. Yine seni özledim.Yine aklım karıştı baba..Özlem aklı karıştırır mı? Bunu öğretmemiştin bana. Bugün benim doğum günüm.Şimdi sekiz yaşımdayım.büyüdüm erkek oldum ama hala anlamıyorum sen neden yoksun baba.Önlük bana çok yakıştı. Senin hep görmek
Annesinin onu, ahlâki yönden zedelenmiş olarak gördüğü düşüncesine dayanamaz. Bu yüzden ailesine karşı alışılmış davranış tarzını harekete geçirir. Overbeck’e mektup gönderdiğinin ertesi günü, annesine Leipzig’den bir kart atar: Sevgili anneciğim, başımın ve gözlerimin ağrısından iki gecedir uyuyamaz haldeyim.
Normaldir doğru bir cevap almak ve kötü bir ruh hali ve caydırıcılığa yol açmayacak şekilde tavsiye için çocuk doktorunuzdan tavsiye istemeniz doğru olur. Artık bebeğe iyi bakmanın harika, güzel bir görevi var. o orada, beşikte, büyümeyi bekliyor. Herkesin size vermek istediği tavsiyeler, çünkü onlar zaten anne veya
Skandal yaratan olayın ardından öğretmen öğrencisinin annesine de bir mektup yazdı. 22.02.2014 - 14:58 Öğretmeni çocuğun annesine yazdığı özür mektubu ele verdi.
5JzKCA. -BuRHan-BuRHan-AdministratorMesaj Sayısı 510Rep Gücü 2147483647Rep Puanı 51339Canlılık Kayıt tarihi 09/02/08Yaş 27Post n°1 Bir seri katilin öldürdüğü çocuğun annesine yazdığı mektup tarafından -BuRHan- Salı Haz. 16, 2009 304 amŞüphesiz bir seri katil tarafından yazılan en hasta mektup yamyam çocuk katili Albert Fish’in 1928 yılındaki on iki yaşındaki kurbanı Grace Budd’ın annesine 8 yıl sonra 1934 te yazdığı mektuptur. Büyük şanstır ki Bayan Budd okuma yazma bilmiyordu ve böylelikle bu rezil mektubu okuma dehşetinden kurtulabilmişti. Bu mektubun aslı bu gün sanatçı Joe Coleman’ın Sevgili Bayan Budd1894’te bir arkadaşım Steamer Tacoma gemisinde denizci olarak denize açılmıştı. San Francisko’dan Hong Kong’a gitmek üzere yola çıkmışlardı. Limana varınca iki arkadaşı ile karaya çıkmışlar ve çok içip sarhoş olmuşlar. Döndükleri zaman geminin limandan ayrıldığını görmüşler. Bu sırada orada kıtlık hüküm sürmekteymiş. Etin kilosu 2-6 dolar arasındaymış. Çok fakir olanlar arasında açlık sıkıntısı o kadar büyükmüş ki diğerlerinin açlıktan ölmesini önlemek amacıyla 12 yaşından küçük tüm çocuklar et olarak pazarlanmaları için kasaplara satılıyorlarmış. Herhangi bir kasaba gidip pirzola biftek kuşbaşı isteyebilirmişsiniz. Çıplak bir çocuk vücudunun bir kısmı önünüze getirilir ve istediğiniz parçaları kestirebilirmişsiniz. Bir kızın veya oğlanın kalça kısmı en lezzetli bölümmüş ve dana kotlet olarak satılan en pahalı etmiş. John orada çok uzun kalmış ve insan etine karşı bir düşkünlüğü oluşmuş. New York’a dönünce biri 7 diğeri 11 yaşında iki oğlan çocuğu çalmış. Onları evine götürüp soymuş ve bir dolaba kapamış. Sonra tüm giysilerini yakmış. Her gün etlerinin iyi ve yumuşak olması için onlara işkence yapıp dövmüş. Önce 11 yaşındaki oğlanı öldürmüş çünkü onun poposu daha tombul ve tabi ki daha etliymiş. Kafası kemikleri ve bağırsaklarından başka vücudunun her bir parçasını pişirip yemiş. Fırında pişirmiş tüm popsunu haşlamış kızartmış ve kuşbaşı yapmış. Küçük oğlana da aynı şeyleri yapmış. Ben o zamanlar 409 Doğu 100. Sokak’ta oturuyordum. Bana insan etinin çok lezzetli olduğunu o kadar sık söylemişti ki ben de tatmayı aklıma koydum. 3 Haziran 1928 Pazar günü sizin 406 Batı 15. Sokak’taki evinize geldim peynir ve çilek getirdim. Öğlen yemeğini birlikte yedik. Grace kucağıma oturdu ve beni öptü. Onu yemeyi aklıma koydum. Onu bir partiye götüreceğimi söyledim. Siz de evet gidebilir dediniz. Onu Westchester’da daha önce gözüme kestirdiğim boş bir eve götürdüm. Oraya vardığımızda ona dışarıda beklemesini söyledim. Kır çiçekleri toplamaya başladı. Yukarı çıktım ve tüm giysilerimi çıkardım. Çıkarmasaydım üzerlerine kanın bulaşacağını biliyordum. Her şey hazır olunca pencereden onu çağırdım. O odaya girinceye kadar bir dolapta saklandım. Beni çıplak görünce ağlamaya başladı ve merdivenlerden inmeye çalıştı. Onu yakaladım ve o da bana annesine şikayet edeceğini söyledi. Önce onu tamamen soydum. Nasıl da tekmeledi ısırdı ve tırnakladı. Boğazını sıkarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama götürebilmek için ufak parçalara böldüm. Pişirdim ve yedim. Fırında pişen küçük poposu öylesine yumuşak ve tatlıydı ki. Tüm vücudunu yemem dokuz gün sürdü. Ona tecavüz etmedim ama istesem bunu yapabilirdim. Bir bakire olarak
herhangi bir zamanda annemin veya eş dostun masum email iletilerinden biri şeklinde önüme gelse muhtemelen benim de gözlerimin dolmasına sebep olacak mektup. ancak son birkaç günde devlet büyüklerimizin malum konuda birbirini takip eden akıllar zarar açıklamalarından sonra bu açıklamaların negatif etkisini azaltmak için ortaya attığınız bu uydurma mektuplarla ancak ortalama bir akp seçmenini kandırırsınız siz diyorum. son derece acımasız, empati yoksunu bir mektup. kürtaj zevk olsun diye yaptırılmıyor, bebek istemeyen, o bebeğe bakamayacak durumda bulunan bir çok kadın, zorunda olduğu için o operasyonu geçiriyor. kürtaj sonrası kadının zaten psikolojisi bozuluyor ama o mecbur kalmış kadını bir de böyle duygu sömürüleriyle üzmek vicdansızlıktır. ucuz edebiyattır. cefakar anamo azgın pezevenge söyle de durulsun artık, gözümü çıkaracak götveren ya. kürtaj yaptırmak zorunda kalmış onlarca anne ya da anne adayının canını acıtmak için yazılmış bir mektuptan ibarettir. siz hala kadınların keyfekeder kürtaj yaptıklarını düşünüyorsunuz değil mi? kafalar şahane... bkz 28788339 yok yere abartılmış, feleğin çemberinden geçmiş birinin ağzıyla yazılmış mektuptur. ulan daha kedi yavrusu kadar bebe nasıl kursun bu cümleleri, nasıl bu kadar olayın farkında olsun. annenin karnı kadar dar bir yerde olduğunu farkedip yaşabileceğini mi zannediyorsun; suyun içinde? algı falan yok aslanım, saçmalamayın. burayı okuyup da kürtaj düşünen bir anne adayı için, bir kısa mektup da benden."eğer kürtaj aklına bir kere girdiyse, onu artık yaptır. zaten doğsam da, hayatımın ilk beş yılını asla hatırlamayacağım. beni aldırmak istiyorsan, büyük ihtimalle sağlam bir sebebi vardır. dolayısıyla, ne bana hayatı zehir et, ne de kendine. çünkü şimdi sen tek başına bir kez ölmezsen, beni doğurduğunda, ömür boyu hep birlikte defalarca öleceğiz. asla canım yanmayacak, asla bir şey anlamayacağım. doğup da, o korktuğun hayatı bana yaşattığını düşünsene. ve canım annem, sen iyiliklere doymazsın ama, bir şey daha istiyorum senden. babama da söyle lütfen; şartlarınız çok iyi olmadan, bana çok güzel bir ortam hazırlamadan, sadece keyfiniz ve çocuk isteğiniz için beni dünyaya çağırmayın tekrar. emeğiniz büyük, bir şey söyleyemem size ama çok zorlanırım. çok üzülürüm. hadi şimdi yaptıralım kürtajı da, ben de rahatlayayım. burası çok dar lan. yine görüşeceğiz, emin ol. öpücük canım. bb" kamçılı planaryanın koli basiline yazdığı umutsuz aşk mektubundan sonra çok hücreliler camiasının en ilkel eserlerinden biridir. merkezi sinir sistemi olmayan bir canlının ağzından şiir yazmak sanatına "intak" denir.. sanırım yani.. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın.
1 Şüphesiz, bir seri katil tarafından yazılan en hasta mektup, yamyam çocuk katili Albert Fish in1928 yılındaki on iki yaşındaki kurbanı Grace Budd ın annesine 8 yıl sonra 1934 te yazdığı mektuptur. Büyük şanstır ki Bayan Budd okuma yazma bilmiyordu ve böylelikle bu rezil mektubu okuma dehşetinden kurtulabilmişti. Bu mektubun aslı bu gün sanatçı Joe Colemanın koleksiyonundadır. Çok Sevgili Bayan Budd, 1894te bir arkadaşım Steamer Tacoma gemisinde denizci olarak denize açılmıştı. San Francisko dan Hong Kong gitmek üzere yola çıkmışlardı. Limana varınca iki arkadaşı ile karaya çıkmışlar ve çok içip sarhoş olmuşlar. Döndükleri zaman geminin limandan ayrıldığını görmüşler. Bu sırada orada kıtlık hüküm sürmekteymiş. Etin kilosu 2-6 dolar arasındaymış. Çok fakir olanlar arasında açlık sıkıntısı o kadar büyükmüş ki diğerlerinin açlıktan ölmesini önlemek amacıyla 12 yaşından küçük tüm çocuklar, et olarak pazarlanmaları için kasaplara satılıyorlarmış. Herhangi bir kasaba gidip pirzola, biftek, kuşbaşı isteyebilirmişsiniz. Çıplak bir çocuk vücudunun bir kısmı önünüze getirilir ve istediğiniz parçaları kestirebilirmişsiniz. Bir kızın veya oğlanın kalça kısmı, en lezzetli bölümmüş ve dana kotlet olarak satılan en pahalı etmiş. John orada çok uzun kalmış ve insan etine karşı bir düşkünlüğü oluşmuş. New Yorka dönünce biri 7 diğeri 11 yaşında iki oğlan çocuğu çalmış. Onları evine götürüp soymuş ve bir dolaba kapamış. Sonra tüm giysilerini yakmış. Her gün etlerinin iyi ve yumuşak olması için onlara işkence yapıp dövmüş. Önce 11 yaşındaki oğlanı öldürmüş, çünkü onun poposu daha tombul ve tabi ki daha etliymiş. Kafası, kemikleri ve bağırsaklarından başka vücudunun her bir parçasını pişirip yemiş. Fırında pişirmiş , haşlamış, kızartmış ve kuşbaşı yapmış. Küçük oğlana da aynı şeyleri yapmış. Ben o zamanlar 409 Doğu 100. Sokakta oturuyordum. Bana insan etinin çok lezzetli olduğunu o kadar sık söylemişti ki ben de tatmayı aklıma koydum. 3 Haziran 1928 Pazar günü sizin 406 Batı 15. Sokaktaki evinize geldim, peynir ve çilek getirdim. Öğlen yemeğini birlikte yedik. Grace, kucağıma oturdu ve beni öptü. Onu yemeyi aklıma koydum. Onu bir partiye götüreceğimi söyledim. Siz de evet gidebilir dediniz. Onu Westchesterda daha önce gözüme kestirdiğim boş bir eve götürdüm. Oraya vardığımızda ona dışarıda beklemesini söyledim. Kır çiçekleri toplamaya başladı. Yukarı çıktım ve tüm giysilerimi çıkardım. Çıkarmasaydım üzerlerine kanın bulaşacağını biliyordum. Her şey hazır olunca, pencereden onu çağırdım. O odaya girinceye kadar bir dolapta saklandım. Beni çıplak görünce ağlamaya başladı ve merdivenlerden inmeye çalıştı. Onu yakaladım ve o da bana annesine şikayet edeceğini söyledi. Önce onu tamamen soydum. Nasıl da tekmeledi, ısırdı ve tırnakladı. Boğazını sıkarak onu öldürdüm ve sonra da etlerini odama götürebilmek için ufak parçalara böldüm. Pişirdim ve yedim. Fırında pişen küçük poposu öylesine yumuşak ve tatlıydı ki. Tüm vücudunu yemem dokuz gün sürdü. Ona tecavüz etmedim, ama istesem bunu yapabilirdim. Bir bakire olarak öldü... SteFF Aktif Üye Katılım 18 Şub 2013 Mesajlar 498 Tepkime puanı 0 Puanları 16 Konum ISTANBUL 2 Lost dizisindede böyle bir şey vardı ya o aklıma geldi .d tikhy Aktif Üye Katılım 25 Şub 2013 Mesajlar 317 Tepkime puanı 0 Puanları 16 3 ainen ya lostta da bi ara böyle bi sahne wardı demi ? oku Aktif Üye Katılım 18 Şub 2013 Mesajlar 266 Tepkime puanı 0 Puanları 16 4 peh ne adamlar varmıs ALLAH tan tombul deilz 6 adam saygı duymuş . yada sabah cıkmadan bir asılmış sonrada çıkmış dıışşarı fireriver Aktif Üye Katılım 23 Şub 2013 Mesajlar 60 Tepkime puanı 0 Puanları 0 7 Adam 7 yılını çocuk esirgeme kurumunda geçirmiş ağır cinsel istismara maruz kalmış sonucu da bu işte sıyırmış pe...k 8 Adam 7 yılını çocuk esirgeme kurumunda geçirmiş ağır cinsel istismara maruz kalmış sonucu da bu işte sıyırmış pe...k müslüm okumadınmı gemi bunları unutmuş bunlarda orda açlık var diye insan etinin satıldıgnı görmüşler. okurken bile insana bişey oluyor bea kasaplar 12 yaşındaki çocugu getirip parça parça satıyormuş. o deglde bilen varmıdır bu çindeki olay nezman olmuş?
Canım Kızım, Bir mektup yazmak istedim sana, senin sayende doya doya yaşıyor olduğum anneliğin sevinciyle. Seni canımdan bir parça olarak doğurmam benim için tarifsiz bir gurur ve mutluluk oldu. Varlığın bana, benim şu güne dek edindiğim güç ve enerji kadar bir yoğunluk verdi. Seni öyle benimsiyor, öyle seviyorum ki, bunu anlatabilmek bütün dillerden,, bütün alfabelerden öte bir şey benim için. Annelik duygusunda sakınmak ve merhamet vardır. Bunun bencilliğe dönüşmemesi için çaba harcadığım zamanlar oluyor. Özgür bir birey olmalısın sen. Yolunu, ideallerini kendisi belirleyebilen, hata yapabilen, deneyimleyebilen bir birey. Ahlakçılık taslayan bir çok öğreti, beni yüceltirken, seni bana borçlu gibi gösteriyor hep. Deniliyor ki sana; annen seni karnında taşıdı aylarca, bin bir çileyle doğurup büyüttü, sen sıkıntı verdin ona, yordun anneni, oysa annen gözü gibi baktı sana ve daha ne zırvalar… Zırva diyorum bunlara, çünkü bu tespitlerin çoğu erkeklere ait canım kızım. Bunları söyleyenler de, bunlara inananlar da, kadın da olsalar, annelik duygusundan bihaber olanlardır. Beni alacaklı, seni borçlu gibi gösterdikleri her tespit, anneliğin ve çocukluğun doğal süreçleridir oysa. Her annenin, her bebeğin, her çocuğun geçtiği doğal süreçler, fiziksel ve ruhsal olarak tutturmaları gereken doğal ritimlerdir. Bu kadar basit işte… Bir kadına biçilen en büyük değer olarak annelik gösteriliyor. Bu durum, gün gelecek, sana da dayatılacak bir tanem. Bilgilerinden, birikimlerinden, düşlerinden, ideallerinden vazgeçmen beklenecek. Öz, sadece annelik değildir; bunu unutma hiçbir zaman. Kadınlığınla da var olmalısın sen, insanlığınla da. Böyle bir baskıyla karşılaştığında sakın geri adım atma, boyun eğme sakın. Anneliğin değerini bilmediğinden değil, kendi değerini farkında olduğun için yap bunu. Gün gelir, yanımdan ayrılmak istediğinde, sana “gitme” diyemem. Seni baskı altında tutmak, duygu sömürüleriyle seni kendime bağlamak gibi bir fenalık yapmamam gerekir. Özlerim elbet, düşünürüm, tedirgin olurum ama seçimlerine saygı duyarım bütün içtenliğimle. Ruhum ve kucağım sana her daim açık olacaktır. İstediğin zaman gidebilir, istediğin zaman gelebilirsin. Pazarlığım olmaz asla, olmayacaktır. Birbirimize küsebiliriz, kızabiliriz. Doğrularımız bir olmayabilir seninle; an gelir sen, an gelir ben gerekli sabrı gösteremeyebiliriz. Senin alman gereken çok yol var. Birdenbire gelişmiyor farkındalıklar, birdenbire olgunlaşılmıyor. Bunun fiziksel bir boyutu olduğu gibi,ruhsal, sosyal ve senin kendi seçimlerine bağlı boyutları da olacak. Bilgiye, gelişime hevesli olman en çok istediğim şey senin için. Önyargısız olman, öğrenmeye, iletişime açık olman, hele bunda benim de payım olursa bir parça, en çok sevineceğim şey. Ama unutma ki, senin kendi başına başarman gerekenler de olacaktır; fark etmen, mücadele etmen gereken aşamalar da çıkacaktır karşına. Ben, elbette sen istediğin sürece yanında olurum, destek veririm ama hayat biraz da tek başınalıktır. Senin her türlü basmakalıp düşüncelerden arınman mutlu edecektir beni. Seni, üreyen, doğuran, çocuk büyüten bir eş, bir anne ve bir fani olarak gören, hatta bu sınırlar içinde kutsayan yozluğa karşı, özgür, üreten, bölüşen, vicdanlı bir birey olarak cesur bir duruşun olmalı. Biz, erkeklerden daha yoğun hissederiz, daha özenli gözlemler, yorumlarız çoğu zaman. Doğamızda olan bir şey bu ve maalesef erkeklerden daha ağırdır yükümüz, daha büyüktür ödediğimiz bedeller. Ve en çok kadınlar bilir birbirlerine nereden vuracaklarını, birbirlerini nereden acıtacaklarını. Kendini bütünleyemeyen, huzursuz olan her insan huzursuzluk verir, yaftalar, etiketler koyar boyuna. Bitimsiz bir bencillik ve kibir içindedir böyleleri. Korkuların da olacaktır, benim de oldu; tedirginliklerin, gelgitlerin olacaktır benim gibi, kendini çaresiz hissettiğin zamanlar da olacaktır. Eğer ki yanında olamazsam, hayat izin vermemişse buna, bilirim ki yüreciğin sıcacıktır; sen de bil ki, o sıcacıklıkta ben de varım… Çok güzel, çok ayrı izler bırakacağız birbirimize, çok özel anlarımız, hatıralarımız olacak… Hayat çok çetin, karmakarışık sorunlar koyabiliyor karşımıza. Ama inandığım bir şey var ki, çok güzel bir yolun olacak senin ve sen çok özel bir yolcu olacaksın. Sen doğmadan önce de bir emeğin içindeydim, bir mücadele veriyordum çizdiğim yolda. Sen doğduktan sonra daha da zenginleşti varlığım. Senden de çok şey öğrendim ben. Sen de geliştirdin beni, sen de değerler kattın bana farkında olmadan. Daha bir merhametli bakabiliyorsam bir çocuğa, daha bir derin hissedebiliyorsam doğayı ve evreni, kendimle daha bir barışıksam artık, en çok senin payın vardır bunda. Ne kendimi, ne de seni kutsamak için söylemiyorum bunu. Ama içimden gele gele, yüreciğine doğru fısıldamak istediğim güpgüzel bir gerçek var; iyi ki yavrumsun benim, iyi ki kızımsın… Biraz daha büyüdüğünde bu mektubu okuman dileğiyle… Seni seviyorum canım kızım… Annen Bir anneden kızına duygusal mektup; “kızıma mektup yazıyorum” tek dileğim mutlu olman.. Sevgili Küçük Aşkım, Gözlerimin önünde büyüyorsun ve bu beni merak, neşe, hüzün ve korkuyla dolduruyor. Büyüdükçe ne kadar güzel ve kibar bir insan haline geldiğine hayret ediyorum! Gülümsemen ve köpüren enerjin bir odanın havasını bir anda aydınlatabiliyor. Ama aynı zamanda, koruyucu kollarımdan uzaklaştıkça, bu dünyanın sana yapacaklarından da korkuyorum. Bir anne kızının bugün olduğu gibi dünyaya kanatlarını açmasına nasıl izin verir? Tatlı kız, çok güçlü ve cesursun. Ama bu dünya zor ve karanlık, aynı zamanda korkutucu şeylerle de dolu olabilir. Büyüdükçe ve benden uzaklaşmaya başladıkça bu beş şeyi hatırlamanı istiyorum. Bunları hatırlayabilirsen, iyi olacağını biliyorum. Nazik ve cömert ol. Büyüdükçe, bu dünyadaki birçok insanın kibar olmadığını ve daha fazlasının bencil olduğunu göreceksin. Farklı olmanı istiyorum aşkım. Babanın nazik ve cömert kalbini miras aldın ve bunu benimsemeni istiyorum! Sen onun mirasısın ve onun gibi olmaktan gurur duymalısın. Derinden sev ve kendinin sevilmesine izin ver. Bir gün erkeklerin havalı olduğuna karar vereceksin. Onları düşünmeye ve bir gün evlenmeyi hayal etmeye başlayacaksın. Hayal et bebeğim! Yine de olay şu Aşkın gerçek olduğunda buna değer olduğunu hatırlamanızı istiyorum, ancak aşk, sevgi, hediyeler veya diğer romantik filmlerle aynı şey değildir. Aşk fedakarlık ve çok çalışmaktır. Aşk, kendi yarınız için olduğundan daha çok diğer yarınızın iyiliği hakkında endişe duymaktır. Aynı zamanda bazen kalbinin kırılması anlamına gelir ve bu da sorun değil. Kırık kalpler iyileşir ve derinden ve gerçekten sevmek buna değer. Aşık olmanızı ve sert bir şekilde düşmenizi istiyorum, ama aynı zamanda kendinize – gerçek benliğinizin – derinden sevilmesine izin verin. Aşkını bulduğunda geri durma tatlım. Aşk her zaman riske değer. Tanrı’ya ve içgüdülerine güven. Umarım sana derin bir inanç duygusu aşılayabilirim. Tanrımız sevgi dolu ve güvenilir bir Tanrı’dır. Senin hayatın için benim hayal bile edemeyeceğim kadar güzel bir planı ve amacı var. O’nunla her gün konuşmayı öğren, yalnızca O’na iman et ve her şeyde O’na güven. Seni asla başarısızlığa uğratmayacak. Ve sana bu hayatta zor seçimler yapmak ve zor şeylerle yüzleşmek için ihtiyaç duyduğunuz içgüdüleri ve anlayışı verecektir. O’na yaslandığınıda asla düşmeyeceksin. Sen tüm güzel şeylere layıksın. Asla, asla, asla, asla ikinci en iyiye razı olma. Kimsenin sana layık olmadığını söylemesine asla izin verme. Akıllısın, yeteneklisin, kibarsın, güzelsin ve aklına koyduğun her şeyi yapabilirsin. Her şeyin en iyisinin peşinden koşmalı ve senin olmasını beklemelisin çünkü sen iyi olan her şeye değersin. Savaşmaktan korkma. Umarım senin için iyi bir savaşçı örneği olabilirim. Hayatım boyunca kendim ve başkaları için savaştım. Ve senin de o kişi olmanı istiyorum. Adaletsizlik, eşitsizlik veya yolsuzluk görürsen, buna karşı savaşacak kadar cesur ve güçlü olmanı istiyorum. Birinin yanlış yaptığını bildiğinde lütfen ayağa kalk, dünyaya bunu anlatmayı dene ve ona karşı mücadele etmek için elinden gelenin en iyisini yap. Her savaşı kazanamayabilirsin çünkü bazen bu dünya açgözlülüğü iyiliğe tercih eder, ama önemli değil. Yine de savaş. Bu dünyada sevgi, ışık ve iyiliğin savunucusu ol. Doğru olan için savaşmak her zaman doğru seçimdir. Bebeğim, sen benim hayatımın neşesisin ve umarım tüm bunları dünyayla kendi başına yüzleşmeden önce sana öğretebilirim. Seni sevdiğim ve annen olduğum için çok şanslıyım. Dünya, içinde sen olduğun için daha iyi, aşkım. Bir hazine ve bir armağan olduğunu ve bu dünyada bir ışık olmaya çağrıldığınızı asla unutmayın. Seni seviyorum küçük kadınım. Sevgimle, Annen Hayatını kaybetmesine sayılı günler kalan bir annenin yıllar önce küçük kızına yazdığı veda mektubu, eski bir kitabın içinden çıktı. Mektubu bulan ise İngiltere’nin kuzeydoğusundaki Durham kentinde sahaf işleten Gordon Draper. Draper, yanına bir de fotoğraf iliştirilmiş mektubu sahibine ulaştırmak için elinden geleni yapacağını söylüyor. Bethany Benim küçük hazinem Eğer baban sana bu mektubu okuyorsa bil ki ben hayatımı kaybettim ve meleklerle birlikte yaşamaya, cennete gittim. Göğsümdeki ağrılar çok arttı ve iyileşmek için ameliyat oldum. Ama işe yaramadı. Her zaman gökyüzünden seni izleyip iyi olduğundan emin olacağım. Eğer Parla parla yıldızcık’ şarkısındaki gibi parlak bir yıldız görürsen bil ki o bir kız ol ve uzun, mutlu bir hayat yaşa. Baban ve deden sana bakıp seni okula götürecekler. Seni her zaman seveceğim. Kimsenin sana benim hakkımda konuşmanın yanlış bir şey olduğunu söylemesine izin verme. Umarım beni hiçbir zaman unutmazsın. Her zaman senin annen olacağım. Seni bol bol kucaklıyor ve öpüyorum. Hoşçakal Annen Not Artık Rosie’ye bakma konusunda sana güveniyorum. Onu sakın ihmal etme tamam mı? Sahaf dükkanının sahibi Draper, “Kesinlikle bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim” diyor ve “Umarım Bethany’i bulup mektubu geç de olsa doğru ellere ulaştırabiliriz” diyor.
Sivas’ta çocuk yuvasında görev yapan bir bakıcı anne, yuvada kalan bir çocuğun öğrenim gördüğü anaokulunun velilere yönelik düzenlediği "Çocuğuma Mektup" konulu yarışmaya katılarak duygularını aktardı. Yapılan Değerlendirmede bakıcı annenin yuvada kalan çocuğa yazdığı mektup dereceye muhabirinin aldığı bilgiye göre, Halil Rıfatpaşa Mahallesi’ndeki Halide Edip Adıvar Anaokulu tarafından öğrencilerin velilerine yönelik "Çocuğuma Mektup" konulu yarışma mektupların kitapçık haline getirileceği yarışmada, anne ve babaların çocuklarına yazacakları mektuplarda, çocuklarıyla ilgili duygu ve düşüncelerini, onların geleceğine dair umut, beklenti ve kaygılarını anlatmaları istendi. Anne ve baba mektupları olarak iki ayrı kategoride değerlendirilen mektup yarışmasına anaokulunda "uçan balonlar" adlı sınıfta öğrenim gören ve 80. Yıl 0-6 Yaş Çocuk Yuvası’nda kalan 6 yaşındaki Adıgüzel Gödek’in velisi olarak, kurumun bakıcı annelerinden Meral Mevlüde Erturhan da annesi gibi küçük çocuk hakkındaki duygu ve düşüncelerini duygusal bir dille anlatan Erturhan’ın mektubu, edebiyat öğretmenlerinden oluşan jüri tarafından yapılan değerlendirmede, anneler kategorisinde ikinciliğe layık 162 velinin katıldığı belirtilen yarışmada dereceye girmeyi başaran Erturhan’a ödülü diğer dereceye giren velilerle birlikte okulun Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen yıl sonu programında verildi. Programda küçük Adıgüzel’in "manevi annesi" olarak anons edilen Erturhan’ın ödülünün verilmesi sırasında salonda duygusal anlar yaşandı. "GAYEM ÇOCUKLARI MUTLU ETMEK" AA muhabirine duygularını anlatan Meral Mevlüde Erturhan, kurumlarında kalan Adıgüzel’in öğretmeninin mektup yarışması düzenlediklerini kendisine ilettiği zaman yarışmaya katılmak istediğini dereceye girdiği için gurur duyduğunu ifade eden Erturhan, "çok sevindim, çok mutlu oldum. Niyetim, gayem zaten çocukları mutlu etmek, onlara iyi bir anne olabilmek. Bunun karşılığını almak da güzel bir şeymiş. Bir anne olarak en güzel şey bu herhalde" diye kendi çocuğu olmadığı halde mektubunda duygularını anlatmanın hiç zor olmadığını belirten Erturhan, "onları kendi çocuğum gibi görüyorum. Çocukları seviyorum. Bu biraz da duygusal olmamdan kaynaklanıyor herhalde" Adıgüzel ise kendisine yazdığı mektuptan dolayı Erturhan’a teşekkür ederek, mektubun çok hoşuna gittiğini söyledi. İŞTE BAKICI ANNENİN OĞLUNA MEKTUBU...Erturhan’ın yazdığı "Sevgili Oğlum Adıgüzel" diye başlayan mektup şöyle"Öğretmenin ’çocuğunuza mektup yazın’ dediğinde önce ne yazacağımı bilemedim. Sevgiyi anlatmak için anne olmaktan daha kolay ne olabilir ki diye düşündüm. Seni sevmek için ne kadar sebep varsa işte o kadar kocaman bir kalp sana hediyemdir yavrum. Sana bakınca gördüğüm o mutlu yüz baharda esen rüzgar gibi içimi serinletiyor. Hiç korkma sevgisi ve duası çocuklarını korur. Hayatın görünmeyen bir ipi var yavrum. O ipe sımsıkı sarılman için sevmen gerekiyor. Sevmekten hiç vazgeçme. İnsanları sev. Vatanını sev. Kuşları, ağaçları sev. Hızlı yürüdüğün bu yolda düşüp dizlerin acısa da yaralansan da sev. Ümitle kalkıp yaralarını sar. Hayatı severek yaşa. Sevgili oğlum Adıgüzel’im kalbimdeki tüm güzel duyguların adı sensin. Sen benim oğlumsun, hayata duruşumsun, geleceğimsin, umudumsun. Ömrün de adın gibi güzel olsun. Seni seviyorum. Annen."
bir çocuğun annesine yazdığı mektup